Quantcast
Channel: Sinemaya Dair
Viewing all 357 articles
Browse latest View live

Winsor Mccay The Famous Cartoonist of The N. Y. Herald and His Moving Comics (1911)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Winsor Mccay
J. Stuart Blackton

Screenplay / Senaryo:
Winsor Mccay

Cast / Kadro:
Winsor Mccay
John Bunny
George Mcmanus



Subject / Konu:
Ünlü karikatürist Winsor Mccay, arkadaşlarıyla bir masada oturmuş keyiflice sohbet etmektedir. Kendilerine diğer masada oturan 2 adam da katılır. Winsor, kendisine yönelik kahkahalar ve iddialar üzerine panoda bulunan kağıda bir çizim yapıp masaya götürür. Ardından ikinci çizimi yapıp masaya getirir. Arkadaşlarının içki ikramının ardından üçüncü çizimi yapmaya başlar. Winsor, çizimin ardından büyük bir iddiada bulunup gider.
Winsor’ın siparişleri ofisine gelir ve Winsor binlerce sayfadan oluşacak çizimlerine başlar. İddia süresi olan 1 ay tamamlandıktan sonra Winsor, çizimleriyle beraber arkadaşlarının karşısına çıkar. Binlerce sayfalık çizimlerin arka arkaya oynatılmasından oluşan mükemmel animasyonu arkadaşlarına izletir.

Comment / Yorum:

Bir çizim dehası ve çizgi film üreticisi olan Winsor Mccay’ın yazıp, başrolünde oynayıp J. Stuart Blackton ile birlikte yönettiği 1911 yapımı “Winsor Mccay The Famous Cartoonist of The N. Y. Herald and His Moving Comics”, içersinde hareketli çizimlerin kullanıldığı, animasyonun atası sayılabilecek bir film. Filmde kullanılan çizimler, Mccay’ın “Little Nemo in Slumberland” isimli çizgi çalışmasından. Film, ilk olarak 8 Nisan 1911 tarihinde gösterildi. Winsor Mccay The Famous Cartoonist of The N. Y. Herald and His Moving Comics, 2009 yılında Ulusal Film Koruma Vakfı tarafından, Ulusal Film Kayıtları Arşivi’ne dahil edildi.

Imdb note: 7.3                           My note: 8.5

The Fireman (1916)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Charles Chaplin

Screenplay / Senaryo:
Charles Chaplin
Vincent Bryan
Maverick Terrell

Cast / Kadro:
Charles Chaplin
Edna Purviance
Eric Campbell
Lloyd Bacon
Albert Austin
Frank J. Coleman
James T. Kelley
Charlotte Mineau
                                                              Leo White
                                                              John Rand

Subject / Konu:
İtfaiye aracını kullanacak olan itfaiyeci, önce uyuya kalarak sonra da sakarlıklarıyla amirini deli eder. Amiri tarafından tartaklanır ve bir daha yangın zilini kaçırmaması için uyarılır.
Amirinin yemek için ve sütçünün geldiğini bildirmek için çaldığı zilleri de yangın zili zanneden itfaiyeci sakarlıklarına devam eder ve amirini çıldırtmaya devam eder.
İtfaiye binasına kızıyla beraber gelen adam, amire evinin yanması ve itfaiyenin evi kurtarmaması durumunda sigortadan para alacağını söyler. Karşılığında da kızıyla evlenebileceğini söyler. Amir, teklifi kabul eder.
Adam, kızının evde olduğunu fark etmeden yangın çıkarır. Koşarak başka bir yangını söndürmekle uğraşan itfaiye ekibinin yanına gelir. Sakar itfaiyeciyle birlikte itfaiye arabasını atlayıp binaya doğru yola koyulurlar. İtfaiye ekibi de peşlerinden koşar. Sakar itfaiyeci, itfaiye aracında su olmadığını görünce binaya tırmanır. Pencereden çıkardığı kızı sırtına alır ve binadan indirir.
İtfaiyeci fenalaşmış numarası yapar. Herkes yardım etmek için gidince itfaiyeci yattığı yerden kalkar ve hoşlandığı kızı öper. El ele tutuşup giderler.

Comment / Yorum:
Charles Chaplin senaryosunu Vincent Bryan ve Maverick Terrell’la yazdığı, başrolünü üstlendiği ve yönettiği 1916 yapımı “The Fireman” isimli kısa filminde sakar bir itfaiyeci rolüyle boy gösterir. Bazı kaynaklarda Edward Brewer’ın filmin yönetmenlerinden biri olduğu bilgisi yer alsa da Brewer aslında filmin teknik yönetmeni. Film, Los Angeles’ta sokak sinemalarında gösterilir.
The Fireman, ana karakterin sakarlıklarıyla akan bir kısa komedi. Senaryo oldukça sıradan. Film, Charles Chaplin’in kariyerinin önemli yapımlarından biri olmasa da eğlenceli bir seyirlik. Chaplin hatırına izlenebilir.

Imdb note: 6.5                           My note: 5.5

Bana Old and Wise'ı Çal (1998)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Çağan Irmak

Screenplay / Senaryo:
Çağan Irmak

Cast / Kadro:
Erkan Can
Derya Alabora
Nedim Doğan
Naz Önel
Tomris İncer
Doğan Aybay

Subject / Konu:
Oğuz sabah 5’e kadar süren “Yalnızlar Saati” isimli bir radyo programı yapmaktadır. Geceyi uykusuz geçirenlerle telefon bağlantısı yapmakta ve slow ağırlıklı şarkılar çalmaktadır.
Gecenin ilk telefonu genç Sibel’den gelir. Sibel, Oğuz’un özel hayatına dair sorular sorar. Fakat Oğuz, özel hayatına dair bilgi vermez.
Gecenin ikinci telefonu Onur’dan gelir. Onur, Oğuz’dan kendisi için çok özel olan Eda’ya Alan Parsons Project’ten “Old and Wise” isimli şarkıyı çalmasını ister.
Oğuz rüyasında ölmüş annesini görür. Annesi ona dışarıda bir hayat olduğunu ve uyanması gerektiğini söyler.
Çalışma arkadaşı Zuhal, Eda’ya çok sevdikleri Oğuz’un radyo programında birisinin kendisi için Old and Wise isimli şarkıyı çaldırdığını söyler. Eda şoka uğrar. Gece Oğuz’un programını dinler. Onur, tekrar telefonla arar ve Oğuz’dan Old and Wise’ı çalmasını ister.
Eda apar topar radyoya gider. Oğuz onu yayın yaptığı sırada stüdyoya alır. Eda kendisini Oğuz’a tanıtır. Şarkının kendisine gönderildiğini, bunun Onur’la özel şarkıları olduğunu anlatır. Ama Onur 2 yıl önce ölmüştür.
Eda ve Oğuz sohbete koyulurlar. Birbirlerine hikayelerini anlatırlar. Program bitiminde stüdyodan birlikte çıkarlar ve bir kafeye doğru giderler. Oğuz’un annesi ve Onur, onları izler.

Comment / Yorum:
Bana Old and Wise’ı Çal, 2002 yılında “Asmalı Konak”’ ile televizyonda, 2005 yılında  “Babam ve Oğlum” ve 2008 yılında “Issız Adam” ile sinemalarda fırtınalar estirmeyi başaran Çağan Irmak’ın yönetmenlikte emekleme dönemimde çektiği, pek de bilinmeyen kısa filmi. Film, öğrencilik döneminde 2 kısa film çekmiş olan yönetmenin 3. kısa metrajlı filmi olmakla beraber profesyonel anlamda çektiği ilk kısa filmi olarak kabul edilebilir.
Film, fantastik ve duygusal öğeleri başarılı şekilde harmanlayan bir hikayeye sahip. Bu başarıda 80’lerde Türk sinemasının 90’larda ve sonrasında televizyon dünyasının önemli kurgucularından biri olan Sedat Karadeniz’in kurgusunun payı büyük. Filmde Alan Parsons Project, Bee Gees, Cher, Dire Straits, Kate Bush, Oleta Adams ve Teen Sharp’tan şarkılar kullanıldı. Erkan Can, Derya Alabora ve Tomris İncer gibi güçlü oyunculardan oluşan oyuncu kadrosu, bir kısa film için oldukça iddialı ve bunu başaran bir genç yönetmenin geleceğine de ışık tutar nitelikte. Bu ışık ve filmin başarısı, 1998 yılında İFSAK Kısa Film Festivali’nde “Birincilik Ödülü” ile taçlandırıldı. Bana Old and Wise’ı Çal, Çağan Irmak’ın başlangıç adımlarını görmek için iyi bir fırsat.

Imdb note: 6.7                           My note: 8

Captain Eo (1986)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Francis Ford Coppola

Screenplay / Senaryo:
George Lucas
Rusty Lemorande
Francis Ford Coppola

Story / Hikaye:
Walt Disney (from “Imagineering”)

Cast / Kadro:
Michael Jackson
Anjelica Huston
Dick Shawn
Tony Cox

Subject / Konu:
Uzay gemisinin kaptanı olan Yüzbaşı Eo, mürettebatına komutanlık tarafından küçük görüldüklerini ve ordudan atılma tehlikesi yaşadıklarını anlatır. Cesur olmaları gerektiğini söyler.
Üzerlerine doğru gelen karakol gemisini haklasalar da güç kaybedip çakılırlar. Buna karşın aradıkları uçuş fenerinin yakınına çakılmışlardır. Kaptan Bog, haritayı kullanarak dini lideri bulmalarını ve ona gönderilen hediyeyi teslim etmelerini söyler. Ancak mürettebattan Hooter haritayı yemiş olduğu için Eo ve mürettebat, haritasız şekilde dini lideri aramaya koyulurlar. Muhafızlar tarafından yakalanıp cadı kesilmiş dini liderin huzuruna getirilirler. Dini lider, varlığıyla dünyayı zehirlediğini söylediği Eo ve mürettebatına habersiz gelişleri için ceza verir.
Eo, dini lidere iç güzelliğini dışarıya vuracak bir hediye takdim etmek için geldiklerini açıklar. Eo’nun mürettebatı bir orkestraya dönüşür. Eo’da özel gücüyle dini liderin askerlerini dansçıya çevirir. Eo dans eşliğinde şarkısını söyler. Şarkısında dünyayı değiştireceklerini söyleyince dini lider, muhafızlarına Eo’yu yok etme emri verir. Eo, muhafızları alt edip şarkısına devam eder. Şarkının bitiminde gücünü kullanarak dini lideri bir cadıdan kraliçeye dönüştürür.

Comment / Yorum:
Bir Disney yapımı olan 1986 yapımı Captain Eo, vizyona sokulmadı ve 1986 – 1997 yılları arasında Disneyland Park’ta gösterildi. 23.700.000 dolara mal olan film, çekildiğinde dakika başına 1 milyon dolarlık maliyetiyle tarihin en pahalı yapımı oldu. Filmi aslında Steven Spielberg yönetecekti. Ancak Spielberg takvimi uygun olmadığı için projeden çekilince filmin yönetmen koltuğuna Francis Ford Coppola oturdu.
Micahel Jackson’ın ölümünün ardından restore edilen film tekrar Disneyland’larda gösterildi. Filmin video, dvd ya da bluray versiyonları piyasaya sürülmedi. Film günümüz teknikleriyle bakıldığında sıradan görülse de 28 yıl öncenin şartları göz önüne alınınca görsel efekt bakımından üstün bir yapım.
Anjelica Huston’a rolü gereği her gün 3 saat makyaj yapıldı. Michael Jackson’ın filmde söylediği “ We Are Here to Change the World” isimli şarkı, ilk kez yapımından 18 yıl sonra piyasaya sürülen“The Ultimate Collection” albümünde yer aldı.
Hedef kitlesi çocuklar olan Captain Eo, sadece görsel efekt bakımından iyi bir film. Filmin George Lucas, Rusty Lemorande ve Francis Ford Coppola imzalı senaryosu ve oyunculukları oldukça zayıf. Michael Jackson hayranlarına hitap edebilir.

Imdb note: 6.4                           My note: 4.5

Les Oranges (2012)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Yannick Pecherand Molliex

Screenplay / Senaryo:
Yannick Pecherand Molliex

Cast / Kadro:
Yann Sorton
Sabrina Bus

Subject / Konu:
Sokak fotoğrafçılığı yapan sağır ve dilsiz adam, kör bir kadının elindeki poşetin yırtılışına ve içindeki portakalların ve sebzelerin yere düşüşüne şahit olur. Adam, kadının meyveleri çaresizce toplamaya çalıştığını görünce gidip yerdeki sebzeleri ve portakalları toplar. Ancak işitemediği için kadının gittiğini duymaz. Kadının peşinden gider ve bir binaya girdiğini görür. Kapı kapandığı için bir süre içeriye giremez. Bir süre bekledikten sonra binadan çıkan bir kişiden kadının kim olduğunu öğrenir ve binaya girer.
Kadın kapıyı açtığında adam, bir portakalı kadının eline uzatır. Kadın, düşürdüğü sebze ve portakalların getirilmiş olduğunu anlar. Adam, kadının eliyle dudağına ve kulağına dokunarak sağır ve dilsiz olduğunu anlatır. Birbirleriyle dokunarak iletişime geçerler. Ancak kadın, adamın bacakları arasındaki göremediği ve fakat hissettiği salatalığı farklı şekilde yorumlayınca adama tokat atıp içeri girer ve kapıyı kapatır.
Adam, “Paris’in En İyi Portakal Suyu” levhasıyla sokakta portakal suyu satmaya başlar. Portakal suyu alabilmek için sıraya girenler arasında kör kadın da vardır.

Comment / Yorum:
Yannick Pecherand Molliex’in senaryosunu yazıp yönettiği 2012 yapımı bir kısa film olan Les Oranges, 5,5 dakikaya çok şey sığdırmayı başaran bir film. İnsanlar arası iletişimin ne kadar zor sağlanıp ne kadar kolay kopabileceğine değinen Les Oranges, yaratıcı bir anlatım diline ve ince bir mizaha sahip.
Les Oranges, Yannick Pecherand Molliex’in çektiği 3. ve son kısa metrajlı film. Yönetmenin bu birbirinden keyifli 3 kısa filmden sonraysa maalesef imza attığı herhangi bir proje yok.
Kolayca ulaşıp izleyebileceğiniz Yannick Pecherand Molliex filmlerinden biri olan Les Oranges, yüzünüzde tebessüm bırakmayı garanti ediyor. İnanmadıysanız, denemesi bedava.

Imdb note: 7.5                           My note: 8

Serseriler Kralı (1967)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Mehmet Dinler

Screenplay / Senaryo:
Osman F. Seden

Cast / Kadro:
Sadri Alışık
Filiz Akın
Parla Şenol
Feridun Karakaya
Kenan Pars
Engin İnal
Cahide Sonku
Mümtaz Ener
Nubar Terziyan
M. Ali Akpınar
                                                               Hasan Ceylan
                                                               Necip Tekçe
                                                               Hüseyin Zan
                                                               Hüseyin Güler
                                                               Ali Seyhan
                                                               Niyazi Vanlı
                                                               Hakkı Kıvanç
                                                               Yaşar Şener
                                                               Zeki Tüney
                                                               Bedri Çavuşoğlu
                                                               Tülin Elgin

Subject / Konu:
Osman, gazinoda sihirbazlık gösterileri yapmaktadır. Fatma, kızı Boncuk’a bakabilmek için aynı gazinoda şarkı söylemektedir. Boncuk ağır hastadır. Boncuk’un zengin babaannesi Aliye, onu Fatma’dan almak istemektedir.
Osman’ın kendisini ihbar ettiğini düşünüp intikam almak için yanıp tutuşan ağabeyi Turgut, hapisten tahliye olduğunda Osman’ı bulacağını adamıyla bildirir.
Osman, Turgut’la birlikte kumarhane işletmiş ve birçok kişiyi usta hileleriyle aldatmıştır. Turgut, Selma’ya deli gibi aşık olur. Ama Selma’nın gözü Osman’dadır Osman’a Turgut’u ihbar edip hapse düşürmeyi teklif eder. Osman ise bu teklifi reddeder.
Selma bir gece Osman’ı görüşmeye çağırır. Bu sırada Turgut’u ihbar edip tutuklattırır. Osman, Selma’yı tekrar reddedince Selma, Turgut’a kendisini içere attıran kişinin Osman olduğunu ve Osman’ın tecavüzüne uğradığını söyler. Osman’ın adı namussuz ve sahtekara çıkar. Selma ise zengin bir iş adamıyla yurt dışına gider.
Osman, kendisini bir ağabey olarak gören Fatma’ya aşk beslemektedir. Fatma ise ölen kocasının akrabası Kemal’le yakınlaşmıştır.
Aliye, torunu Boncuk’u alabilmek için dava açar. Hakim, Boncuk’un tedavisinde gerekli paranın temini için Fatma’ya 15 gün mühlet verir. Aksi takdirde Boncuk’un Aliye’ye verileceğini bildirir.
Osman Boncuk’un ameliyat parası için kılık değiştirir ve kumar oynayarak para kazanmaya çalışır. Kim olduğu anlaşılınca peşine silahlı adamlar düşer. Tüm tehlikelere karşın kumar oynayıp para kazanmaya devam eder.
Osman, Fatma’ya açılmaya karar verir. Ancak Fatma’nın Kemal’le evlenmeye karar verdiğini öğrenir. Gerekli parayı temin eden Osman, Fatma, Kemal ve Boncuk’u yurt dışına göndermeye hazırlanır. Fatma, havaalanına giderlerken Osman’ın kendisini sevdiğini farkına varır. Ona isterse kalacağını söyler. Ancak Osman, Fatma’nın iyiliği için kalmasını istemediğini söyler. Tahliye olan Turgut ve adamları, Osman’ı öldürmek için havaalanına gelirler. Osman, emanetlerini sağ salim uçağa bindirdikten sonra ağabeyine teslim olur. Ona boş silahını doğrultup kendisini öldürtür. Turgut, Osman’ın masum olduğunu anlar.

Comment / Yorum:
Bir Kemal Film yapımı olan Serseriler Kralı, Acar Film Stüdyolarında hazırlanır. Osman F. Seden’in senaryosunu yazıp Mehmet Dinler’in yönettiği 1967 yapımı film, Sadri Alışık ve zengin bir oyuncu kadrosunu bir araya getirir. Filmde Alışık’a Filiz Akın, Parla Şenol, Feridun Karakaya, Kenan Pars, Engin İnal, Mümtaz Ener ve Nubar Terziyan gibi kalburüstü oyuncular eşlik eder. Türk sinemasının dev ismi Cahide Sonku’da filmde küçük bir rol üstlenir.
Filmin ana karakteri Osman için hüznün ve neşenin harmanlandığı tipik bir Sadri Alışık karakteri demek yanlış olmaz. Buna karşın bir dolu klişe içeren senaryonun vasatı aşamadığını da eklemek gerek. Filmin görüntü kalitesi ve oyunculuk performansları gayet iyi. Serseriler Kralı, sıkılmadan seyredilebilecek bir film olsa da nasıl kaçırmışım dedirtecek bir yapım da değil. Özellikle izlememiş olan seyircilere hitap edebilir.

Imdb note: 7.4                           My note: 4.5

Transcendence / Evrim (2014)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Wally Pfister

Screenplay / Senaryo:
Jack Paglen

Cast / Kadro:
Johnny Depp
Rebecca Hall
Paul Bettany
Cillian Murphy
Kate Mara
Cole Hauser
Clifton Collins Jr.
Cory Hardrict
Josh Stewart
Falk Hentschel
                                                             Luce Rains
                                                             Fernando Chien
                                                             Steven Liu
                                                             Xander Berkeley
                                                             Lukas Haas
                                                             Wallace Langham
                                                             Morgan Freeman

Subject / Konu:
Dünya artık enerji kaynağı ve internet olmayan bir yere dönüşmüştür. Bunun nedeni 4 yıl öncesine dayanmaktadır.
Süper insanı geliştirmek için çalışmalar yapan Profesör Will Caster, çalışmalarıyla ilgili bir seminer verir. Çalışmaların yapıldığı tüm yapay zeka laboratuvarlar saldırıya uğrar. Will ise etkileyici konuşmasının ardından silahla vurulur. Ufak bir sıyrıkla kurtulan Will, Joseph hariç laboratuvardaki tüm çalışanların öldürüldüğünü öğrenir.
Saldırıları üstlenen Bree önderliğindeki grup, yapay zeka çalışmalarına karşı savaş açtığını resmen bildirir. Will, olayı inceleyen ajan Buchanan’a Yapay zeka projesi Pinn ile ilgili bilgi verirken aniden rahatsızlanır. Will’in vurulduğu mermiye bulaştırılan polonyumdan dolayı radyasyona maruz kaldığı ve 4 – 5 haftalık ömrü kaldığı ortaya çıkar.
Kocasını kurtarmak isteyen Evelyn, Pinn’in çalışmasını sonlandırır. Pinn’in bir maymun beyninden kopyalanarak yaratıldığını söyleyen Evelyn, Max’e Will’in beynini  Pinn’e kopyalayabilirlerse onu kurtarabileceklerini söyler. Evelyn ve Max çalışmalara başlarlar. Will’i elektrotlarla Pinn’in çekirdeklerine bağlayıp çalışmalara başlarlar. Çalışmalar iyi gitmesine karşın Will’in ölümü herşeyi değiştirir.
Çalışmalara devam eden Evelyn, çabalarının hiçbir sonuç getirmediğine kanaat getirip çalışmayı sonlandırmaya karar verir. Sürücüleri silmeye hazırlanırken Will, kendisiyle iletişime geçer. Kendisini hızlı bir şekilde geliştirmeye başlayan Will, internet erişimi isteyince bazı şüphelere kapılan Max bu isteğe karşı çıkar. Evelyn, tartıştığı Max’i kovar.
Max, Will’in ölümüne sebep olan saldırıları gerçekleştiren ve şimdi de Evelyn’i engellemek isteyen Bree ve grubu tarafından kaçırılır. Evelyn ise son anda ellerinden kurtulmayı başarır. Max, Bree’nin görüşlerini öğrenince onunla birlikte hareket etmeye başlar.
İnternete erişim sağlayan Will, Evelyn’i talimatlarıyla kaçırırken suçluların yakalanması için de internetin tüm nimetlerinden yararlanır. Evelyn’in Brightwood isimli terkedilmiş kasabaya gitmesini ister. Kasabadaki her yeri satın alıp Brightwood Data Center’ı inşa ederler. 2 yıl sonra herhangi bir bileşeni yaratabilecek nano teknolojiye ulaşırlar.
Birgün darp edilen bir işçi nano teknolojiyle tedavi eder. Evelyn, tedavi sonrası işçinin inanılmaz bir güce sahip olduğunu ve Will’in işçinin bedenine geçiş yaptığını öğrenir. Üstün nano teknolojinin muazzam sonuçlarını duyan hasta ve sakatlar, soluğu Brightwood’ta alırlar. Will, tedavi edilip insanüstü güce kavuşan her kişinin bedenine geçiş yapabilmektedir. Buchanan ve Joseph’ta tesisi gezmek için Brightwood’a gelir. Joseph tesisten ayrılırken gizlice Evelyn’in eline bir kağıt tutuşturur. Kağıtta tesisten kaç yazmaktadır.
Buchanan ve Joseph, Will’in kendi ordusunu yarattığını farkına varırlar. Buchanan bu durumla dünya çapında internet kesintisi ve terörist bir saldırıyla başa çıkılabileceğine karar verir. Max, Joseph’la iletişime geçer ve olanları durdurabileceğini söyler.
Olanları farkına varmaya başlayan Evelyn, Will’le tartışır. Tesis Max, Bree ve grubu tarafından saldırıya uğrar. Ancak tesiste bulunanlar vurulmalarına karşın yaraları kısa süre içersinde düzelir. Tesiste yalıtım kullanıp Will’le bağlantısı kesilen bir işçi yakalanır. Max, işçinin kanından Will’le savaşacak bir virüs yaratır.
Evelyn tesisten kaçar. Yakalanıp Joseph, Max ve Bree’nin yanına getirilir. Max, Evelyn’e Will’in havaya ve su zerreciklerine dahi ulaşabildiğini ve kopyalarını yarattığını gösterir. Will’in bu suretle tüm dünyayı kendisine hizmet ettirebileceğini anlatır.
Evelyn, Will’i durdurabilmek için kendi ölümüne sebep olacak olan Max’in geliştirdiği virüsü kanına karıştırıp tesise dönmeye ve Will’in bilincine bağlanıp onu yok etmeye karar verir.  Tesise gittiğinde Will’i vücut bulmuş şekilde karşısında bulur. Joseph’ın planda değişikliğe onay vermesi sonucunda tesis saldırıya uğrar ve Evelyn ağır yaralanır. Will, Evelyn’in isteğini kabul eder ve virüsü kendisine yükler. Tüm dönüştürülen insanlar ölür ve dönüştürme süreci sonlanır. Evelyn ölmek üzereyken aslında Will’in yaptıklarının dünyayı güzelleştirdiğini farkına varır.
Virüs her şeyin sonunu getirir. Max, Will ve Evelyn’in evine gittiğinde herşeyin bitmemiş olduğunu görür.

Comment / Yorum:
Christopher Nolan’ın ses getiren projeleri başta olmak üzere birçok Hollywood yapımında görüntü yönetmenliği yapan Wally Pfister’ın yönetmen olarak çektiği ilk film olan Transcendence / Evrim, aynı zamanda senarist Jack Paglen’in de ilk senaryosu. Transcendence’ın gerek bütçesiyle gerekse oyuncu kadrosuyla bir ilk film için oldukça iddialı olduğunu söylemek gerek. Yaklaşık 100 milyon dolara mal olan film, 11 Temmuz 2014 itibariyle dünya genelinde 90.022.309 dolar hasılat elde etti.
Will rolü için James Mcavoy, Tobey Maguire, Christian Bale ve Jude Law gibi oyuncuların isimleri geçse de rol Johnny Depp’e gitti. Max rolü için isimleri geçen Ewan Mcgregor ve Tom Hardy, takvimleri uymadığı için filmde rol alamadılar. Rol, Paul Bettany’ye gitti. Evelyn rolü için ilk düşünülen isim Kate Winslet’tı. Ancak Winslet, takvimi uymadığı için rolü kabul etmeyince Noomi Rapace’in ismi konuşuldu. Son olarak rol için 3 aday belirlendi; Emily Blunt, Rooney Mara ve Rebecca Hall. Rol Rebecca Hall’e gitti. Bu seçimin oldukça yerinde olduğunu ve kadrosunda birçok yıldızı barındıran filmde en dikkat çeken ismin Rebecca Hall olduğunu söylemek gerek.
Transcendence, nano teknolojinin ulaşabileceği noktalara fütüristik bir projeksiyon yapıyor. İnsanın anlamadığından korkması mesajı ise yeniliklere karşı insanların ön yargısını tanımlamak için yerinde bir söylem. Buna karşın senaryoda ruh kavramının göz ardı edilmiş olması, bazı kısımların mantık dışı kalmasına sebebiyet veriyor.
Parlak oyuncu kadrosu ve oyuncuların başarılı performansları seyre değer. Transcendence, kesinlikle mükemmel bir bilim – kurgu değil. Ancak düşündürmeyi başaran, ilgi çekici ve sürükleyici bir hikayeye sahip.

Imdb note: 6.4                           My note: 5.5

In Those Good Old Days (1922)

$
0
0
Subject / Konu:
Bay Meg ve çocuklar milyon yıl öncesine yolculuk yaparlar. Devasa bir iguana, megalosaurus, plesiosaurus ve teleosaurus gibi birçok dinozor türünü gören çocuklar, dinozor maketlerini yakından inceleme fırsatı bulurlar.


Comment / Yorum:
In Those Good Old Days, dinozor türlerine değinen yaklaşık 2 dakika 14 saniye süren siyah – beyaz bir kısa film. Cyrstal Palace’ta bulunan dinozor maketlerinin kullanıldığı kısa filmin mini bir belgesel olduğu söylenebilir. Kaynaklarda filmin yönetmeni, senaristi ve oyuncu kadrosuna dair herhangi bir bilgi yer almamakta.

Imdb note : - (Filmin imdb'de kaydı yok)                           My note : 5


Nasıl İsyan Etmem (1983)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Temel Gürsu

Screenplay / Senaryo:
Arda Uskan

Cast / Kadro:
İbrahim Tatlıses
Meral Orhonsay
Nuri Alço
Yılmaz Köksal
Kamuran Usluer
Reha Yurdakul
Bülent Bilgiç
Alev Gürzap
Necla Fide
Muhip Arcıman
                                                                Hüseyin Kutman
                                                                Demircan Türkdoğan
                                                                Muadelet Tibet
                                                                Necdet Yakın
                                                                Kudret Karadağ
                                                                Kadir Kök
                                                                Yusuf Çetin
                                                                Tevfik Şen
                                                                İhsan Gedik
                                                                Abdi Algül
                                                                Arap Celal

Subject / Konu:
Varlıklı babası Cemal’e güvenip hovardalık yapan Yalçın, karıştığı kavgada bir kişiyi öldürür. Cemal, Yalçın’ı kurtarabilmek için suçu üstlenecek birini arar. Geçim sıkıntısı yüzünden karısı Emine’ye ve çocukları Mehmet’le Ayşe’ye rahat bir yaşam sağlayamayan Hasan, çocuklarının okutulması ve rahat bir hayatları olması karşılığında Yalçın’ın suçunu üstlenmeyi kabul eder. 24 yıl hapse mahkum olur.
Serserilik yapamadığı için bunalan Yalçın, çok geçmeden gözünü Emine’ye diker. Yalçın’ın tecavüzüne uğrayan Emine evden kaçar. Kimsenin haber alamadığı Emine bir sokak köşesinde can verir. Babalarının çalışmak için Arabistan’a gittiğini sanan Mehmet ve Ayşe ise farklı yerlere evlatlık verilirler.
Ailesinin başına gelenlerden haberi olmayan Hasan, hapishanede İsmail, Necdet ve Jilet Arif’le arkadaş olur. Tahliye olan İsmail, Hasan’ın ailesinin başına gelenleri öğrenir. Mehmet’in yerini tespit eder. Hasan, af çıkmasının ardından 8 yıl daha hapis yatıp tahliye olur.
Önce İsmail’in mekanında bir delikanlı olmuş oğlu Mehmet’i gören Hasan, daha sonra talihsiz şekilde kızı Ayşe’nin fuhuş batağına düşmüş olduğunu öğrenir. Ayşe’yi düştüğü bataklıktan kurtarır ama babası olduğunu açıklamaz. Hasan intikam için Yalçın’ı ararken, Mehmet, Yalçın’ın adamı olur.
Hasan, Yalçın’ı öldürür. Yalçın’ın vurulduğunu gören Mehmet’te Hasan’a ateş eder. Mehmet, ölmek üzere olan Hasan’ın babası olduğunu farkına varır. Olay yerine gelen polisler, Mehmet’i tutuklar.

Comment / Yorum:
Arda Uskan’ın senaryosunu yazıp Temel Gürsu’nun yönettiği 1983 yapımı “Nasıl İsyan Etmem”, başroldeki İbrahim Tatlıses’in şarkılarıyla bezenmiş, arabesk film furyasının tipik örneklerinden biri. Film 1 Nisan 1983 tarihinde gösterime girmiş. Oyuncu kadrosunda İbrahim Tatlıses’e Yılmaz Köksal, Nuri Alço, Kamuran Usluer, Reha Yurdakul gibi Yeşilçam’ın önemli karakter oyuncuları eşlik etmiş.
Filmin konusu, 1971 yapımı bir Yılmaz Güney filmi olan “Baba”dan neredeyse bire bir alınmış. Bu yönüyle hikayenin ve senaryonun bir özgünlük belirtmediğini söylemek gerek. Ayrıca filmin başarılı bir taklit olmadığı da aşikar. Filmin senaryosunda oğluna flüt alacak parası olmayan adamın meyhanede bir şişe içki içip gamlanması gibi günümüzde dahi alay konusu olan detaylar var. Nasıl İsyan Etmem, nadir olarak başarılı örnekler vermiş arabesk film furyasının başarısız filmlerinden biri. 

Imdb note: 6                             My note: 3

The Expendables 3 / Cehennem Melekleri 3 (2014)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Patrick Hughes

Screenplay / Senaryo:
Sylvester Stallone
Creighton Rothenberger
Katrin Benedikt

Story / Hikaye:
Sylvester Stallone

Cast / Kadro:
Sylvester Stallone
Jason Statham
Antonio Banderas
Jet Li
Wesley Snipes
                                                             Dolph Lundgren
                                                             Kelsey Grammer
                                                             Randy Couture
                                                             Terry Crews
                                                             Mel Gibson
                                                             Harrison Ford
                                                             Arnold Schwarzenegger
                                                             Kellan Lutz
                                                             Ronda Rousey
                                                             Glen Powell
                                                             Victor Ortiz
                                                             Robert Davi

Subject / Konu:
Barney ve Cehennem Melekleri ekibi, Doc isimli mahkumu taşıyan zırhlı trene helikopterle saldırır. Kurtarılan Doc, trende kalan askerleri teker teker öldürür. Tren hapishaneye çarpıp infilak ederken Doc’u alan helikopter yola koyulur. 8 yıldır mahkum olan Doc, Cehennem Melekleri’nin ilk elemanlarından biridir ve şimdiki elemanların hiçbirini tanımamaktadır.
Cehennem Melekleri, Binbaşı Drummer tarafından hedef gösterilen Victor Menz isimli bir silah satıcısını öldürmek üzere Somali’nin Mogadishu şehrine giderler. Cehennem Melekleri, Victor’ın silah teslimatı için gelmesini beklemeye koyulurlar. Barney, Victor’ın yıllar önce anlaşmazlığa düşüp öldürdüğünü sandığı Cehennem Melekleri’nin kurucularından Stonebanks olduğunu görüp büyük bir şaşkınlık yaşar. Çok geçmeden çatışma başlar. Stonebanks, tüfeğiyle Caesar’ı yaralar ve alanı bombalayıp gider. Caesar, komaya girer.
Drummer, Barney’ye Stonebanks’in özellikle Ortadoğu’da silah satışından milyarlarca dolar kazandığını anlattıktan sonra Stonebanks’i yakalayabilmesi için bir fırsat daha verir.
Barney, son işlerinde başarısız olan ve yara alan takımına artık işleri bırakma vaktinin geldiğini söyler. Yeni bir takım kurmaya karar veren Barney, Las Vegas’ta kendisine yeni elemanlar bulacak olan Bonaparte’la buluşur. Yeni ekibin ilk elemanı, usta bir hacker olan Thorn olur. Yeni ekibin 2. elemanı şaşırtıcı şekilde bir kadın olur. Bar güvenliği olan Luna, aynı zamanda arazi ve yakın dövüş uzmanıdır. Ekibe katılması planlanan 3. eleman, sahtekarlık yapıp kendisini genç biri olarak tanıtan Galgo’dur. Ancak Galgo, Bonaparte’ın onayını alamaz. Orduda silah uzmanı olarak görev almış Mars, yeni ekibin 3. elemanı olur. Ekibe dahil edilen son kişi ise sorunlu bir tip olan denizci John olur.
Drummer, Stonebanks’in Bükreş’e gideceğini ve operasyon yapılması için 36 saatleri olduğunu Barney’ye bildirir. Stonebanks’in Lahey’de savaş suçlarından yargılanabilmesi için sağ olarak ele geçirilmesi gerektiğini söyler.
Barney, eski dost Trench’i de dahil ettiği yeni ekibiyle yola çıkarken eski ekibinin tepkisiyle karşılaşır. Bükreş’e giden ekip başarılı bir operasyonun ardından Stonebanks’i yakalamayı başarır. Stonebanks, helikopterde Barney’le başlarından geçenleri anlatır. Gps cihazını çalıştırıp adamlarının helikopterin izini bulmasını sağlar. Stonebanks kurtulurken John, Mars, Thorn ve Luna’yı da esir etmeyi başarır. Barney ise patlama etkisiyle düştüğü nehirde başını bir kayaya çarpıp sürüklenir. Kendisini yakalamaya çalışan askerlerden kurtulup Trench’in yanına ulaşmayı başarır.
Stonebanks, Barney’ye bir görüntülü mesaj gönderir. 48 saat içinde gelmezse elindeki adamlarını öldüreceğini söyler. Barney, bunun üzerine tek başına gitmeye karar verir. Ansızın çıkagelen Galgo, Barney’yi kendisini de yanında götürmesi için ikna etmeyi başarır. Uçak havalanmaya hazırlanırken Barney, eski ekibini karşısında bulur.
Drummer, Stonebanks’in ordunun da gücünden faydalanabildiği küçük ve zorlu bir ülke olan Asmanistan’da olduğunu öğrenir. Trench ve Yin Yang’la Cehennem Melekleri’ne ek destek olarak yola çıkar. Esir tutulan ekibin tutulduğu binaya giren Cehennem Melekleri, Stonebanks’in görüntülü mesajından binanın 45 saniye içinde havaya uçurulacağını öğrenirler. Thorn, sinyalleri kesip patlamayı engellese de, Stonebanks binaya ordunun askerlerini ve tanklarını gönderir. 
Drummer, Yin Yang ve Trench, Cehennem Melekleri’ne havadan destek verir. Stonebanks, bir türlü sonuç alınamamasına sinirlenip binaya doğru yola çıkar. Çatıya çıkan tüm ekip helikopterle binadan ayrılmaya hazırlanırken tek eksik henüz çatıya gelmeyen Barney’dir. Barney, Stonebanks tarafından vurulur. Barney, kavgaya tutuştuğu Stonebanks’i öldürür ve bina havaya uçarken çatıya çıkmayı başarır. Bina infilak ederken helikopterden uzatılan ipi yakalar.
Tüm ekip iyileşen Caesar’la birlikte barda kutlama yapar.

Comment / Yorum:
Filmin baş kötü karakteri olan Stonebanks’i canlandıran Mel Gibson’a filmi yönetmesi için de teklif götürülür. Ancak Gibson filmi yönetmek istemeyince yönetmen olarak Patrick Hughes’la anlaşılır. Daha önce 2010 yapımı “Red Hill” isimli western türündeki filmi yazıp yöneten Patrick Hughes, 2. uzun metrajlı filmi The Expendables 3’te çoğu yönetmene kısmet olmayacak bir yıldızlar topluluğuyla çalışır.
Sylvester Stallone, tıpkı serinin ilk 2 filminde olduğu gibi bu filmde de bütün detaylarla ilgilenir. Stallone, başrolünü de üstlendiği filmin yapımcılarından biri olur, filmin hikayesini yazar, senaryo ekibinde bulunur ve oyuncu kadrosunu belirler.
İlk 2 filmde rol alan ve Church karakterini canlandıran Bruce Willis, 4 gün çekimlerinde yer alacağı 3. filmde oynamak için günlük 750.000 dolar, toplamda da 3.000.000 dolar talep eder. Sylvester Stallone, Willis’e 1.000.000 dolar önerince Willis filmde oynamaktan vazgeçer. Stallone bunun üzerine Church karakterinin yerini dolduracak Drummer karakterini oynaması için Harrison Ford’la anlaşır.
Bonaparte karakterini oynaması için ilk düşünülen isim Nicolas Cage’ti. Ancak rol Kelsey Grammer’a gitti. John karakterini ilk olarak Lucas Till’in oynaması düşünülse de rol, Kellan Lutz’a gitti. Milla Jovovich, söz verdiği projeler olduğu için filmde rol alamadı. Dwayne Johnson, filmde oynaması düşünülen isimlerin arasındaydı. Filmde oynaması için teklif götürülen Steven Seagal filmde oynamayı reddetti. Sylvester Stallone, Jackie Chan’e filmde rol alması için teklifte bulundu. Ancak Chan, yardımcı bir rolde oynamak istemediği için filmde oynamayı reddetti.
Antonio Banderas, filmde oynamayı kabul ederken bazı şartlar öne sürdü. Bu şartlardan biri de oynayacağı Matador karakterinin isminin tazı anlamına gelen Galgo ile değiştirilmesi oldu. Serinin ilk filminde yarım gün, ikinci filminde 4 gün sette bulunan Arnold Schwarzenegger, 3. filmde ise sette 1 haftadan fazla bulundu. Film çekimleri sırasında Jason Statham ölümcül bir kaza atlattı.
Bu kadar yıldız oyuncu bir araya gelince doğal olarak bazı oyuncuların süreleri kısa kalmış. Örneğin Jet Li filmde toplamda 5 dakikadan kısa süre rol aldı. Buna karşın Li dışında neredeyse tüm oyuncular verimli şekilde kullanılmış. Oyunculuklara bakıldığında özellikle Antonio Banderas’ın keyifli performansının altını çizmek gerek.
The Expendables 3, tıpkı serinin diğer filmleri gibi izle, eğlen ve unut türünde bir yapım. Bir araya gelmeleri imkansız gibi görünen birbirinden büyük yıldızları aynı filmde görmek için dahi keyifle izlenebilecek bir yapım.

Imdb note : - (Filmin imdb'de notu bulunmuyor)                           My note : 5

Barut Fıçısı (1963)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Zafer Davutoğlu

Screenplay / Senaryo:
Osman F. Seden

Cast / Kadro:
Fatma Girik
İzzet Günay
Altan Erbulak
Çolpan İlhan
Vahi Öz
Bedia Muvahhit
Kadir Savun
Candan Sabuncu
Nubar Terziyan
Serap Acar
                                                               Mualla Sürer
                                                               Aziz Basmacı
                                                               Mürüvvet Sim
                                                               Necdet Tosun
                                                               Hüseyin Güler
                                                               Muammer Gözalan
                                                               İclal Genç
                                                               Behzat Baklaya
                                                               Ergül Buharalı
                                                               Hüseyin Zan
                                                               Talia Saltı
                                                               Faik Coşkun
                                                               Hasan Ceylan
                                                               Yavuz Karakaş
                                                               Nebahat Çehre

Subject / Konu:
Sırtında taşıdığı sebze küfesiyle manavlık yapan Rüknettin, çok geçmeden tezgahtarlık yapmaya başlar. Çamaşırcı Sıdıka’nın işveli küçük kızı Bedia’yla evlenen Rüknettin’in hızlı yükselişi çalıştığı dükkana ortak olması, ardından dükkanı ele geçirmesi, yeni dükkanlar açması ve imalat işine girmesiyle devam eder. Villalar, şilepler satın alan Rüknettin, birkaç tane de banka sahibi olur. Böylece Bamyacı Rüknettin, milyarder Rüknettin Ünlüer olur.
Oğlu Osman’ın çapkınlıklarından usanan Rüknettin, Osman’a 1 ay içersinde evlenmesini şart koşar. Bedia, Osman’ın yeğenleri Gül veya Nur’dan biriyle evlenmesini ve servetlerinin aile içersinde kalmasını istemektedir.
Rüknettin’in çok sevdiği ve güvendiği yeğeni Fatma, Bedia’dan ise zulüm görmektedir. Fatma, Osman’ı sevmektedir. Ancak Osman bir türlü çapkınlıktan başını kaldıramadığı için Fatma’nın aşkını görememektedir.
Osman ve Fatma yakınlaşmaya başladıklarında ise tehlikeyi sezen Bedia, bir hırsızlık iftirasıyla Fatma’yı tutuklatır. Osman, olayı araştırır ve herşeyin annesinin oyunu olduğunu anlar. Bedia, oğlunun yeğeniyle evleneceğini sanırken suçsuzluğu anlaşılan Fatma nikaha yetişir. Osman ve Fatma evlenirler.

Comment / Youm:
Osman F. Seden’in senaryosunu yazdığı, Zafer Davutoğlu’nun yönettiği 1963 yapımı Barut Fıçısı, döneminin yıldızlar geçidi olarak adlandırılabilecek oldukça zengin bir oyuncu kadrosuna sahip. Film, Kemal Film platosunda çekildi. Fatma Girik ve İzzet Günay’ın başrolleri üstlendiği filmde Vahi Öz, Altan Erbulak, Kadir Savun, Çolpan İlhan, Nubar Terziyan, Nebahat Çehre ve Bedia Muvahhit gibi dev isimler de mevcut. Filmin anlatıcısı ise Sadettin Erbil.

Barut Fıçısı, 60’lar Türk sinemasının tipik komedilerinden biri. Osman F. Seden idaresindeki Kemal Film’in bu dönemde imza attığı tüm yapımlar gibi Barut Fıçısı’da zengin kadrosuyla dikkat çeken bir film. Sıkılmadan seyredilebilecek ve fakat tebessümden fazlasını vaat etmeyen bir yapım.

Imdb note: 5.5                           My note: 4

Peaceful Warrior / Dingin Savaşçı (2006)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Victor Salvo

Screenplay / Senaryo:
Kevin Bernhardt

Novel / Kitap:
Dan Millman (from “Way of The Peaceful Warrior”)

Cast / Kadro:
Nick Nolte
Scott Mechlowicz
Amy Smart
Tim Dekay
Paul Wesley
Ashton Holmes
                                                            Agnes Bruckner
                                                            B. J. Britt
                                                            Ray Wise
                                                            Bart Conner

Subject / Konu:
Rüyasında jimnastik müsabakası esnasında bacağının parçalandığını görüp uyanan Dan, hava almak için dışarı çıkar. Alışveriş yaptığı benzin istasyonunun marketinden çıktığında kapının önünde duran satıcının birden çatıya çıktığını görür ve şaşkınlık yaşar.
Dan, jimnastik antrenmanları sırasında hiç yapılmamış arka arkaya inmeden üçlü salto hareketini yapmaya çalışınca hocasından tepki görür.
Gece yine aynı benzin istasyonuna gidip satıcıdan sırrını öğrenmeye çalışır. Satıcının beklemediği yerden sorduğu sorulara cevap veremez ve gider. Çünkü Olimpiyatlara gidememe ihtimalini o ana kadar hiç düşünmemiştir.
Takım arkadaşı Tommy’nin ayrıldığını sandığı ama aslında ayrılmadığı kız arkadaşı Dory ile birlikte olması, Tommy’yle sorun yaşamasına neden olur.
İnanılmaz reflekslere sahip olan bilge satıcı, Tommy’ye istemesi durumunda kendisini eğitebileceğini söyler. İhtiyacı olmayan her şeyi zihninden atarak işe başlamasını söyler. Öğütleri dinlemeye başlayan Dan, antrenmanda oldukça başarılı bir sonuç alsa da nefsini yenememiş olması Socrates adını taktığı satıcının tepkisine neden olur.
Eğitimden dolayı aç, yorgun ve azgın hisseden Dan, eğitime son verir ve eski yaşam tarzına döner. Çok geçmeden trafik kazası geçirir ve bacağı kırılıp parçalanır. Kalçasından bacağına kemik konan ve metal çubuk eklenen Dan, sıkı bir rehabilitasyon sürecinden geçerse yürüyebileceğini ama spor hayatının bittiğini öğrenir.
Bir süre bocaladıktan sonra tekrar Socrates’le iletişim kurar. Dikkatini toparlamaya, yapamadığı şeyleri yapmaya başlar. Değneklerden kurtulup yürür. Bir savaşçının sevdiği şeyden vazgeçmemesi gerektiğini söyleyen Socrates, Dan’e jimnastiğe geri dönmesi için çalışmasını söyler.
Dan, sıkı şekilde antrenman yapmaya başlar. Olimpiyatlara katılabilme umudu taşımaktadır. Ancak onun toparlanabileceğine inanmayan hocasının Olimpiyat Komitesi’ne sporcusunun yarışamayacağını bildirmesi, bu hayali bitirir.
Socrates, Dan’e önemli olanın varış noktası değil yolculuk olduğunu gösterince Dan, spor salonuna gider hocasına ve arkadaşlarına azmedip başardığını gösterir. Hocası ve arkadaşlarıyla benzin istasyonuna gittiğinde orada başka birinin çalıştığını ve aslında Socrates diye birinin olmadığını görür.
Dan, Olimpiyat’a gidecek 6 jimnastikçinin belirleneceği Olimpiyat Elemeleri’ne katılır. Herkesi hayran bırakan bir performans sergiler. Dan, daha sonra Berkeley takımıyla ilk milli şampiyonluklarını kazanır.

Comment / Yorum:
Çocuk tacizinden dolayı 1 yıl hapis yatan yönetmen Victor Salvo, hapis yatarken okuduğu ve hayatımı değiştirdi dediği Dan Millman’ın sporculuk yıllarındaki iç mücadelesine ve değişimine değindiği “Way of The Peaceful Warrior” adlı kitabını 2006 yılında “Peaceful Warrior / Dingin Savaşçı” adıyla sinemaya uyarlar. Kitap, Kevin Bernhardt tarafından senaryolaştırılır. Yaklaşık 10.000.000 dolara mal olan film, Amerika genelinde 2.893.666 dolar, Amerika dışında ise 222.340 dolar hasılat elde edebilir.
Büyük sporcuların egolarıyla azimlerinin çarpışmasından doğan ruhsal savaş halleri, filmde Nick Nolte’nin canlandırdığı hayali bir karakter olan Socrates’le resmedilmiş. Filmin ana karakteri Dan Millman’ı ise Scott Mechlowicz canlandırmış.
Gerçek bir hikayeye dayanan filmde birçok noktada spor ve felsefe iç içe giriyor. Nefsin terbiye edilmesi ve azimli bir çalışmayla başarıya ulaşılabileceğini savunan filmin ana fikri, asıl mutluluğun varış noktası değil yolculuğun ta kendisi olduğu. Peaceful Warrior, azimli ve özel bir sporcunun iç dünyasındaki savaşı kazanarak geri dönmeyi başarışını anlatan ve fazlaca kişisel gelişim öğretisi kokan bir yapım.

Imdb note: 7.3                           My note: 6.5


İki Dil Bir Bavul / On The Way To School (2008)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Orhan Eskiköy
Özgür Doğan

Screenplay / Senaryo:
Orhan Eskiköy

Cast / Kadro:
Emre Aydın
Zülküf Yıldırım
Zülküf Huz
Vehip Huz
Rojda Huz
Devran Huz
Hasan Huz
Redife Huz
Birgül Huz
                                                               Oktay Huz
                                                               Fidan Huz
                                                               Suna Huz
                                                               Metin İçli
                                                               Sabri Koyuncu
                                                               Heca İnan
                                                               Canan İnan
                                                               Ersin Büyükgöl

Subject / Konu:
Denizlili yeni bir öğretmen olan Emre Aydın, Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinin Demirci köyündeki Demirci İlköğretim Okulu’nun öğretmeni olarak atanır. Emre köye gittiğinde hayal ettiğinin çok gerisinde suyu bile olmayan bir ortamla karşılaşır.
Çoğu Türkçe bilmeyen öğrencilerine 8 yıl boyunca Türkçe eğitim alacakları için sınıfta Kürtçe konuşmalarını yasak eder. Ancak öğrenciler Türkçe işlenen derslere adapte olmakta zorluk çeker. Emre bunun üzerine eğitim yılını sadece öğrencilerine Türkçe öğretmek için kullanmaya karar verir.
Çocukların Türkçe öğrenirken yaşadıkları zorluklar, zaman zaman Emre’nin sabrını zorlasa da çocuklarla arasında bir bağ oluşur. Dönem sonu geldiğinde Emre, öğrencilerine karnelerini verir. Türkçeyi öğrenemeyen Zülküf’ün bile karnesinde Türkçe notu iyidir.
Öğrencileriyle yeni okul döneminde buluşmak üzere vedalaşan Emre, yaz tatilini geçirmek için memleketine doğru yol alır.

Comment / Yorum:
Orhan Eskiköy ve Özgür Doğan, Bingöl’de öğretmenlik yapan bir arkadaşlarının dil sorununa bağlı olarak öğrencileriyle yaşadığı iletişim probleminden yola çıkarak bir belgesel yapmaya karar verirler. Bütçe sıkıntısı çektiklerinden dolayı İtalya’da yeni yönetmenlere destek veren Greenhouse isimli kuruluşun seminerine katılıp 1. olurlar. Doğuya tayin edilen bir Türk öğretmen arayışına koyulurlar. Uzun bir arayış sürecinin ardından tesadüf eseri Siverek’in Demirci köyüne öğretmen olarak atanan Denizlili Emre Aydın’la tanışırlar ve bir okul dönemini belgesele çekmek için anlaşırlar. Kaymakamlık ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nden gerekli izinler alınır. İlk çekimlerden bazı kareler kurgulanınca Sundance ve Amsterdam Sinema Fonu’ndan da maddi destek sağlarlar.
Başta “Okul Yolunda” olarak belirlenen yapımın ismi sonradan “İki Dil Bir Bavul” olarak değiştirilir. Öğretmen ya da öğrenciler için herhangi bir replik yazılmaz ve tüm konuşmalar tek seferde doğaçlama olarak çekilir. Orhan Eskiköy ve Özgür Doğan filmin sadece yönetmenliği ve yapımcılığıyla kalmayıp aynı zamanda senaryo, kurgu, ses, kamera gibi neredeyse bütün teknik işleri de üstlenirler. Çekimlerine 2007 yılının Eylül ayında başlanan film, 2008 yılının Haziran ayında tamamlanır. İlk gösterimi 25 Kasım 2008 tarihinde 21. Amsterdam Uluslararası Belgesel Film Festivali’nde yapılır. 23 Ekim 2009 tarihinde vizyona giren yapım 31 hafta vizyonda kalır ve 93.708 seyirciye ulaşır.
Belgesel mi kurmaca mı olduğu uzun süre tartışılan yapım, genel olarak büyük beğeni kazanır ve katıldığı festivallerden de bir dolu ödülle dönmeyi başarır. Film, Adana Altın Koza Film Festivali’nde “En İyi Film” ve “Büyük Jüri Özel Ödülü”, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde “En İyi İlk Film”, 21. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde “Mahmut Tali Öngören Özel Ödülü”, 15. Gezici Film Festivali’nde “Gümüş Boğa Ödülü”, 9. Uluslararası Abu Dabi Ortadoğu Film Festivali’nde “En İyi Ortadoğu Belgesel Film”, 15. Londra Türk Filmleri Festivali’nde “Seyirci Ödülü”, MakeDox’ça verilen “En İyi İlk Film”, Uluslararası Romanya Film Festivali’nde “En İyi Belgesel Film”, 5. ZagrebDox’ça verilen “En İyi Film” ve Saraybosna Film Festivali’nde verilen “EDN Talent” ödüllerini kazanır. Filmle ilgili tuhaf bir not da içersinde hiç müzik bulunmayan yapımın 1. İlk Yönetmen Uluslararası Film Festivali’nce “En İyi Müzik” ödülüne layık görülüp sonra da özür dilenerek ödülün geri istenmesi.

İki Dil Bir Bavul, hem belgesel hem de drama tadı veren başarılı bir sentez olarak nitelendirilebilir. Zaman zaman trajikomik bir hal alan dil kaynaklı iletişim problemini hiçbir tarafa çekmeden olduğu gibi resmetmeyi başaran yapım, teknik yetersizliklerine karşın keyifle seyredilebilecek bir belgesel – drama.

Imdb note: 7.5                           My note: 8

Aşk Tesadüfleri Sever / Love, Just a Coincidence (2011)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Ömer Faruk Sorak

Screenplay / Senaryo:
Nuran Evren Şit

Story / Hikaye:
İpek Sorak

Cast / Kadro:
Mehmet Günsür
Belçim Bilgin
Ayda Aksel
Altan Erkekli
Şebnem Sönmez
Hüseyin Avni Danyal
Berna Konur
                                                               Ümit Bülent Dinçer
                                                               Hakan Çimenser
                                                               Zafer Demircan
                                                               Pınar Çağlayan
                                                               Batuhan Karacakaya
                                                               Reyhan Asena Keskinci
                                                               Berkant Keskin
                                                               Yiğit Özşener
                                                               Yımaz Gruda
                                                               Cezmi Baskın
                                                               Cansel Elçin
                                                               Arif Keskiner
                                                               Ayşe Arman
                                                               Caner Karamukluoğlu
                                                               Müge Boz
                                                               Eren Erdem
                                                               Mehmet Turgut

Subject / Konu:
1 Eylül 1977, Ankara, heyecanla karısı Neriman’ı doğuma götüren Yılmaz, hastaneye geldiğinde bir arabaya çarpar. Karısı ve çarptığı arabadaki kadın, doğuma alınırlar. Kadınlardan biri erkek bebek, diğeri de kız bebek dünyaya getirir. Bir fotoğrafçı olan Yılmaz iki bebeğin de resimlerini çeker.
Deniz oyunculuk seçmelerine giderken, başarılı bir fotoğraf stüdyosu olan Özgür ise bir gazeteciye röportaj vermekte ve babasının fotoğrafçılığından etkilendiğini söylemektedir.
Deniz, erkek arkadaşı Burak ve ailesiyle yediği tanışma yemeğinde Burak’ın ailesine oyunculuğu bırakacağını söylediğini öğrenir. Gece kavgayla ve tatsız sonlanır. Yolun ortasında Burak’ın arabasından inen Deniz, çocukluğuna benzeyen bir resmi sergi afişi şeklinde görür. Resmi, Özgür’ün 1 yıl önce ölen babası Yılmaz’ın adına açtığı yeni sergisinde sergilenmektedir. Deniz, merakla sergiye girse de, peşinden gelen Burak ile gitmek zorunda kalır. İş için Rusya’ya gidecek olan Burak, Deniz’le vedalaşır. Kalbinde ritim bozukluğu olan Özgür, gece rahatsızlık hiseder.
Ertesi gün tekrar sergiye giden Deniz, Özgür’e fotoğrafın kendine ait olup olamayacağını sorar. Özgür, Deniz’e kendisini tanıdığını söyler ama Deniz Özgür’ü hatırlayamaz. Doktoru Özgür’e 1 haftalığına hastaneye yatması gerektiğini bildirir.
Deniz, eski günlüğü sayesinde çocukluklarında Özgür’le bisiklet kazası geçirdiğini hatırlar. Fotoğrafın bir kopyasını almak için Özgür’ün stüdyosuna giden Deniz, Özgür’ün çocukluk aşkı olduğunu anımsar. Birlikte samimi bir yemek yerler. Özgür, Deniz’in erkek arkadaşı olduğunu öğrenir. Deniz sarhoş olduğu için Özgür, onu stüdyoya götürmek zorunda kalır. Deniz’i yatırıp zar zor ilacını içen Özgür fenalaşıp kanepeye yığılır. Sabah olunca uyanan Deniz, 3 haftalık bir turne için Ankara’ya gitmesi gerektiğinden Özgür’e bir not yazıp apar topar çıkar. Eski günlüğünü stüdyoda düşürdüğünü ve Özgür’den aldığı çocukluk fotoğrafını unuttuğunu ise farketmez.
Arkadaşı tarafından uyandırılan Özgür, Deniz’in notunu gördükten sonra Ankara’ya doğru yola koyulur. Deniz, ekibiyle Ankara’daki sahneye ulaştığında Özgür’ü karşısında bulur. Özgür, Deniz’e unuttuğu çocukluk fotoğrafını verir. Birlikte vakit geçirirler. Deniz, Özgür’ü ilk oyuna davet eder.
Deniz, babası tarafından aldatılıp terk edildikten sonra dengesizleşen annesinde, Özgür ise babasından kalma fotoğrafçı dükkanını kiralamak için geldiği bahanesiyle annesinde kalır. Dükkana giden Özgür, gitar tutkusunu ve müzik grubunu hatırlar.
Deniz’in ilk oyunu, 1 Eylül’e yani hem Deniz’in hem de Özgür’ün doğum günü tarihine denk gelir. Oyunun ardından Özgür’ün arkadaşının sahne aldığı mekanda eğlenmeye giderler. Güzel bir gecenin ardından Özgür, Deniz’i fotoğrafçı dükkanına götürür ve yıllar önce kaybetmiş olduğu kutusunu ona geri verir. Aşklarını birbirlerinden gizlemezler ve birlikte olurlar. Sabah sürpriz şekilde Ankara’ya gelen Burak’ın telefonuyla uyanırlar. Deniz, Burak’la buluşur ve başka birine aşık olduğunu söyleyip ilişkilerini sonlandırır.
Doktoruyla görüşmeye giden Özgür, durumunun kritik olduğunu ve acilen hastaneye yatması gerektiğini öğrenir. Deniz, oyuncu seçmelerine girdiği Fransız filmine seçildiği haberini alır. Deniz’e sağlık durumunu açıklamak üzere oyuna gelip fenalaşan Özgür, oyun salonundan çıktığı sırada yere yığılır. O sırada oyun salonuna gelen Burak, Özgür’ü acil şekilde hastaneye yetiştirir. Deniz, Özgür’ün telefonunu arar. Burak cevaplayıp olanları anlatır. Deniz, apar topar hastaneye doğru yola koyulurken, Burak hastaneden ayrılır. Özgür ameliyata alınırken, ağır şekilde yaralanan Deniz hastaneye getirilir. Doktoru Özgür’e acilen bir kalp bulunmazsa öleceğini söyler. Beyin ölümü gerçekleşen Deniz’in kalbi Özgür’e nakledilir.

Comment / Yorum:
Yönetmen Ömer Faruk Sorak, arkadaşı olan fotoğrafçı Mehmet Turgut’un hayatından bazı kesitler alarak oluşturulacak bir hikayeyi filme çekmek ister. İpek Sorak, gerçek olaylardan da yararlanarak bir hikaye yazar. Bu hikaye, Nuran Evren Şit tarafından senaryolaştırılınca ortaya Aşk Tesadüfleri Sever çıkar. Çekimleri 2010 yılı içersinde gerçekleştirilen filmin ilk gösterimi 4 Şubat 2010 tarihinde yapılır. 36 hafta vizyonda kalan film 2.418.090 seyirciye ulaşır.
Bir Böcek Yapım filmi olan Aşk Tesadüfleri Sever, 1977 – 2010 yılları arasında geçen bir aşk hikayesini konu alıyor. Elbette adından da anlaşılacağı gibi filmin temelini tesadüfler oluşturuyor. Ancak bu tesadüflerin dozajı biraz daha az tutulsa, ortaya daha gerçekçi bir film çıkacağı tespiti yanlış olmaz. Filmin en başarılı taraflarından biri geçmişe dönük anlatımlarda yıllara dair detayların dikkatlice düşünülmüş olması. Filmin bazı bölümlerinde gereğinden fazla şarkı kullanımı yapılmış gibi görünse de, şarkı seçimleri genel olarak başarılı. Filmin öne çıkan şarkıları Mehmet Günsür’ün filmde de rol alan Tnk grubuyla seslendirdiği Bülent Ortaçgil şarkısı Eylül Akşamı ve Tnk grubunun seslendirdiği Yine Yazı Bekleriz.
Film, İsviçre’de düzenlenen Lucerne Uluslararası Film Festivali’nde “En İyi Film”, 2011 Cenk Koray Ekran Ödül Töreni’nde “En İyi Film”, 1.YEFA Ödüllerinde “En İyi Film Müziği”, 18. Kral Tv Müzik Ödüllerinde “En İyi Film Müziği”, İlesam (Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birligi) Kültür ve Sanat Ödülleri katagorisinde “Sinema Ödülü”, organ ve doku nakliyle ilgili mesajlarından dolayı Sağlık Bakanlığı’nca verilen Altın Steteskop Medya Ödülleri’nde “En Duyarlı Film” ödüllerini kazandı. Ayda Aksel filmdeki performansından dolayı 16. Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Oyuncu Ödülleri’nde “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” ödülüne layık görüldü. Filmle ilgili en tuhaf haber ise Yeşilçam Film Akademisi’nin hiç efekt kullanılmayan filme önce “En İyi Dijital Efekt Ödülü” verip, sonra ödülü geri alması oldu.
Film, beğenilmesine karşın daha iyi olabilirmiş şeklinde yorumlar almasının temel nedeni, hikaye içersinde “tesadüf” olarak bırakılmış abartılı noktalar. Yine de Aşk Tesadüfleri Sever için romantik bir çizgide akan ve hüzün ağırlıklı bir final tercih eden eli yüzü düzgün bir film denebilir.

Imdb note: 7.3                           My note: 6.5

Walk of Shame / Hayatımın En Kötü Gecesi (2014)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Steven Brill

Screenplay / Senaryo:
Steven Brill

Cast / Kadro:
Elizabeth Banks
James Marsden
Gillian Jacobs
Sarah Wright Olsen
Kevin Nealon
Ethan Suplee
Bill Burr
Lawrence Gilliard Jr.
Alphonso Mcauley
Ken Davitian
                                                             Oliver Hudson
                                                             Willie Garson
                                                             Bryan Callen
                                                             Tig Notaro
                                                             Niecy Nash
                                                             Jerry Minor
                                                             Liz Carey
                                                             P. J. Byrne
                                                             Da’Vone Mcdonald
                                                             Eric Etebari
                                                             Jacob Timoth Manown
                                                             Caroll Mansell
                                                             Erin Segal
                                                             David Winston Barge
                                                             Steven Brill

Subject / Konu:
Yerel televizyonda spikerlik yapan Meghan Miles, büyük bir kanala ana haber bülteni sunuculuğu için görüşmeye gider. Görüşmenin ardından kendisine 2 hafta sonra bildirim yapılacağı bilgisi verilir. 2 hafta sonra arkadaşı vasıtasıyla kanalın kendisi ve Wendy Chang arasında kaldığını ve ikisinden birinin işi alacağını öğrenir.
Nişanlısı Kyle, evdeki eşyaları da alıp artık tanıyamadığını söylediği Meghan’ı terk eder. Bir de üzerine arkadaşından işi Wendy’nin aldığını öğrenince iyice dağılır. Durumdan haberdar olan Rosie ve Denise, Meghan’ı kafasını dağıtması için dışarı çıkarırlar.
Gittikleri barda sarhoş olup yangın merdiveninde mahsur kalan Meghan, barmen Gordon tarafından kurtarılır. Arkadaşlarına mesaj atıp eve döneceğini söyler ve Gordon’ın evine gidip onunla eğlenceli bir gece geçirir.
Gece yarısı ayılan Meghan, cep telefonunu bulamaz. Gordon’ın telefonundan sesli mesajlarını dinlediğinde arkadaşının kanalın Wendy’den vazgeçtiğini, akşam kanal yetkililerinin kendisini izlemeye geleceklerini ve iyi bir izlenim bırakırsa işi alacağını bildiren mesajını dinler. Apar topar giyinip Gordon’ın evinden habersizce ayrılır.
Meghan, yanlış yere park edildiği için araç çekici tarafından götürülen arabasını alabilmek için taksiye biner. Ancak kendisini yanlış anlayan taksici tarafından striptiz kulübüne götürülür. Yanında parası olmadığı için taksici kendisine kucak dansı yapmasını ister. Kaçıp taksiciden kurtulmayı başaran Meghan, bu kez de polisler tarafından hayat kadını zannedilip uyarılır.
Arama yapabilmek için telefonunu ödünç istediği kişi uyuşturucu satıcısı çıkar. Peşlerine takılan polislerden kaçabilmek için uyuşturucu satıcısının mekanına gitmek zorunda kalır. Aklında sadece 3 telefon numarası olan Meghan, eski nişanlısı Kyle’ı arayıp yardım ister. Tam bu sırada mekanı basan başka uyuşturucu satıcıları ortalığı kurşun yağmuruna tutar. Oradan da kaçmak zorunda kalan Meghan, bindiği otobüsten de biber gazı sıkılarak atılır.
İşin daha da kötü tarafı, karıştığı her olaydan sonra sarı elbisesiyle anılması yüzünden polislerin peşine düşmüş olmasıdır.
Meghan’ın arkadaşları ve Gordon, anahtarlığındaki çip sayesinde Meghan’ın bulunduğu bölgeyi tespit edip onu aramaya koyulurlar.
Meghan, arabasının çekildiği otoparka ulaşır. Ancak parası olmadığı için arabasını teslim alamaz. Gizlice arabasına ulaşıp kaçmaya çalışsa da kapan yüzünden lastikler patlar ve kaçmayı başaramaz. Tam bu sırada çıka gelen arkadaşları ve Gordon onu alıp haber bültenine yetiştirmek ister. Ancak yol tıkanmış durumdadır. Meghan telefonuyla kanalın yol durumunu bildiren helikopteri çağırır. Gordon’la beraber helikoptere binerler.
Haber bülteninin başlamasına kısa bir süre kala kanala yetişmeyi başaran Meghan, canlı yayında ilk haber olarak sarı elbise giymiş bir fahişenin şehri karıştıran suçlarını okuduktan sonra aslında haberde bahsi geçen kişinin kendi olduğunu açıklar. Başından geçenleri teker teker anlatıp yeni iş için uygun aday olmadığını söyler.
Meghan’ı izelemeye gelen kanal yetkilileri, başından geçenleri başarılı bir araştırma haberi olarak görürler ve ona bir televizyon programı yapmasını önerirler. Meghan teklifi düşüneceğini söyleyip Gordon’la evine doğru yol alır.

Comment / Yorum:
Çevirdiği vasat komedi filmleriyle tanınan yönetmen Steve Brill’in senaryosunu yazıp yönettiği 2014 yapımı “Walk of Shame / Hayatımın En Kötü Gecesi”, 30 Rock dizisinde de bir süre beraber rol alan Elizabeth Banks ve James Marsden’ı bir araya getirdi. Amerika’da sadece 1 hafta gösterimde kalabilen yapım, kısıtlı seyirciye ulaşabildi ve sadece 39.751 dolar hasılat elde edebildi.
Filmin eğlenceli bir hikayesi var. Komediye yatkın bir oyuncu olan Elizabeth Banks, hikayesi tamamen üzerine kurulmuş filmi baştan sona sürüklemeyi başarmış. Öyle ki yaklaşık 1,5 saat süren filmde Banks’in üzerine kurulmamış sahne sayısı yok denecek kadar az. Walk of Shame son dönemde kaba ve sulu güldürülerin hakim olduğu komedi sektöründe sıkılmadan izlenebilecek, eli ayağı düzgün bir komedi.

Imdb note: 6.1                           My note: 5.5

Panzehir (2014)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Alper Çağlar

Screenplay / Senaryo:
Alper Çağlar

Cast / Kadro:
Emin Boztepe
Cüneyt Arkın
Tolga Akdoğan
Christina Gottschalk
Emir Benderlioğlu
Murat Arkın
Kaan Urgancıoğlu
Florence Eugene
Öykü Gürman
Levent Can
                                                               Hüseyin Özay
                                                               Çağdaş Agun
                                                               Edoardo Costa

Subject / Konu:
Patronu ve çocukluğunda babası tarafından emanet edildiği manevi babası Kara Cemal için tam 66 adam öldüren Kadir Korkut, kendisine verilen yeni işi kabul etmez ve artık emekliye ayrılmak istediğini söyler. Cemal, Kadir’in bir kadın için ayrılmak istediğini anlar ve gitmesine izin verir. Kadir kör bir piyanist olan sevgilisi Elsa için bu kararı almıştır. Kadir, şerefine verilecek yemeğin ardından Elsa’yla birlikte yeni bir hayat kurmak için Münih’e uçacaktır. Cemal’in oğlu Ferit, babasına Kadir’i kullanmak zorunda olduklarını söyler.
Adana, Karaisalı, 1974. Babası Kadir’e gitmek zorunda olduğunu söyleyip atış talimi yaptırır. Ondan iyi kalpli biri olmasını ister.
Emniyet, yeni bir kirli işe kalkışacağı bilgisi gelen Kara Cemal’e gizli bir operasyon başlatır. Bu kirli işi de 30 yıldır olduğu gibi Kadir’in yapacağını düşünürler. Memur Cem'e Kara Cemal’in sesini kaydedebilmek için örgütüne sızma görevi verilir. Kadir’in tehlikeli bir adam olduğuna dair uyarılır. Kimliği Adanalı Osman olarak değiştirilir. Kara Cemal'in önüne çıkar ve Ferit’in adamı yapılır. Kara Cemal veda yemeğine sürpriz şekilde Kadir’e öldürmesini teklif ettiği 2 ezeli düşmanını da çağırır. Düşmanlarına Kadir’in can güvenliği karşılığında barış ve ortaklık teklif eder ve teklifi kabul görür.
Yemeğin ardından Kara Cemal’in adamları Osman’ı etkisiz hale getirip üzerindeki dinleme cihazını sökerler. Kara Cemal, Kadir’e bu gecenin sıradan olmadığını ve kendisini zehirlediklerini söyler. Panzehiri kullanmazsa 6 saat içinde ölecek olan Kadir’e panzehir için rakip 2 ailenin liderini öldürmesi görevi verilir. Kendisi gibi zehirledikleri Osman’ı da kullanması için yanına verirler. Kadir ilk olarak kadın satıcısu Nazik Hayri'nin evine baskın düzenler. Önce adamlarını sonra da Hayri'yi öldürür.
Kadir, Ferit'in talimatıyla ikinci ve daha büyük bir hedef olan uyuşturucu taciri Cihan'ı öldürebilmek için ilk olarak Tatar'ı ve adamlarını haklayıp Cihan'ın kızı Dilan'ı kaçırır. Cephanesini alabilmek için Kara Cemal, anne, baba ve kardeşinin ölüm haberini verdikten sonra kendisine10 yıl bakmış olan Hacı Emmi'nin evine gider. 6 saatin dolmasına 1,5 saat kala zehir etkisini göstermeye başlar. Kadir, sıkı bir çatışmanın ardından önce adamlarını sonra da teknesinde Cihan'ı öldürür
Ferit, Elsa'ya tecavüz etmeye yeltense de babasının telefonuyla gitmek zorunda kalır.Kadir ve Osman, panzehirleri almak ve Elsa'yı kurtarmak için ara otele giderler. Otele vardıklarında Kadir karşısında en büyük rakibi İtalyan lakaplı Francesco'yu bulur. Zehirin etkisinden hareket etmekte dahi Zorlanan Kadir, düello da İtalyan tarafından vurulur. Gücünü toplayıp ayağa kalkan Kadir, Francescoyu öldürüp yere yığılır.
Çocukluğundan beri babasının Kadir'e kendisinden daha fazla ilgi göstermesini kabullenemeyen Ferit, perişan haldeki Kadir ve Osman'ı odasına getirtir. 2 tüp panzehir verir. Kadir, ilk tüpü Osman'a içirdikten sonra ikinci tüpü içmeye hazırlanır. Ferit, bu sırada Elsa'yı da zehirlediğini ve elindekinin son panzehir tüpü olduğunu söyler. Gazabını estiren Kadir, önce adamlarını sonra da Ferit'i öldürür. Panzehiri Elsa'ya içirmesi için Osman'a veren Kadir, hesap sormak için Cemal'in peşine düşer. Kadir şafak sökerken çatıdaki Kara Cemal'in yanına gider. Silahını doğrultur ve kendisine evlatlık yapmasına karşın neden bu işkenceye maruz bırakıldığını sorar. Cemal, acı gerçeği Kadir'e anlatır. Annesi, babası ve erkek kardeşinin aslında kazada ölmediğini, yeraltı aleminde büyüyebilmek isteyen Cemal tarafından öldürüldüğünü öğrenir. İtirafını bitiren Cemal, Kadir'e artık kendisini öldürebileceğini söyler. Son isteği ise babasının Kadir'e verdiği öğütü öğrenmektir. Babasının öğüdünü hatırlayan Kadir, Cemal'i bırakıp gider. Cemal intihar eder. Elsa'ya panzehirin tamamını içirmeyen Osman, yere yığılan Kadir'e panzehirin geri kalanını içirir. Kadir, hastaneye kaldırılıp iyileştikten sonra Elsa'yla vedalaşır ve hapishaneye gönderilir.

Comment / Yorum:
Daha önce "Büşra" ve Dağ" gibi yapımlara imza atmış olan Alper Çağlar'ın hem senaryosunu yazıp, hem kurgusunu yapıp, hem de yönettiği 2014 yapımı Panzehir, suç, aksiyon ve macerayı başarılı şekilde harmanlayan bir yapım. Kara film özellikleri de gösteren film, düello sahnesi gibi sahnelerle aynı zamanda western türüne de saygı duruşu yapıyor. Soma faciası nedeniyle vizyon tarihinde değişmeler yaşanan film, 9 hafta vizyonda kaldı ve 90.448 seyirciye ulaştı.
Filmin ana karakteri Kadir Korkut'u başta Wing Tzun olmak üzere bir Uzakdoğu dövüş üstadı olan Emin Boztepe canlandırıyor. Son yıllarda yer aldığı gereksiz ve bir o kadar da başarısız projenin ardından aksiyona şanına yakışır bir dönüş yapan Cüneyt Arkın'ı kötü ama kötü olmak için nedenleri olduğunu gördüğümüz Kara Cemal rolünde izliyoruz. Kara Cemal, sıradan bir kötü karakter değil ve oyunculuk isteyen bir rol. Cüneyt Arkın, rolün hakkını vermekle kalmayıp Vatandaş Rıza, Öğretmen Kemal gibi karakterlerle zamanında sadece aksiyon oyuncusu olmadığını kanıtladığını da hatırlatır bir performansa imza atmış. Kara Cemal'in gençliğini ise Cüneyt Arkın'ın oğlu Murat Arkın'ın canlandırması hoş bir detay olmuş. Filmde ayrıca Hollywod yapımlarından tanıdığımız Edoardo Costa'da rol alıyor.
Panzehir, kaliteli aksiyon üretemediğimizden yakınıp yetersizlikleri bahane gösteren sinema sektörümüze güçlü bir tokat atıyor. Üstelik bunu ne devasa bir bütçeyle ne de yıldızlar geçidi bir oyuncu kadrosuyla yapıyor. Peki ama filmin başarısını sağlayan ne? Bir aksiyon filmi için son derece başarılı ve sürükleyici bir hikaye, dinamik bir kurgu, izlenmeye değer aksiyon sahneleri ve bir Hollywood yapımından geride kalmayan görüntü kalitesi. Harikalar yaratan filmin görüntü yönetmeni Mehmet Başaran'da alkışı ilk kak edenlerden.
Panzehir, akisyonu sevin ya da sevmeyin Türk sinemasında doğru ve başarılı işler de yapılabileceğini gösteren bir yapım olması nedeniyle seyre değer.

Imdb note: 7.9                           My note: 8

The Necessary Death of Charlie Countryman / Charlie Countryman’in Gerekli Ölümü (2013)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Fredrik Bond

Screenplay / Senaryo:
Matt Drake

Cast / Kadro:
Shia Labeouf
Evan Rachel Wood
Mads Mikkelsen
Til Schweiger
Rupert Grint
Aubrey Plaza
James Buckley
Ion Caramitru
Vincent D’Onofrio
Melissa Leo
                                                             Andrei Finti
                                                             Lachlan Nebder
                                                             Vanessa Kirby

Subject / Konu:
Charlie acilen hastaneye gider ve annesinin son anlarına şahitlik eder. Hastane koridorunda hayali bir şekilde annesiyle konuşur. Özgün olabilmek için ne yapması gerektiğini sorar. Annesi Bükreş’e gitmesini söyler. Gece yarısı eski kız arkadaşı Ashley’nin evine gider ve onunla vedalaşır.
Uçakta Victor Ibanescu ile tanışır. Güzel bir sohbetin ardından uykuya dalarlar. Charlie uyandığında Victor’ın ölmüş olduğunu fark eder ve uçaktan inene kadar Victor’ın cesediyle yan yana oturmak zorunda kalır. Victor’la da hayali bir konuşma gerçekleştirir. Victor, Charlie’den kızı için aldığı hediyeyi teslim etmesini ister.
Uçaktan indikten sonra Victor’ın kızına aldığı hediyeyi almak isterken başı güvenlikle belaya girer. İfade verdikten sonra Victor’ın kızı Gabi’yle tanışır ve olanları anlatır.
Havaalanından taksiye binip uzaklaşan Charlie, Gabi’nin bir arabada ağladığını görünce taksiden iner ve Gabi’yle birlikte Victor’ı götüren ambulansı yakalamak için yola koyulur. Gabi’nin Bükreş Operasında çello çaldığını ve Victor’ın aynı zamanda öğretmeni olduğunu öğrendiği sırada sürücüsünün esrar kullandığı ambulansla çarpışırlar. Victor’ın cesedi ambulanstan yola düşer. Yeni bir ambulans Victor’ın cesedini almak için gelir. Gabi’de ambulansla gider.
Charlie, Gabi’nin arabasını bıraktığını farkına varınca arabaya biner. Gabi’nin çantasında bir silah bulur. Opera binasına gidip Gabi’nin çellosunu ve çantasını teslim etmek ister. Gabi telefonla kendisine ulaşır. Charlie, Gabi’nin çaldığı oyunu izler. Oyun bitiminde Gabi’nin belalı eski kocası Nigel, Gabi’ye hala peşinde olduğunu söyler. Charlie’ye ise pek dostça davranmaz.
Gabi’nin önerdiği otele yerleşen Charlie, oda arkadaşlarıyla içki ve ekstazi içtikten sonra Nigel tarafından tehdit edilir. Çantasını otele getiren Gabi’nin peşinden giden Charlie, birlikte geçirdikleri hoş akşamın ardından Gabi’ye aşık olduğunu anlar.
Charlie, oda arkadaşının ereksiyon sorununu çözebilmek için striptiz kulübüne gitmek zorunda kalır. Başları yüklü hesaptan dolayı belaya girince kulübün sahibi Darko’yla görüşmek zorunda kalırlar. Darko odasında Nigel’le çekilmiş fotoğrafına bakan Charlie’nin Nigel’i tanıdığını anlar ve işini halletmesi için gitmelerine izin verir.
Charlie Gabi’yle beraberken Nigel gelip olay çıkarır. Gabi, Nigel’a silah çekip gitmesini sağlar ve babasında Nigel’ı uzak tutmak için Darko ile kirli işlerinin yer aldığı bir video kaset olduğunu Charlie’ye anlatır.
Charlie ve Gabi aşk yaşamaya başlarlar. Gabi’nin kahvaltılık almak için evden çıktığı bir sabah Charlie tesadüfen Nigel’ın birkaç kişiyi öldürdüğü video kasedi bulur. Gabi’yi bulabilmek için aceleyle dışarıya çıkar. Gabi’yle Nigel’ı bir mekanda otururken bulur. Charlie’nin kasedin kendisinde olduğunu ve Gabi’yi sevdiğini söylemesi Nigel’ı öfkelendirir. Charlie’yi sıkı şekilde dövdükten sonra silah çeker. Ancak polis gelince kaçmak zorunda kalır.
Polis, Charlie’yi kavgaya karıştığı için Budapeşte’ye gönderme kararı alır. Charlie eşyalarını alması için otele getirilir. Otelde bulunan Darko ve adamları Charlie’nin peşine takılır. Uzun bir kovalamacanın ardından kurtulmayı başaran Charlie, Gabriela’yı bulmak için eve geldiğinde Darko ve adamlarına yakalanır. Kasedin peşindeki Darko, Charlie’yi dövüp opera binasının önüne bırakır. Oraya gelen Gabi, kendisine aşık olmadığını ve bir daha görüşmeyeceklerini söyleyip gider. Gabi, Nigel’ın arabasına biner ve Darko’yla buluşup kaseti imha edeceklerini, ardından herşeyin eskisi gibi devam edeceğini söyler.
Charlie yine annesinin hayaliyle konuşur. Nigel’ın arabasına gider. Nigel’a yumruk atıp arabadan dışarıya fırlatır. Ancak Nigel, Gabi’yle kaçmaya çalışan Charlie’yi yakalayıp döver.
Charlie ayağından bağlanıp köprüden sallandırılır. Nigel, Darko’nun önünde kasedi yakar. Nigel, Charlie’yi vurması için Gabi’ye silah verir. Ancak Gabi, Charlie’yi vurmaz. Polisler köprüye doğru gelirken Darko’nun adamları Charlie’yi köprüden aşağıya bırakır. Gabi’nin Charlie’ye aşık olduğunu gören Nigel, kendisini polislere öldürtür. Su yüzeyine çıkmayı başaran Charlie kurtulur.

Comment / Yorum:
Yönetmen Fredrik Bond’un ilk uzun metrajlı filmi olan "The Necessary Death of Charlie Countryman / Charlie Countryman’in Gerekli Ölümü", bir ilk film için oldukça parlak, uluslararası bir oyuncu kadrosuna sahip. Tamamına yakını Bükreş'te çekilen filmde genç kuşağın parlak oyuncularından Shia Labeouf ve Evan Rachel Wood başrolleri paylaşıyorlar. Filmde ayrıca Mads Mikkelsen ile Til Schweiger gibi Avrupalı yıldızlar ve Vincent D’Onofrio ile Melissa Leo gibi Hollywood'un tanınan isimleri de rol alıyor. Charlie rolünü oynaması için anlaşılan Shia Labeouf projeden ayrılınca yerine Zac Efron düşünülmüş. Ancak sonradan Labeouf projeye geri dönünce rolü yeniden almış.
The Necessary Death of Charlie Countryman, aksiyon dozajı yüksek bir romantik film. Filmin sertlik seviyesi, bu tür filmlere oranala oldukça yüksek. Bir ilk film olduğu da düşünülecek olursa, gerek temposu, gerekse sürükleyiciliğiyle başarılı bir film olarak değerlendirilebilir. Oyunculukların da tatmin edici düzeyde olduğunu, Shia Labeouf'ün özellikle fiziksel eforuyla, Evan Rachel Wood'un aksanıyla, Mads Mikkelsen'in karizmatik performansıyla göz doldurduğunu söylemek gerek. Keyifle izlenebilecek bir yapım.

Imdb note: 6.4                           My note: 7

Therese Desqueyroux / Bir Kadının Gözyaşı (2012)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Claude Miller

Screenplay / Senaryo:
Natalie Carter
Claude Miller

Novel / Kitap:
Francois Mauriac (Therese Desqueyroux / Bir Kadının Gözyaşı adlı romanından)

Cast / Kadro:
Audrey Tautou
Gilles Lellouche
Anais Demoustier
Catherine Arditi
                                                               Isabelle Sadoyan
                                                               Stanley Weber
                                                               Francis Perin
                                                               Max Morel
                                                               Françoise Goubert
                                                               Jean – Claude Calon
                                                               Yves Jacques
                                                               Alba Gaia Bellugi
                                                               Matilda Marty – Giraut
                                                               Gerard Bayle
                                                               Bernard Lebeau
                                                               Frederic Kneip
                                                               Jack Delbalat
                                                               Jerome Thibault
                                                               Francis Aylies

Subject / Konu:
1922’nin yaz mevsiminde Therese ve Anne, L’Esprance’da tatil keyfi yapmaktadırlar. Anne, Therese’ye birkaç yıl sonra ağabeyi Bernard’la evlendirileceğinin konuşulduğunu söyler.
Nisan 1928. Bernard, Therese’ye evlendiklerinde arazilerinin birleşeceğini ve 45.000 dönüm çam ormanına sahip olacaklarını anlatır. Therese, sürekli düşünmekten kendisini alamamakta ve bu durumda üzerinde bir rahatsızlık yaratmaktadır. Therese ve Bernard evlenirler.
Mayıs 1928. Therese ve Bernard, Baden – Baden’deki Schwarzwald Hotel’de balaylarını geçirirler. Therese, Anne’le mektuplaşır. Anne, bir erkek arkadaşı olduğunu ve yaşadığı ilişkiden aldığı hazzı Therese’ye bildirir. Anne’in Azevedo’ların tüberküloz oğlu Jean ile ilişki yaşaması Bernard ve ailesinin tepkisine neden olur. Anne’i engellemeye çalışırlar. Anne, Therese’ye gönderdiği mektupta ailesi tarafından kilitli tutulduğunu anlatır ve Jean’ın resmini gönderir.
Temmuz 1928. Hamile olan Therese, ailesi tarafından Jean’la tüm irtibatı kesilen Anne’e Jean’la görüşüp durumu bildireceğine söz verir.
Ekim 1928. Therese, kalp ağrıları sıklaşan Bernard’ı Bordeaux’ya gidip muayene olması için ikna eder. Jean’la buluşup Anne hakkında konuşur. Jean, Anne’le eğlendiklerini ama evlenmeyi düşünmediğini söyler. Therese bunun üzerine Jean’a, Anne’e nazik bir veda mektubu gönderip aralarındaki ilişkiyi bitirmesini ister. Eve geri dönen Bernard, arsenik ile tedaviye başlar.
Bir gece ansızın çıkagelen Anne, Therese’ye mektubu Jean’a zorla yazdırdığını ve söylenenlere inanmadığını söyler. Bernard’ın hışmına uğrayan Anne, eve geri gönderilir.
Kasım 1928. Therese çocuğunu doğurmak için Bernard’ın ailesinin yaşadığı eve gider ve doğumu burada gerçekleştirir.
Ağustos 1929. Çıkan yangın sonucu ormanda 1200 dönümlük bir arazi yanar. Yangın söndürülemez ve hızla yayılır.
Önce Bernard’ın dalgınlıkla fazla arsenik aldığını gören ama uyarmayan Therese, sonra da sahte reçetelerle fazladan arsenik alıp kocasına içirmeye başlar. Bernard geçici kötürüm kalır. Durumu anlayan doktor, Therese’nin Bernard’tan uzak tutulmasını söyler. Bernard, Boerdaux’ya bir kliniğe götürülür. Therese’de kendi evine dönmek zorunda kalır. Doktor, Therese’ye sahte rapordan dolayı dava açar. Bernard, Therese’yi korur ve davada da lehine şahitlik yapar.
7 Aralık 1929. Mahkemenin son günü herşey yolunda gider. Ancak her şeyin inandırıcı olması için Bernard’ın yanında kalması gerekmektedir. Bernard, Therese’ye kendisine itaat etmesi uyarısında bulunur.
Ayrı odalarda yatacaklar, sadece pazar ve ayinlerde dışarıda birlikte görüneceklerdir. Therese’nin diğer odalara girmesi yasaktır. Kızı Marie’de başka evde kalacaktır. Therese, zorlaşan yaşantısının yanında teyzesinin de ölüm haberini alır.
Ekim 1930. Therese sağlığını yitirmeye başlar. Bernard mektupla Anne ve nişanlısının Therese ile tanışmak için geleceklerini haber verir. Görüşmenin ardından Benard, Anne’in düğününden sonra ayrılabileceklerini söyler. Bernard, Therese’yle vedalaşıp gider. Therese özgür bir kadın olarak insanların arasında yürür.

Comment / Yorum:
04.04.2012 tarihinde kanserden ölen ünlü yönetmen Claude Miller’ın son filmi Therese Desqueyroux / Bir Kadının Gözyaşı, 2011 yılının Ağustos ve Eylül aylarında 21 gün içersinde çekilir. Film yaklaşık 12.700.000 dolara mal olur. Francois Mauriac’ın aynı adlı romanından Claude Miller ve Natalie Carter tarafından senaryolaştırılan filmde Therese’nin 8 yıl içersinde yaşadıklarına ve mutsuz evliliğine değinilir.
Bir kadın filmi olarak kategorize edilebilecek olan Therese Desqueyroux, 8 yıllık bir zaman dilimi içersinde özellikle 1928 – 1930 aralığındaki döneme yoğunlaşıyor. Film, ana karakter Therese Desqueyroux’u canlandıran Audrey Tautou’nün üzerine kurulmuş. Zaten filmde Audrey Tautou’den başka dikkat çeken başka bir oyuncu da yok.
Film, türünün klişelerine zaman zaman başvurmuş. Tahmin edilebilir hikaye gelişimi ve düşük temposu da bu tespitin içine dahil edilebilir. Film, kötü olmamakla beraber vasatı da aşamıyor. Türün meraklılarına ya da Audrey Tautou hayranlarına hitap edebilir.

Imdb note: 6.1                           My note: 5

Sparks (2013)

$
0
0

Director / Yönetmen:
Christopher Folino
Todd Burrows

Screenplay / Senaryo:
Christopher Folino

Cast / Kadro:
Chase Williamson
Ashley Bell
Clancy Brown
Jake Busey
William Katt
Marina Squerciati
Clint Howard
Scott Rinker
                                                            David Sobolov
                                                            Larry Cedar
                                                            Esteban Cueto
                                                            Dave Hanson
                                                            Stephen Kearin
                                                            Jeremy Rowley
                                                            Austin Michael Coleman

Subject / Konu:
1920 yılında Rochester’a bir meteor düşer. Bölgedeki 75 kişiden sadece 13’ü hayatta kalır. Yapılan araştırmalarda bu 13 kişinin mutasyonla geliştikleri anlaşılır. Kömürleşmiş bedenlerden birinin de 4 yılda 45 kişiyi öldürmüş olan seri katil Kevin Sherwood olduğu düşünülmektedir. Sherwood bir intihar notu bırakmış ve meteorun tanrının insanları cezalandırmak için gönderildiğini yazmıştır.
28 yıl sonra. Ian Sparks katil olduğu gerekçesiyle aranmaya başlanır. Ian, gazete binasına gelip kendi cinayetini bildirir. Gazeteci kayıt cihazını getirtir ve Ian tüm hikayesini anlatmaya başlar. 6 yaşındayken büyük bir kazada anne ve babası ölen Ian kazadan kurtulmuş ve insanları korumanın kaderi olduğuna inanmıştır. 15 yaşına geldiğinde ise mahalledeki çetelerle savaşıp sükuneti sağlamaya çalışmaktadır. 21 yaşına bastığında diğer süper kahramanlar gibi büyük liglerde olmak ister. Yediği dayaklar sonrası süper olabilmek için desteğe ihtiyacı olduğunu anlar.
Sparks, polise yardım ettiği bir baskında güzel ve etkileyici süper kahraman Heavenly ile tanışır. Çok geçmeden hem maceralarda hem de aşkta partner olurlar. Şehre gelen Matanza isimli katil daha ilk geceden 11 kişiyi öldürür. Üstelik cinayetleri de kayda alır. Bu en son Kevin Sherwood tarafından yapılmıştır. Sparks ve Heavenly, Matanza’nın peşine düşerler.
Sparks’ın Heavenly’ye evlenme teklif ettiği gece Matanza, Sparks’ı bayıltır ve Heavenly’ye işkence eder. Sparks kendine geldiğinde bir başka süper kahraman Sledge, Matanza’yı öldürmüştür. Heavenly, olayın ardından Sparks’a başka gözle bakmaya başlar ve çok geçmeden de onu terk eder.
Hikayeden sıkılan gazeteci Sparks’a işlediği cinayetleri itiraf etmesini ister. O sırada gazete binasında tuhaf şeyler olmaya başlar. Sparks ses kaydını yapan kişiyle çatıya çıkar ve hikayesine kaldığı yerden devam eder. 23 yaşındayken kimliği ortaya çıkmış ve alay konusu olmuştur. Daha da kötüsü önceden hakladığı kişiler ortaya çıkıp babaannesini öldürürler.
Heavenly, Sledge’le birlikte olmaya başlar. Sparks intihar etse de çocukluğundaki kaza günü kendini kurtaran kişi tarafından bir kez daha kurtarılır ve sıkı bir eğitime tabi tutulur.
Gazeteci, binada öldürülür.
Kurtarıcısı tarafından Rochester’da ölmeyen kişilerin soyundan olan ve süper güçlere sahip 2 kişiyle tanıştırılıp ekibe dahil edilen Sparks, anne ve babasının ölümünün sorumlularından intikam almaya hazırlanır. Düzenledikleri saldırıda Sparks yaralanır. 3 gün sonra Sparks kendine geldiğinde işin içinde para da olduğunu öğrenir. Üstelik ailesinin ölümüne neden olan kazada da kurtarıcısının olayın içinde olduğunu öğrenir.
Sparks, istediği kişiye dönüşebilen Dawn'ı Heavenly gibi kullanıp para kazanmaya başlar. Heavenly ile nişanlanan Sledge, Heavenly Matanza'nın tacizine uğradığından beri ilişkiye giremediğinden Dawn'la ilişkiye girmek ister. Sparks otel odasına Sledge ve başka birinin geldiğini görür. Sledge ve Matanza, Dawn'ı öldürüp öldürülüşünü kameraya çekerler. Odaya gelen Sparks bayıltılır. Kendisine geldiğinde cinayetin silahıyla işlendiğini görür. Üstelik silah da elindedir ve polisler otele ulaşmıştır. Kanalizasyondan kaçmaya çalışan Sparks, yolun Matanza'nın sığınağına çıktığını görür. Burada işkence aletleri ve film makaraları vardır. Sparks kendi makarasını bulur. Sparks, Matanza'nın Heavenly'ye işkence ettiği gece başından vurularak öldürüldüğünü ama süper gücünden ötürü ölmediğini anlar. Matanza ve Sledge'in suç ortağı olduğu da film de görünmektedir. Sparks, filmi Heavenly'ye ulaştırı ve gerçeği görmesini sağlar.
Sledge, Heavenly'nin gerçeği öğrendiğini ve Sparks'la buluşmaya gittiğini öğrenir. Tıpkı Dawn gibi istediği kişiye dönüşebilen Matanza, önce Heavenly kılığında Sparks'ı, sonra da Sparks kılığında Heavenly'yi öldürür.
Çatı katında anlatacaklarını bitirip kayıt yapan kişiyi gizleyen Sparks, çatıya gelen Sledge'le kavgaya tutuşur. Çatıya gelen Matanza tarafından vurulan Sparks binadan aşağıya düşer. Sledge, Heavenly'yi öldürdüğünü öğrendiği Matanza'ya saldırır. Matanza Sledge'i öldürüp Sparks'ın yanına iner. Sparks, vücuduna bağladığı dinamitleri ateşler.
Heavenly'nin Sparks'ın kendisine verdiği titanyum yüzük sayesinde ölmediği anlaşılır. Matanza'nın sığınağı araştırılınca Kevin Sherwood'un ta kendisi olduğu ve Sledge'in de oğlu olduğu ortaya çıkar. Sparks'ın üzerine atılan cinayetlerin de baba, oğul tarafından gerçekleştirildiği açığa çıkar.
Sparks, 6 ay sonra. Hindistan'ın Mumbai kentinde işkenceye uğramakta olan kurtarıcısı sandığı ama ailesinin ölümünde pay sahibi olduğunu anladığı eski dostunu üzerinde işkenceye devam edilebilmesi için ölümsüzlüğe kavuşturur.
Sparks geri döner ve Heavenly'ye sürpriz yapıp karşısına çıkar.

Comment / Yorum:
Christopher Folino'nun senaryosunu yazıp Todd Burrows'la birlikte yönettiği 2013 yapımı Sparks, yüz milyon dolarları bulan devasa bütçeleri ve yıldızlar topluluğu oyuncu kadrolarıyla istisnalar dışında belli bir çıtanın üstüne çıkmayı başaramayan çizgi roman uyarlamalarının bulunduğu bir sektörde düşük bütçe ve tanınmayan bir oyuncu kadrosuyla çekilmiş özgün bir çizgi roman uyarlaması.
Filmin hikayesi 1920'lerden başlıyor. Filmde bilindik bir süper iyi - süper kötü savaşı yaşanmıyor. Hikayede seri katil, intikam, mutasyon gibi zenginleştirici kavramlarda kullanılmış. Üstelik filmin ana karakteri Sparks'ın bir süper iyi olmamakla beraber zaman zaman çıkarları doğrultusunda kötülük yaptığı dahi oluyor. Filmin görsel efekt ve oyunculuk gibi alanlarda zayıf kalışını ise filmin düşük bütçesiyle bağlantılı değerlendirmek gerek.
Sparks, seyirciye harika bir çizgi roman uyarlaması vaat etmese de, düşük bütçeyle de tutarlı işler yapılabileceğini gösteren bir yapım. Sürükleyici bir yapım olduğu için özellikle türün meraklılarının sıkılmadan izleyebilecekleri bir film.

Imdb note: 5.4                           My note: 5.5

You Don't Know Jack / Doktor Ölüm (2010)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Barry Levinson

Screenplay / Senaryo:
Adam Mazer

Cast / Kadro:
Al Pacino
Susan Sarandon
Danny Huston
Brenda Vaccaro
John Goodman
Cotter Smith
James Urbaniak
David Wilson Barnes
Anna Reeder
Sandra Seacat
                                                             Adam Mucci
                                                             Eric Lange
                                                             Deborah Hedwall
                                                             Rondi Reed

Subject / Konu:
Doktor Jack Kevorkian, acı çeken ağır hastalara acısız ve hızlı şekilde ölmelerini sağlamak istemektedir. Ölümü sağlayıcı bir düzenek sağlamıştır ve hasta istediği zaman ölümünü kendi kendine gerçekleştirebilmektedir.
İleri derecede Alzheimer olan Janet Adkins’in ölümü, bir minibüsün içersinde gerçekleştirilir. Janet, Jack’in düzeneğini kullanan ilk kişi olur. Jack, Ölüm Doktoru diye anılmaya başlar. 2. ve 3. hastalarının ölümü gerçekleştikten sonra Jack gözaltına alınmaya çalışılır. Avukatı Jeff, Jack’in kimseyi zorlamadığını ve ölümü gerçekleştiren kişi olmadığı için tutuklanamayacağını söylese de Jack tutuklanır. Jeff, Jack’in kefaletini ödeyip çıkmasını sağlar. Yargıç davayı düşürür. Ancak savcı, Jack’i durdurabilmek için elinden geleni yapmaya devam eder.
Jack aleyhinde protestolar başlar ve olumsuz bir kamuoyu oluşur. Jeff, malzemelerine el konan Jack’e birkaç ay durmasını söylese de, Jack elindeki gaz tüpleriyle ölümcül durumdaki insanların intihar etmesine yardıma devam eder.
Hakkındaki suçlamalar devam eden Jack’in kefalet bedeli bu kez 50.000 dolar olarak belirlenir. Kefaletinin ödenmesini reddeden Jack, karara protestosunu yemek yemeyerek gösterir. 19 günün ardından hakim kefaleti 100 dolara indirmek zorunda kalır. Kefaleti ödenen Jack tahliye olur.
Jack, klinik açarak verdiği hizmeti sürdürmek istese de, sürekli engellenmeye devam eder. Jack, en büyük destekçilerinden Jenny’nin pankreas kanseri olduğunu ve 6 ay ömrü kaldığını öğrenir. Mahkeme lehte karar verince dava düşer. Janet, Jack’in 82. hastası olarak ölümü seçer.
Jack’in ölümüne yardımcı olduğu 130. hastanın ölüm ulusal kanalda yayınlanınca yine hakkında dava açılır. Jack, bu sefer Jeff’in avukatlığını yapmasını istemez ve mahkemede savunmasını kendisi yapar. Jack, 25 yıl ağır hapse mahkum edilir. Mahkemeler, davayı temyize çıkarmayı reddeder. 8,5 yıl hapis yatan Jack, 2007 yılında 79 yaşındayken tahliye olur.

Comment / Yorum:
Ölüm Doktoru ya da Doktor Ölüm isimleriyle anılan Doktor Jack Kevorkian’ın gerçek hayat hikayesini konu alan 2010 yapımı “You Don’t Know Jack / Doktor Ölüm”, Adam Mazer tarafından kaleme alınıp Barry Levinson tarafından yönetilir. Proje, ilk olarak sinema filmi olarak tasarlansa da, sonradan televizyon filmine dönüştürülür. HBO’nun yapımcılığını üstlendiği projede filmi ilk olarak Barbara Kopple’ın yönetmesi, Doktor Jack Kevorkian’ı da Ben Kinsley’nin canlandırması planlansa da, filmi Barry Levinson yönetir, Doktor Jack Kevorkian’ı da Al Pacino canlandırır. Film yaklaşık 18.000.000 dolara mal olur.
İyilik meleği mi yoksa Azrail mi olduğu hep tartışılan Doktor Jack Kevorkian’ın hikayesini konu alan filmde Al Pacino’yu başrolde, Susan Sarandon, Danny Huston ve John Goodman gibi önemli oyuncuları da yardımcı rollerde izliyoruz. Filmde döktüren Al Pacino, “Mini Seri ya da Televzyon Filmi kategorisinde En İyi Erkek Oyuncu” dalında Altın Küre, Emmy ve Saga ödüllerini kazanmayı başardı.
You Don’t Know Jack, bir televizyon filmi için oldukça iddialı bir proje. Bir sinema filminden eksik kalır tarafı yok. Gerçek hikaye olması ve biyografik özellikler taşıması nedeniyle daha çok türün meraklılarına ve Al Pacino hayranlarına hitap edecektir.

Imdb note: 7.7                           My note: 6
Viewing all 357 articles
Browse latest View live