Quantcast
Channel: Sinemaya Dair
Viewing all 357 articles
Browse latest View live

Gülcemal (2014)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Özgür Selvi

Screenplay / Senaryo:
Peker Açıkalın
Erhan Can Sezer

Cast / Kadro:
Peker Açıkalın
Merve Sevi
Cem Kılıç
Haldun Boysan
Mehtap Bayri
Hüseyin Elmalıpınar
Emre Melemez
Salahsun Hekimoğlu
İsmail Düvenci
                                                               Muzaffer Çetinyılmaz
                                                               Yılmaz Gruda
                                                               Levent Tülek

Subject / Konu:
Kendini iyi hissetmeyen yaşlı Abdülkerim, avukatı Ayşen’i çağırıp sırrını videoya kaydettirir.
Zengin bir ailenin oğlu olan Togay, Yusuf’la beraber gittiği barda rezillik çıkarıp magazin kanallarına düşünce babası tarafından evlatlıktan reddedilir.
Avcılık yapan kimsesiz Gülcemal, sevgilisi Gülnaz’ı istemeye gider. Uyku hastalığı yüzünden uyuya kalınca kovulur.
Togay, şirket ortağı Abdülkerim’in ölüm haberini babası Sönmez’e büyük bir mutlulukla bildirir. Şirket yönetim kurulu acilen toplanır. Ayşen’de toplantıya katılır. Abdülkerim’in ölmeden önce kendisine kaydettirdiği videoyu izlettirir. Abdülkerim videoda ortağı Sönmez’in düzenbaz biri olduğunu ve hisselerine konabilmek için ölümünü beklediğini, ancak tüm mal varlığını ve hisselerini kimsenin varlığından haberi olmadığı öz oğlu Gülcemal’e bıraktığını söylemiştir.
Togay, adamlarına Ayşen’i kaçırma görevi verip Yusuf’la birlikte Gülcemal’i bulmaya köye gider. Kendisini kaçıran adamların elinden kurtulmayı başarıp köye giden Ayşen, Gülcemal’i kandırıp notere götüren Togay ve Yusuf’u takip eder. Noterde Gülcemal’e durumu izah edip onu İstanbul’a götürür.
Ayşen, Gülcemal’in işlemleri ve Dna testiyle ilgilenirken, Togay ise Gülcemal’i ortadan kaldırması için Affan’ı tutar. Ancak Affan bir türlü Gülcemal’i öldürmeyi başaramaz. Dna testi sonucu Abdülkerim’in oğlu olduğu tescillenen Gülcemal, elde ettiği hisseler gereği şirketin yönetim kurulu başkanı olur.
Gülcemal, tüm yaşananların ardından köyüne Gülnaz’a geri döner.

Comment / Yorum:
Yönetmen Özgür Selvi’nin 2009 yapımı “Cin Geçidi” filminden 5 yıl sonra imza attığı 2. uzun metrajlı filmi “Gülcemal”, İstanbul ve Kocaeli’nin Kandıra ilçesinin Teksen köyünde çekilir. Filmin senaryosu, Erhan Can Sezer ve aynı zamanda filmin başrolünü de üstlenen Peker Açıkalın tarafından yazılır. 18 Nisan 2014 tarihinde vizyona giren film, 19 hafta vizyonda kalır. Film, 34.163 seyirciye ulaşır.
Filmin oyuncu kadrosu, televizyondan tanınan isimlerle oluşturulmuş. Zaten ortaya da televizyon yapımı kalitesinde bir iç çıkmış. Gülcemal, son yıllarda Türk sinemasında sıklıkla örneklerine rastladığımız niteliksiz ve yavan komedilerden biri.

Imdb note: 5                             My note: 2.5

Winter's Tale / Kış Masalı (2014)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Akiva Goldsman

Screenplay / Senaryo:
Akiva Goldsman

Novel / Kitap:
Mark Helprin

Cast / Kadro:
Colin Farrell
Jessica Brown Findlay
Jennifer Connelly
William Hurt
Eva Marie Saint
Graham Greene
Russell Crowe
                                                             Kevin Corrigan
                                                             Kevin Durand
                                                             Matt Bomer
                                                             Lucy Griffiths
                                                             Ripley Sobo
                                                             Maurice Jones
                                                             Alan Doyle
                                                             Mckayla Twiggs
                                                             Rob Campbell
                                                             Finn Wittrock
                                                             Tom Morrissey
                                                             Will Smith

Subject / Konu:
New York 1895. Akciğer hastalığı nedeniyle ülkelerine geri gönderilen çift, bebeklerini maket bir gemiye yerleştirip denize bırakırlar.
New York 1916. Köşeye sıkışan Peter, peşindeki Pearly ve adamlarından karşısına çıkan beyaz at sayesinde mucizevi şekilde kurtulmayı başarır.
Hummalı bir hastalığa yakalanan Beverly, ışığın mucizesine inanmaktadır.
Peter zamanında Pearly için de çalışmış bir hırsızdır. Peter’ın peşine düşen Pearly, hem Peter’ın hem de atın yakalanabilmesi için ortaya ödül koyar. Pearly de ışığın gücüne inanmaktadır.
Peter, hırsızlık yapmak için Beverly’nin yaşadığı eve girer. Beverly’nin piyano çalışından etkilenen Peter, hırsızlık yapmaktan vazgeçer. Beverly, korkmadığı Peter’a çay ikram eder. Peter nerede doğduğunu bilmediğini ama bir maket gemide yeni doğmuş olarak bulunduğunu söyler. Beverly ise Peter’a hastalığından bahseder. Vücut ısısını düşük tutmak zorunda olduğu için dışarı çıkamadığını, dans edemediğini, henüz bir erkek tarafından öpülmediğini ve evin çatısında bir çadırın içinde uyuduğunu anlatır. Peter, Beverly’ye birkaç ay şehir dışına çıkmak zorunda olduğunu ama döndüğünde kendisini tekrar görmek istediğini söyler. Beverly ise taşraya gideceğini ve birkaç ay ömrü kaldığı için döndüğünde muhtemelen ölmüş olacağını söyler.
Pearly, adamlarına Peter’ın kaderinde kızıl saçlı bir kız olduğunu ve kızı bulurlarsa Peter’a da ulaşabileceklerini söyler. Pearly, Beverly’yi taşraya gitmek üzereyken bulur. Peter, bağlandığı Beverly’yi atıyla Pearly’nin elinden kurtarmayı başarır. Birlikte taşraya giderler. Peter, kendisini Beverly’nin babasına dürüstlükle anlatır ve Beverly’ye aşık olduğunu söyler.
Peter’ı bulabilmek için şehrin kuzeyine gitmesi gereken ama bunun için izni olmayan Pearly, izin alabilmek için Yargıç’a gider. İsteği kişisel bulan Yargıç, Pearly’ye izin vermez ve başka bir yol bulmasını söyler. Pearly, insan olmuş bir melekten yardım ister. Melek, Pearly’nin talimatıyla yılbaşı gecesi Peter’la birlikte dansa giden Beverly’nin içkisine kalbi hızlandırıcı bir ilaç damlatır. Beverly ve Peter, kendilerini dizginleyemeyip gece birlikte olurlar. Ancak Beverly, gecenin devamında ölür.
Şehre geri dönen Peter, Pearly ve adamları tarafından köprüde kıstırılır. Gitmesi için talimat verdiği atı kanatlanıp gider. Pearly, tartakladığı Peter’ı köprüden aşağıya atar. Peter sudan çıktığında hiçbir şey hatırlamamaktadır.
New York 2014. Kim olduğunu hatırlayamayan Peter,  sürekli kim olduğunu hatırlayamadığı Beverly’nin resimlerini yapmaktadır. Pearly, Peter’ın hala yaşamakta olduğunu öğrenir ve peşine düşer.
Peter, Virginia sayesinde arşivdeki mikrofilmlerden araştırma yapar. Beverly ile çekilmiş fotoğrafını bulunca her şeyi hatırlar. Beverly’nin gazetede çalışan artık yaşlı bir kadın olmuş kardeşi Willa, Peter’ı tanır.
Peter’ın Beverly’nin mucizesi sayesinde hayatta kaldığını öğrenen Pearly, Peter’ı öldürebilmek için onunla bir ölümlü olarak kavga etmeyi kabul eder.
Peter, Virginia’nın kanser hastası olan ve kurtulması mucizeye bağlı kızı Abby’nin kurtulabilmesi için hayatta kaldığına inanır. Evin çatısına çıkarlar ve karşılarında Peter’ın atını bulurlar. Ata binerler. Kanatlanan at, onları artık unutulmuş bir yer olan taşraya götürür. Pearly ve 20 adamı da peşlerinden gelir. At, buzları parçalayarak Pearly’nin bütün adamlarının ölmesi sağlar. Peter ve Pearly kavgaya tutuşurlar. Peter, Pearly’yi öldürür.
Beklenen mucize gerçekleşir ve öldüğü sanılan Abby, hayata geri döner.

Comment / Yorum:
Oscar’lı senarist Akiva Goldsman, ilk yönetmenlik deneyiminde Mark Helprin’in aynı adlı romanından senaryosunu uyarlayıp, yapımcılığını üstlendiği “Winter’s Tale / Kış Masalı” adlı filmi yönetir. Fantastik bir aşk hikayesini konu alan ve zengin oyuncu kadrosuyla dikkat çeken film yaklaşık 60.000.000 dolara mal olur. Dünya genelinde 30.800.231 dolar hasılat elde edebilen yapım, gişeden zararla dönmüş olur. Akiva Goldsman’da ilk yönetmenlik deneyiminden genellikle olumsuz eleştiriler alır.
Peter Lake rolü için Tom Hiddleston, Garrett Hedlund, Aaron Taylor Johnson, Luke Evans, Liam Hemsworth ve Benjamin Walker gibi oyuncuların isimleri konuşulsa da rol, Colin Farrell’a gider. Jessica Brown Findlay’ye giden Beverly rolü için ise Bela Heathcote, Lily Collins, Sarah Gadon, Gabriella Wilde ve Elizabeth Olsen oyuncu seçmelerine katırlar. Ancak rol Findlay’ye gider. Filmin yardımcı rollerinde ise daha önce Goldsman’la çalışmış yıldız oyuncular var. İlk göze çarpanlar, artık genel olarak yardımcı rollerde karşımıza çıkan Jennifer Connelly ve filmin kötü adamları Russell Crowe ile Will Smith.
Winter’s Tale, 1983 yılında yayınlandığında çok satan olmuş ve doğal olarak sinema dünyasının da ilgisini çekmiş bir roman. Kitap yayınlandıktan kısa bir süre sonra film haklarını Steven Spielberg satın almış. Martin Scorsese’de bir röportajında Winter’s Tale’i sinemaya aktarmayı düşündüğünü ama gerçekleşmesi pek olası görünmediğinden vazgeçtiğini söylemiş.
Filmin zayıf yönü, dayandığı fantastik olayı tatmin edici bir mantığa oturtamamış olması. Bu nedenle Goldsman, henüz ilk yönetmenlik deneyiminde böyle zor bir proje seçtiği için eleştirilmeyi hak ediyor. Film yine de yıldız oyuncu kadrosu hatırına seyredilebilir.

Imdb note: 6.2                           My note: 4.5

Bi Küçük Eylül Meselesi (2014)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Kerem Deren

Screnplay / Senaryo:
Kerem Deren

Cast / Kadro:
Farah Zeynep Abdullah
Engin Akyürek
Ceren Moray
Onur Tura
Serra Keskin
Merve Bulut
Ege Aydan
Ebru Aykaç
Hüseyin Pehlivan

Subject / Konu:
Eylül kendisine gelen televizyon programı yapma teklifini kabul eder. Programın adını da “Bi Küçük Eylül Meselesi” olarak belirler. Eylül adına herşey mükemmel gitmektedir. Ta ki sevgilisi Atıl’la buluşup orman yolunda kaza yapana kadar.
Kazadan 1 hafta sonra kendine gelen Eylül, kazayı hatırlamamaktadır. Sorulan sorular, Eylül’ün en son hatırladığı şeyin 1 ay önceki Bozcaada seyahati olduğunu ortaya çıkarır. 1 hafta sonra taburcu olan Eylül, hayatına kaldığı yerden devam eder.
Zaman zaman kontrolünü yitiren Eylül, kazadan önceki hatırlamadığı 1 aylık döneme ait tüm telefon kayıtlarının silindiğini fark eder. Yakın arkadaşı Berrak’a baskı yaparak o süre zarfında Bozcaada’da olduğunu öğrenir. Kendisinden bir şeyler saklandığını düşündüğü için Berrak’la birlikte Bozcaada’ya gider.
Tekin, Eylül’ü görünce heyecanla yanına gelir. Ama Eylül hatırlayamadığı Tekin’i tersler. Pansiyona giden Eylül, Berrak’ın telefon konuşmasına şahit olur ve kendisinden bir şeyler saklandığını öğrenir.
Gidip Tekin’i bulan Eylül, kaza geçirdiğini ve bu nedenle kendisini hatırlayamadığını söyler. Tekin’den korkan ve kendisine bir kötülük yaptığından şüphelenen Eylül, Bozcaada’dan dönüş gününü Berrak yardımıyla hatırlamaya başlar. O gün Eylül dönmemiş ve adada kalmıştır. İşte o günü hatırlamaya çalışan Eylül, Tekin’e gider ve her şeyi anlatmasını ister. Başarılı bir karikatürist olan Tekin, en başından anlatmak kaydıyla her şeyi kendi diliyle anlatmaya başlar.
O gün, Eylül ve Tekin kahvaltıya gitmişler, ancak Eylül gördüğü arıdan korkup kaçıp gitmiştir. Ertesi gün adadan ayrılmaya hazırlanırken Tekin’e güle güle demeye gelmiştir. Tekin kendisini bağ bozumuna gitmeye ikna edince bir gün daha adada kalmaya karar vermiştir. Tekin bir sonraki gün gitmeye hazırlanan Eylül’ü rüzgar güllerini görmek için kalmaya ikna eder.
Eylül’e telefonla ulaşamayan Berrak, Atıl’ı hemen gelmesi için arar.
Tekin, Eylül’ü ilk öpüştükleri yere götürür. Eylül, Tekin’in söylediklerini gerçekten hatırlamaya başlar. Eylül, Tekin’in evine gittiğinde onun hayran olduğu karikatürist Deli Dumrul’un ta kendisi olduğunu öğrenmiştir. Birbirlerine aşık olmuşlar ve nihayetinde beraber olmuşlardır.
Atıl ve Berrak, Eylül’ün yanına gelirler. Eylül her şeyi hatırladığını söylese de, Berrak onu son günü hatırlaması için zorlar. Eylül, Tekin’le birlikte geçirdikleri gecenin ardından neşeyle kahvaltı hazırlamış, ancak aynada bakımsız halini görünce korkuya kapılmış ve o korkuyla Berrak’ı arayıp gelip kendisini almasını söylemiştir. Ardından da adaya gelmiş olan Berrak ve Atıl’a kendisine asılan birisi olduğunu anlatmıştır. Gece eğlenirlerken yanlarına gelen Tekin’e kötü muamele etmiş ve onu terk etmiştir.
Son günü de hatırlayan Eylül, Atıl ve Berrak’ın hala hasta olduğu ve hastaneye yatmasına dair uyarılara aldırış etmez ve vakit kaybetmeden Tekin’i bulmaya gider. Tekin’in aslında hayalinde canlandırdığı bir korkuluk olduğunu anlayınca, zihninde Tekin’in ölümü de gerçekleşmeye başlar.

Comment / Yorum:
Özellikle “Ezel” ile televizyonda adından söz ettirmeyi başaran ve övgüler alan senarist Kerem Deren, ilk sinema deneyiminde senaristliğinin yanına yönetmenliği de ekler. Filmin yapımcılığını, Deren’in televizyonda yaptığı işlerin de yapımcılığını üstlenen Ay Yapım, filmin müziklerini de yine Ay Yapım’ın projelerinde sürekli birlikte çalıştığı Toygar Işıklı yapar. Filmdeki karikatürler ise Erdil Yaşaroğlu imzası taşımakta.
Yaklaşık 8 haftada çekilen filmin çekimleri, 6 hafta süreyle Bozcaada’da, 2 hafta süreyle de İstanbul’da yapılır. 14 Şubat 2014 itibariyle gösterime giren film, 30 hafta vizyonda kalıp 924.019 seyirciye ulaşır.
Filmin özgün müziklerine imza atan Toygar Işıklı, 25. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde “En İyi Özgün Müzik” dalında ödül kazandı.
Bi Küçük Eylül Meselesi, seyirciyi ikiye bölen bir yapım oldu. Objektif gözle bakmak gerekirse, bir sinema projesinin başarı elde etmiş dizi projeleri mantığında yapılması irdelenebilir. Oyunculuklar, dizi oyunculuğu paralelinde performanslar. Senaryonun da Ezel gibi bir işe imza atmış Kerem Deren’in başarı çıtasının altında kaldığı söylenebilir. Bozcaada manzarasını bol bol görme imkanı veren mekan seçimleri ise oldukça başarılı. Bi Küçük Eylül Meselesi, genel hatlarıyla vasat olarak değerlendirilebilecek bir film. Yine de türün meraklılarının ilgisini çekebilir.

Imdb note: 7.5                           My note: 4.5

The Intouchables / Can Dostum (2011)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Eric Toledano
Olivier Nakache

Screenplay / Senaryo:
Eric Toledano
Olivier Nakache

Cast / Kadro:
François Cluzet
Omar Sy
Anne Le Ny
Audrey Fleurot
Clotilde Mollet
Alba Gaia Bellugi
Cyril Mendy
Salimata Kamate
                                                            Absa Diatou Toure
                                                            Gregoire Oestermann
                                                            Dominique Daguier
                                                            François Caron
                                                            Christian Ameri
                                                            Thomas Soliveres
                                                            Dorothee Briere Meritte
                                                            Marie Laure Descoureaux
                                                            Emilie Caen
                                                            Sylvain Lazard
                                                            Jean François Cayrey
                                                            Ian Fenelon
                                                            Renaurd Barse
                                                            François Bureloup
                                                            Nicky Marbot
                                                            Benjamin Baroche

Subject / Konu:
Sosyal yardımdan para alabilmek için iş görüşmesine gittiğini kanıtlamak zorunda olan Driss, çok zengin ama boynundan ayak parmaklarına kadar felçli bir adam olan Philippe’in bakıcılığı için görüşmeye gider. Niyetini doğrudan belli edince, Philippe ertesi gün gelip imzalanmış kağıtlarını almasını söyler.
6 ay sonra evine giden Driss, sorumsuzluğundan dolayı annesinin tepkisiyle karşılaşır ve evden kovulur. İmzalanan kağıtlarını almak için Philippe’in evine giden Driss, sürpriz şekilde Philippe tarafından 1 ay denenmek üzere işe alınır. Bir serseri olan Driss, Philippe’in çevresindeki herkesin dikkatini çeker.
Driss, Philippe’in 6 aydır Eleonore isimli bir kadınla mektuplaştığını öğrenir. Zamanla Driss ve Philippe arasında dostluk bağı oluşur. Philippe, Driss’e büyük aşk yaşadığı karısı Alice’i, onu kaybetmenin acısını, havanın uygun olmadığı bir günde yamaç paraşütü yaptığı için 2 boyun kemiğini kırıp felç kaldığını anlatır.
Philippe, Driss’in dayatmaları sonucu Eleonore’la telefonda görüşmeye ve yakınlaşmaya başlar. Ama buluşma günü görüşmekten vazgeçer. Driss’le birlikte özel uçağına atlayan Philippe, yamaç paraşütü yapmaya gider. Driss, döndüklerinde belaya bulaşmış kardeşini karşısında bulur.
Driss, ailesinin gerçek ailesi olmadığını, çocukları olmayan teyzesi ve eniştesi tarafından 8 yaşındayken Senegal’den alınıp Fransa’ya getirildiğini, sonrasında teyzesinin iki kez ortadan kaybolduğunu ve bu kayboluşlarda hamile kaldığını, eniştesi öldüğünde de teyzesinin başka adamlardan başka çocukları olduğunu ve aslında kardeşlerinin kardeşi olmadığını Philippe’e anlatır. Philippe anlayış gösterir ve işten ayrılmasına izin verir.
Driss gittikten sonra yeni bakıcılarıyla uyum sağlayamayan Philippe kötüleşmeye başlayınca bu durum Driss’e haber verilir. Driss, Philippe’e birkaç ufak macera yaşattıktan sonra Eleonore’la sürpriz bir görüşme yapmasını sağlar.

Comment / Yorum:
Birlikte 4 kısa film, 1 televizyon projesi ve 5 uzun metrajlı filme imza atan Fransız yönetmenler Eric Toledano ve Olivier Nakache’nin 4. uzun metrajlı filmi olan ve kendilerine uluslararası şöhreti getiren 2011 yapımı filmleri “The Intouchables / Can Dostum”, yaklaşık 9.500.000 euro bütçeyle çekilir. Film, dünya genelinde 426.480. 871 dolar hasılat elde ederek büyük bir başarıya imza atar.
Filmin hikayesi gerçek bir olaya dayanmakta. Hikayenin gerçek kahramanları Philippe Pozzo Di Borgo ve Faslı Sellou. Philippe Pozzo Di Borgo, şimdi Fas’ta yaşamakta. Yeniden evlendi ve 2 kızı oldu. Abdel Sellou’da Fas’ta bir şirket sahibi. Evlendi ve 3 çocuğu oldu. Phillipe ve Abdel yakın arkadaş olarak kaldılar. Filmin sonunda Phillipe ve Abdel’i de görmekteyiz. Filmde Faslı Abdel’in Senegalli Driss olarak değiştirilmesinin temel nedeni, yönetmenlerin filmde daha önce 2002 yılında “Ces Jours Heureux”, 2006 yılında “Nos Jours Heureux ve 2009 yılında “Tellement Proches” isimli projelerde birlikte çalıştıkları ve performansından memnun kaldıkları Omar Sy’ı oynatmak istemelerinden kaynaklandı. Omar Sy’da tıpkı Driss karakteri gibi zamanında Fransız banliyölerinde yoksul hayatı yaşamıştı.
Film Fransa’nın “Yabancı Dilde En İyi Film” dalında Oscar adayı olur. Ama Oscar adayı olmayı başaramaz. Film aynı kategoride Altın Küre ve Bafta’ya aday olmayı ise başarır. Birçok önemli festivale katılan yapım, katıldığı festivallerde 29 ödül ve 34 adaylık kazanır.
The Intouchables, çarpıcı ve gerçek bir hikaye olmasının dışında sinema sanatının iyi işçilikle çok ciddi konulara dair de başarılı komedi yapımları üretebildiğini kanıtlar nitelikte ve klasikleşmesi mutlak bir yapım. Oyunculuklar üst düzeyde. François Cluzet ve Omar Sy, deyim yerindeyse karşılıklı döktürmüşler. Filmin bir diğer başarılı tarafı ise keyifli şarkı seçimleri. Özetle filmin birkaç açıdan değil bütünsel olarak başarılı olduğunu söylemek gerek. Kesinlikle arşivlerde yer alması gereken bir yapım.

Imdb note: 8.6                           My note: 9

Easy Rider (1969)

$
0
0
Director / Yönetmen: 
Dennis Hopper

Screenplay / Senaryo: 
Peter Fonda
Dennis Hopper
Terry Southern

Cast / Kadro:
Peter Fonda
Dennis Hopper
Luana Anders
Luke Askew
Tony Basil
Karen Black
Warren Finnerty
Sabrina Scharf
                                                            Jack Nicholson

Subject / Konu:
Wyatt ve Billy Meksika’dan aldıkları uyuşturucuyu motorlarına atlayıp havaalanına götürürler ve zengin bir adama satarlar. Paraları bir hortum içine yerleştirip Wyatt’ın motorsikletinin benzin deposunda gizlerler. Boş oda bulamayınca geceyi dışarıda geçirirler. Mardi Grass’a gitmek üzere yola koyulurlar. Yolda yanlarına bir otostopçu alırlar. Otostopçu onları şehirden gelip kırsala yerleşen gençlerle birlikte yaşadığı yere götürür. Gençler burada kendi ürünlerini yetiştirmekte ve eğlenmektedirler.
Yollarına devam eden Wyatt ve Billy, geçiş izinleri olmadıkları için polis tarafından nezarete atılırlar. Nezarethanede tanıştıkları çevresi oldukça geniş avukat George Hanson sayesinde dışarı çıkmayı başarırlar. George’ta Wyatt ve Billy’nin Mardi Grass yolculuğuna dahil olur. Gittikleri yerlerde insanlar tarafından tuhaf karşılanıp dışlanırlar. Gece dışarıda yatarlarken sopalı adamların saldırısına uğrarlar. George saldırı sonucu ölür.
Mardi Grass’a varıp eğlenceye dalarlar. 2 fahişeyle mezarlıkta alem yaparlar. Eğlence için paralarını harcayan 2 kafadar, yolda bir kamyonetten yapılan silahlı saldırı sonucu öldürülürler.

Comment  / Yorum:
1969 yapımı filmin başrollerini de üstlenen Peter Fonda ve Dennis Hopper, filmin senaryosunu Terry Southern’la birlikte yazdı. Dennis Hopper aynı zamanda filmin yönetmenliğini de yaparak ilk yönetmenlik deneyimini yaşamış oldu. Yaklaşık 400.000 dolara mal olan film için düşünülen ilk isim “The Loners” olsa da daha sonra Easy Rider isminde karar kılındı.
Protest yapıda bir film olan Easy Rider, tür olarak 1953 yapımı “The Wild One” filminin yarattığı biker / motorcu türünün izinden gidiyor. Film temel olarak amacına ulaşmakla beraber The Wild One ile kıyaslandığında zayıf kaldığı bazı noktalar bulunmakta. Bu noktalardan en göze batanı başroldeki Peter Fonda’nın vasatı aşamayan performansı. Yardımcı rolde izlediğimiz Jack Nicholson’ın ise oldukça başarılı olduğunu söylemek gerek. Nicholson, canlandırdığı George Hanson karakteriyle “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” dalında Oscar, Altın Küre ve Bafta’ya aday gösterildi. Filmin bir diğer Oscar adaylığı da “En İyi Senaryo” dalındaydı. Filmin kazandığı tek kayda değer ödül, Cannes Film Festivali’nde kazanılan “En İyi İlk Film” ödülü.
Film çekimlerine dair en ilginç detay, Peter Fonda, Dennis Hopper ve Jack Nicholson’ın marihuana içtikleri sahnede gerçekten marihuana içip kafayı bulmuş olmaları.
Filmin başarılı tarafları gibi zayıf tarafları da mevcut. Başroldeki Peter Fonda'nın zayıf performansı, özellikle Jack Nicholson'la olan ortak sahnelerinde deyim yerindeyse ezilmesine neden olmuş.
Easy Rider’ın en başarılı tarafı, film çekileli 45 yıl olmasına karşın güncelliğini koruyan devletlerin ve toplumların kendileri gibi olmayanları ya da istediği kalıplara sokamadığı kişi veya grupları ötekileştirmeye çalışıp baskı kurmasını ve amacında başarılı olamadığı yerde de onları yok etmeye kalkışmasını gerçekçi bir şekilde işlemiş olması. Yönetmenin ilk filminde toplumsal kaygıları bu denli başarılı şekilde yansıtabilmesi övgüye değer. Amerikan Film Enstitüsü’ndeki genel kanı da böyle olacak ki, 2007 yılında yayınladığı “Tüm Zamanların En Büyük Filmleri” listesinde Easy Rider’a 84. sırada yer verdi. Filmi izlediğinizde günümüz dünyasının bağnazlıklarıyla bir dolu paralellik kuracaksınız.

Imdb note: 7.4                           My note: 5.5

Obvious Child (2014)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Gillian Robespierre

Screenplay / Senaryo:
Gillian Robespierre

Story / Hikaye:
Karen Maine
Gillian Robespierre
Elisabeth Holm

Cast / Kadro:
Jenny Slate
Jake Lacy
Gaby Hoffmann
Gabe Liedman
Richard Kind
                                                             Polly Draper
                                                             David Cross
                                                             Paul Briganti
                                                             Stephen Singer
                                                             Cindy Cheung

Subject / Konu:
Stand up gösterisinde ilişkisinden de bahseden Donna, arasının açık olduğu erkek arkadaşı Ryan’ın kendisini Kate’le aldattığını öğrenir ve terk edilir. Üstüne üstlük çalıştığı kitapçının da kapanacağını öğrenir. Depresyona girip hayatının mahvolduğunu düşünen Donna, barda tanıştığı Max’le keyifli bir gece geçirir. Ancak sabah olduğunda hiçbir şey söylemeden çekip gider. Birkaç hafta sonraysa hamile olduğunu öğrenir. Kürtaj yaptırmaya karar verir ve kendisine 14 Şubat’a gün verilir.
Max, Donna’yla çıkmak ister. Ancak Donna, kitapçı kapanacağı için meşgul olduğunu söyler ve Max’in teklifini geri çevirir. Donna, bir profesör olan annesinin evinde Max’le karşılaşır. Dona bu sefer Max’in yemeğe çıkma teklifini kabul eder. Max, Donna’ya yakın davransa da, Donna’nın tavırları yüzünden başkasıyla çıktığını düşünür. Donna, kürtaj olacağı günün öncesinde sahneye çıkar. Hamile olduğunu ve kürtaj yaptıracağını anlatır. Orada olup her şeyi dinleyen Max, gider. Donna, sevgililer gününde kürtaj olmaya gitmek için taksi beklerken karşısında bir demet çiçekle Max’i bulur. Max, Donna’yı kürtaj esnasında yalnız bırakmaz.

Comment / Yorum:
Yönetmen Gillian Robespierre, ilk uzun metrajlı sinema deneyiminde 2009 yılında Anna Bean ve Karen Maine’le birlikte yazdığı ve yönettiği aynı adlı kısa filmden yola çıkarak senaryosunu yazdığı Obvious Child’ı yönetir. Filme adını Paul Simon’ın 1990 yılında yayınladığı “The Rythm of the Saints” adlı albümün ilk şarkısı “The Obvious Child” vermiş. Film, 19 Eylül 2014 tarihi itibariyle Amerika genelinde 3.112.457 dolar hasılat elde etti.
Obvious Child, eğlenceli bir başlangıç yapıp, romantik – komedi standartlarıyla hareket etmeye başlayınca sıradanlaşan bir yapım. Buna karşın film, kısa süresi ve başrolündeki Jenny Slate’in başarılı performansı için seyretmeye değer.

Imdb note: 6.9                           My note: 5

White Bird in Blizzard (2014)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Gregg Araki

Screenplay / Senaryo:
Gregg Araki

Novel / Kitap:
Laura Kasischke (from"White Bird in Blizzard")

Cast / Kadro:
Shailene Woodley
Eva Green
Christopher Meloni
Shiloh Fernandez
Gabourey Sidibe
Thomas Jane
                                                             Dale Dickey
                                                             Mark Indelicato
                                                             Sheryl Lee
                                                             Angela Bassett
                                                             Ava Acres
                                                             Michael Patrick Mcgill
                                                             Jill Johnson
                                                             Jacob Artist
                                                             Brenda Koo

Subject / Konu:
1988 sonbaharı ve kışı. 17 yaşında ve hormonları zirvede olan Katrina’nın çocukluk yıllarından beri tuhaf bir ilişkisi olan annesi ansızın kaybolur. Kat, olayı araştıran dedektif Theo’dan oldukça etkilenir. Erkek arkadaşı Phil’in son zamanlarda kendisiyle birlikte olmamasından rahatsızlık duymaktadır.
Babası tarafından gönderildiği psikiyatristi Thaler’a annesinin ortadan kayboluşuna pek de üzülmediğini söyler. Annesi hakkında konuşmak bahanesiyle Theo’yla evinde buluşan Kat, tahrik etmeyi başardığı dedektifle birlikte olur.
Kat, Thaler’a annesinin tuhaflıklarını ve monotonlaşmış hayatından bıkmış olduğunu anlatmaya başlar. Sanki annesi kendisini ve Phil’le olan ilişkisini kıskanıyor gibidir.
1991 baharı. Berkeley’de okuyan Kat, erkek arkadaşı Oliver’la problemler yaşayıp tatil için uzun bir süreden sonra evine geri döndüğünde başta Theo olmak üzere eski arkadaşlarıyla görüşür. Theo’yla annesi üzerine konuşur. Theo, annesinin babasını aldattığını ve bu nedenle babası tarafından öldürüldüğünü düşünmektedir. Arkadaşlarının da benzer şeyler söylemesi ve babasının tuhaf hareketleri, Kat’i şüpheye düşürür. Kat, Phil’e annesiyle ilişki yaşayıp yaşamadığını sorar. Phil, Kat’e tek söyleyebileceğinin babasının annesinin yerini bildiğini söyler. Ancak Kat, babasından aradığı cevapları bulamaz.
Tatili biten Kat okuluna geri döner. Bu tatil, Kat’in babasını son görüşü olur. Çünkü babası birkaç hafta sonra sarhoşken karısını öldürdüğünü itiraf edip hapse düşmüş ve hapiste de kendisini asarak intihar etmiştir. Aslında Phil’le ilişkisi olan karısı değil, kendisidir ve karısını eşcinsel ilişki esnasında yakalandığı için öldürmüştür.

Comment / Yorum:
1987’den beri yönetmenlik yapmasına karşın pek tanınan bir yönetmen olmayan Gregg Araki'nin Laura Kasischke'nin aynı adlı romanından senaryosunu uyarlayıp yönettiği White Bird in Blizzard, tür olarak gerilimle harmanlanmış bir ergenlik filmi olarak nitelendirilebilir. Filmin başrolünde son dönemin yükselen yıldızlarından Shailene Woodley'yi izliyoruz. Filmde ayrıca Eva Green, Thomas Jane ve Angela Bassett gibi Hollywood'un tanınan isimleri yer alıyor.
Daha önce benzer rollerde izlediğimiz Shailene Woodley'nin Kat karakteriyle iyi bir iş çıkardığını, gerçekte kendisinden 12 yaş büyük olmasına karşın filmde annesini canlandıran Eva Green'in ise karakterini karikatürize ettiğini söylemek yanlış olmaz.
Filmin daha en başından hangi yöne doğru gideceği belli olan bir hikayesi var. Bu nedenle film fena sayılmayacak bir ergenlik filmi olmakla beraber, gerilim yönünden zayıf kalan bir yapım. Ayrıca filmin finalindeki seyirciyi ters köşeye yatırma çabası da yersiz ve abartılı olmuş.

Imdb note: 6.8                           My note: 5

Good People / Ölümcül Oyun (2014)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Henrik Ruben Genz

Screenplay / Senaryo:
Kelly Masterson

Novel / Kitap:
Marcus Sakey (from “Good People”)

Cast / Kadro:
James Franco
Kate Hudson
Tom Wilkinson
Omar Sy
Sam Spruel
Anna Friel
Oliver Dimsdale
                                                             Diana Hardcastle
                                                             Thomas Arnold
                                                             Michael Jibson
                                                             Diarmaid Murtagh

Subject / Konu:
Fransız uyuşturucu taciri Khan, elindeki sıvı eroinlerle bir kulübe gider. Peşindeki adamlar tarafından kulüp basılır ve malları elinden alınır. Baskın yapma fikrini veren Ben, baskını düzenlemek için yardım aldığı Bobby’yi öldürüp malları alır ve kaçar.
Evini kaybetmek üzere olan Tom, tüm paralarını harcadığını eşi Anna’ya henüz anlatmamıştır. Birlikte olmaya hazırlandıkları sırada kiracıları olan alt komşuları Ben’in dairesinden gelen yüksek sesten rahatsız olup önce kapısını çalarlar sonra da dairesine girerler. Ben’i aşırı dozdan ölmüş halde bulurlar. Polise haber verirler.
Ceset götürüldükten sonra Tom, Ben’in dairesinde gizli bir bölme olduğunu fark eder. Bölmedeki çantanın içinde 220.000 pound bulurlar. Dedektif John, soruşturma için evlerine gelince parayı saklarlar. Kızı Julie, Ben’in sattığı uyuşturucu yüzünden öldüğünden John, bu tehlikeli davanın üzerinde hassasiyetle durmaktadır.
Anna parayı polise teslim etmek istese de, Tom onu bir süre bekleyip para için kimse gelmezse gelecekleri için kullanmaya ikna eder. John, Tom ve Anna’yı takibe alır. Bu takibe mali hareketleri de dahildir.
Tom, evlerinin ellerinden gitmemesi için paranın bir bölümünü kullanır. Durumu Anna’ya açıklar ve arkadaşı Mike aracılığıyla fatura kestireceğini ve harcadığı paraları kazanmış olduğu para gibi göstereceğini söyler. Ancak John mali hareketlerindeki hızlanmadan haberdar olur.
Ben’le birlikte baskını düzenleyen Bobby’nin ağabeyi Jack, Ben’in peşine düşüp ev adresini bulurlar. Evde yaptıkları aramada Ben’in gizli bölmesini bulurlar ve sıvı eroinlere ulaşırlar. Eve girilmiş olduğunu gören Tom, John’u karşısında bulur. John, Tom’a mali hareketlerinden haberdar olduğunu söyleyip sakladığı bir şey olup olmadığını sorar.
Yeni bir iş teklifi alan Tom görüşmeye gider. Ama aslında bu görüşmenin bir iş teklifi değil, intikam peşindeki Khan’ın uyarısı olduğunu öğrenir. John’a mesaj gönderip eve döndüğünde paranın peşindeki Jack tarafından ciddi şekilde darp edilir. Eve dönen Anna’ya da musallat olunca Tom, paranın yerini söyler. Ancak Jack, John’un eve gelmesiyle kaçmak zorunda kalır. John, paraları saklandığı yerde bulur.
Tom ve Anna’nın paranın bir bölümünü kullanmış olduğunu anlayan John, kendisine yardım etmeleri karşılığında kendilerine yardımcı olabileceğini söyler. Jack’e tuzak kurmak için kendilerini kullanmak istemektedir. Jack, Tom’u arar ve parayı ister. Tom, peşlerini bırakması karşılığında halka açık bir yerde parayı teslim etmeyi kabul eder. John, çantaya takip cihazı yerleştirir ve yapmaları gerekenleri söyler. Ancak güvende hissetmeyen Tom ilk olarak Khan’a gidip haber verir.
Tom ve Anna buluşma yerine gittiklerinde Jack için çalışan polisler John’u vururlar. Artık Khan’da kaçmayı başaran Tom ve Anna’nın peşindedir. Jack, Tom’u arar ve yakınları Sarah ve bebeği Julian’ın ellerinde olduğunu söyler. Bunun üzerine Tom, saklandıkları evin adresini Jack’e, Anna’da Jack’le meselesi olan Khan’a gönderir. Takip cihazından Tom ve Anna’nın nerede olduğunu öğrenen John, hastaneden çıkar.
Jack, adrese gelir ve Tom’u bıçaklar. Anna parayı isteyen Jack’i hazırladıkları tuzağa düşürür. Çürük tahtalara basan Jack kazıkların üzerine düşer. Jack’in adamı Anna’yı silahla yaralar. Tom’da Jack’in adamını çivi tabancasıyla ayağından yaralar. Khan ve adamı da mekana gelir. Tom, Khan‘ın adamını öldürürken, Jack’in adamı da Khan’ı öldürür. Jack’in adamı Anna’yı öldürmek üzereyken John tarafından öldürülür.
Yanan evden çıkan Tom ve Anna, bir süre hastanede kalırlar. Evde bulunan paralar John tarafından kendilerine verilir. Sıkı bir macerayı atlatan çift, yola çıkmadan önce Anna’nın hamile olduğu haberiyle sevinç yaşarlar.

Comment / Yorum:
Kelly Masterson'ın Marcus Sakey'in aynı adlı kitabından senaryosunu uyarladığı Good People'ı ilk Hollywood projesine imza atan Danimarkalı yönetmen Henrik Ruben Genz yönetir. James Franco ve Kate Hudson'ın başrolleri paylaştığı filmde Tom Wilkinson ve Omar Sy gibi kalburüstü oyuncular da yer almakta. Çekimleri Londra'da yapılan film, tür olarak aksiyon ve suçu harmanlamakta.
Filmin kadrosu oluşturulurken Anna rolü ilk olarak Jessica Chastain'e önerildi. Ancak Chastain takvimi uymadığı için rolü kabul edemedi. Böylece rol Kate Hudson'a gitti. Filmdeki oyunculuk performansları, genel olarak başarılı.
Aşıklar, hırsızlar, katiller sloganını kullanan "Good People / Ölümcül Oyun", sürükleyici bir film. Kısa süresinin de katkısıyla aksiyon temposu hiç düşmüyor. Ancak filmin senaryosu için aynı şeyleri söylemek mümkün değil. İlgi çekici şekilde başlayan hikaye aktıkça sıradan bir aksiyona dönüşüyor. Bu nedenle de ortaya vasat ve fakat sıkılmadan seyredilebilecek bir aksiyon filmi çıkıyor.

Imdb note: 5.3                           My note: 5

You Can’t Win ‘Em All / Paralı Askerler (1970)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Peter Collinson

Screenplay / Senaryo:
Leo Gordon

Cast / Kadro:
Tony Curtis
Charles Bronson
Michele Mercier
Patrick Magee
Fikret Hakan
Gregorie Aslan
Leo Gordon
Horst Janson
John Alderson
John Agheson
                                                               Tony Bonner
                                                               Howard Goorney
                                                               Salih Güney
                                                               Henia Halil (as Gonia Halil)
                                                               Yüksel Gözen
                                                               Terry York
                                                               Erol Keskin
                                                               Mümtaz Alpaslan
                                                               Ken Buckle
                                                               Manny Michael
                                                               Reed De Rouen
                                                               Paul Stassino
                                                               Nosher Powell
                                                               Bülent Gültekin
                                                               Suna Keskin
                                                               Kayhan Yıldızoğlu

Subject / Konu:
İki paralı asker olan dolandırıcı Adam ve kaçakçı Josh, Yunan adasından tekneyle kaçmayı başarırlar. Josh ve adamları, padişaha karşı ayaklanan ve savaşı kaybedeceğini düşündüğü Mustafa Kemal'e silah satacaktır. Türk topraklarına vardıktan kısa süre sonra Albay Ahmet Elçi komutasındaki askerler tarafından kuşatılıp yakalanırlar. Ahmet, Josh'taki silahlara talip olur. Birlikte Balıkesir'e doğru yol alırlar.
Vali Osman Bey'in huzuruna çıkıp taramalı tüfeği gösterirler. Tüfeği oldukça beğenen Osman Bey, Mustafa Kemal'in Anadolu'da ilerlediğini ve ona karşı destek güce ihtiyaç duyduklarını söyler. Adam'ın gemisinin serbest bırakılması ve para karşılığında anlaşmaya varırlar. Ancak aslında Osman Bey'in farklı planları vardır.
Yola çıktıkları tren saldırıya uğrar. Saldırıyı taramalı tüfeklerin ve Ahmet'in vagonlara gizlediği atlı askerlerle savuşturmayı başarırlar.
Ahmet, Adam'a sandıklarda 1 ton altın taşıdıklarını ve birlikte hareket ederlerse altınları paylaşabileceklerini söyler. Adam çok geçmeden sandıklardaki altınların aslında altınla kaplanmış kurşun olduğunu farkına varır. Josh'ın da bu olaydan haberdar olduğunu öğrenir.
Yunan saldırısı başlar. Adam, padişah Yunanlarla müttefik olduğu için beyaz bayrak sallatır. Ahmet, Kanuni Sultan Süleyman döneminden kalma hazineyi alıp sevgilisiyle birlikte kaçmayı planlamaktadır. Ancak sevgilisi Adam'la birlikte hareket etme kararı aldığından kendisini bıçaklayarak öldürür. Adam, Yunan binbaşıyla pazarlık yaparken, bu kez de Josh'la birlikte hazineyi alıp kaçar.
Adam, askerleri kurşuna dizen Yunan binbaşıyı sahte altınları vererek ikna eder. Ancak bu sefer de hava bombardımanı başlar ve Yunan birlikleri yok edilir. Bir kamyonla kaçmayı başaran Adam, İzmir'e ulaşır. Amerikan binbaşısından İslam Yıldızı adı verilmiş gemisine gitmek için izin alır. Gemiye vardıklarında Josh'ı gemide bulurlar. Hareket etmek isterler. Ancak gemi saldırıya uğrar. Yeni Türkiye Cumhuriyeti donanması, İslam Yıldızı'nda bulunan herkesi tutuklar. Mustafa Kemal'in huzuruna çıkarılan Adam ve Josh, güzelliğine kapıldıkları kadını da karşılarında bulurlar. Kanuni Sultan Süleyman'ın hazinesi, bulunduğu sandıktan çalınmıştır ve Adam'la Josh hazinenin yerini bilmemektedir. Buna karşın hazinenin asıl önemli parçası olan halife Osman'ın kuranı sandıktaki gizli bölmesinden alınmamıştır. Mustafa Kemal'den eğer padişah bu kurana sahip olsaydı, tüm İslam alemini toplayıp kendilerine karşı kullanabileceğini öğrenirler. Serbest bırakılırlar ve bir geminin güvertesinde patates soyarken Türkiye'den ayrılırlar.

Comment / Yorum:
Filmi yönetmesi için düşünülen ilk kişi Howard Hawks’tı. Ancak Hawks teklifi kabul etmedi. Bunun üzerine yönetmen koltuğuna 1969 yılında çektiği "The Italian Job / İtalyan Usulü Soygun" filmiyle tanınan Peter Collinson oturdu. Filmin senaryosu, oyuncu kadrosunda da yer alan Leo Gordon'a ait. Başrollerinde Hollywood'un iki devi Tony Curtis ve Charles Bronson'ın yer aldığı filmde diğer önemli rolleri ise ünlü Fransız oyuncu Michele Mercier ve Fikret Hakan üstlenmiş. Ayrıca filmin oyuncu kadrosunda Salih Güney, Erol Keskin ve Suna Keskin gibi Türk oyuncularda yer almakta. Ancak Türk oyuncular arasında filmdeki tek kayda değer rol, Fikret Hakan'ın canlandırdığı Albay Ahmet karakteri.
Tamamı Türkiye'de çekilen film, Kapadokya'dan Efes Antik kentine kadar birçok önemli mekanda çekilmiş. İstanbul'un da yoğun şekilde kullanıldığı filmde saray sahnelerinin iç çekimleri Said Halim Paşa Konağı'nda yapılmış. Buna karşın filmin mekan örgüsü oldukça yanlış. Film, 1922 yılında Kurtuluş Savaşı sırasında geçmekte. Sadece final sahnesinde yer alacak Atatürk'ü bir jönün canlandırmaması büyük tepkilere neden olunca Atatürk adı filmde kullanılmamış. Filmin Türkçe dublajında da Mustafa Kemal yerine Muzaffer Kayhan ismi kullanılmış.
Amerika'da 24 Temmuz 1970'te gösterime giren "You Can’t Win ‘Em All / Paralı Askerler", bazı tarihsel saptırmalar olduğu gerekçesiyle Türkiye'de sansürden geçemez ve sinemalarda gösterilemez. Film ancak çekildikten 43 yıl sonra 26 Mayıs 2013 tarihinde Türk televizyonlarında Türk seyircisiyle buluşur. Bu saçma yasağın esas nedeni, Charles Bronson'ın bir Türk gazetesinin röportaj teklifini geri çevirmesi ve bunun üzerine gazetenin filmin Türk düşmanı olduğu yönünde bir kampanyaya imza atıp Sansür Kurulu'nu bu yönde etkilemiş olması. Halbuki filmde Türkiye aleyhinde hiçbir mesaj verilmediği gibi sonunda da Türk hükümeti ve halkına teşekkür edilmekte.
You Can’t Win ‘Em All, ciddi bir bütçeyle çekilmiş, elinden geldiğince Türkiye'nin önemli yerlerini göstermeye çalışmış ve fakat günümüzün gazetelerinden pek de farklı olmayan bir zihniyetin kurbanı olmuş bir yapım. İyi bir film mi? Hayır vasat bir film. Ama uğradığı zulüm nedeniyle seyredilmeyi hak ediyor.

Imdb note: 6.2                           My note: 5


The Cotton Club / Gangsterler Kulübü (1984)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Francis Ford Coppola

Screenplay / Senaryo:
William Kennedy
Francis Ford Coppola

Story / Hikaye:
William Kennedy
Francis Ford Coppola
Mario Puzo

Cast / Kadro:
Richard Gere
Gregory Hines
Diane Lane
Lonette Mckee
                                                          Bob Hoskins
                                                          James Remar
                                                          Nicolas Cage
                                                          Allen Garfield
                                                          Fred Gwynne
                                                          Laurence Fishburne
                                                          Gwen Verdon
                                                          Lisa Jane Persky
                                                          Julian Beck
                                                          Maurice Hines
                                                          Novella Nelson
                                                          Tom Waits
                                                          John Ryan
                                                          Charles “Honi” Coles
                                                          Glenn Withrow
                                                          Jennifer Grey
                                                          Wynonna Smith
                                                          Ron Karabatsos
                                                          Thelma Carpenter
                                                          Joe Dallesandro
                                                          Diane Venora
                                                          Woody Strode

Subject / Konu:
Harlem, 1928. Trompet çalan Dixie gece kulübünde dinamitle öldürülmeye çalışılan Dutch’ın hayatını kurtarır. Bir gece Dutch, Dixie’yi özel bir partide çalması için davet eder. Parti Cotton Club’ın sahibi Owney tarafından Dutch ve ona suikast düzenleten yeraltı liderini barıştırmak içindir. Dixie’nin önceden gece kulübünde tanışıp evine götürdüğü Vera’da kendisinden hoşlanan Dutch tarafından partiye davet edilmiştir. Ayrıca Dixie partide kardeşi Vincent’ın da Dutch tarafından işe alındığını öğrenir.
Sataşmalarına dayanamayan Dutch, ateşkes yapmak için bir araya geldiği düşmanını öldürür. Dixie, Dutch ve Vera‘yı partiden götürür. Dutch, Dixie ve Vera’dan ortadan kaybolmamalarını isteyip arabadan iner. Vera, Dixie’ye yakın davransa da, Dixie, Vera’nın Dutch’la olan samimiyetinden dolayı mesafeli yaklaşmayı tercih eder.
Dansçı Williams kardeşler Sandman ve Clay, Cotton Club’da çalışmaya başlarlar. Sandman, kulübün dansçı ve şarkıcılarından Lila’ya abayı yakar ve onunla aşk yaşamaya başlar. Lila’nın hayali Broadway’de sahne almaktır. Dixie, annesi, erkek kardeşi Vinnie ve yeni evlendiği eşi Patsy ile Cotton Club’a gider. Owney, annesini tanıdığı için Dixie’ye bir ara kendisiyle görüşmeye gelmesini söyler. Dutch, Vera’ya göz kulak olması için Dixie’yi işe alır.
Dixie ve Vera sürekli tartışsalar da kısa süre içinde birlikte olmaya başlarlar. Dixie bunun üzerine Dutch’ın yanından ayrılmaya karar verir. İş için Owney’nin yanına gider. Owney, Dixie’ye beğenilen bir adam olduğunu ve kendisinin yüzü olabileceğini söyler.
Sandman’in solo dans yapmak için sahneye çıkacak olması, Clay’i hayal kırıklığına uğratır. Beyazlar tarafından itilip kakılmaktan bıkan Sandman, yeraltı dünyasına girmeye karar verir.
Ekran testini geçmeyi başaran Dixie’ye Hollywood’ta aktörlük kapıları açılır.
1930, Broadway. İlk filmini tamamlayan Dixie, Owney’le birlikte Vera’nın düzenlediği partiye katılır. Dutch, Dixie’yi görmekten memnun olmaz. Vincent’ın partiye gelip Dutch’tan yaptığı pis işler için para istemesi ve Vera ile Dixie’nin samimi tavırları, Dutch’ı sinirlendirir. Sandman partide şarkı söyleyen Lila’yı uzun bir sürenin ardından bulup bir otele götürür.
Kontrolden çıkan Vincent, fidye için Frenchy’yi kaçırınca, Owney tarafından öldürtülür.
1931, Sandman, tekrar Cotton Club’ta sahne almaya başlar. Kulübe gelen Charlie Luciano, Owney ve Frenchy’ye Dutch’ın artık temizlenmesi gereken bir problem olduğunu söyler. Dixie ve Vera’nın bir süre birlikte ortadan kaybolmaları Dutch’ı çileden çıkarır. Vera kendisiyle gelmeyeceğini söyleyince silahını çıkarıp Dixie’yi vurmak ister. Ancak Sandman silaha müdahale eder ve Dixie’yi kurtarır. Dutch, karga tulumba kulüpten atılır. Mekanına dönen Dutch ve adamları öldürülür.
Dixie, Vera’ya kendisiyle birlikte gelmesini teklif eder. Ancak Vera bu teklifi kabul etmez. Şartlı tahliyesini bozan Owney, birkaç aylığına hapse gider. Yolculuk için trene giden Dixie, karşısında Vera’yı bulur.

Comment / Yorum:
Francis Ford Coppola, Pulitzer ödüllü yazar William Kennedy ve efsane yazar Mario Puzo’nun birlikte yazdıkları hikaye, Coppola ve Kennedy tarafından senaryolaştırılır. 1928 – 1930 arasında geçen yarı gerçek, yarı kurgu senaryo, 1984 yılında Coppola tarafından “The Cotton Club / Gangsterler Dünyası” adıyla sinemaya aktarılır. Yaklaşık 58.000.000 dolara mal olan film, Amerika genelinde 25.928.571 dolar hasılat elde eder.
Filmde Charlie Luciano, Charles Chaplin gibi gerçek karakterler doğrudan, ana karakter George Raft ise ismi Dixie Dwyer olarak değiştirilerek kullanılır. Filmin ilk bölümü, yani Dixie’nin Dutch’ın hayatını kurtarması, ikisinin de Vera’ya ilgileri, Vera yüzünden birbirlerinden nefret etmeleri gibi detaylar, 1946 yapımı “Gilda” ile benzeşse de, hikayenin devamında akış değişir.
Vera rolü ilk olarak Brook Shields’e verilir. Ancak Shields, Princeton Üniversitesi’nde Fransız Dili ve Edebiyatı okuduğu için rolü oynamaktan vazgeçer. Rol böylece Diane Lane’e gider. Sandman rolü için Richard Pryor düşünülse de, filmin bütçesi oyuncunun istediği maaşı karşılamaya yetmez ve rol Gregory Hines’a gider. Richard Gere, filmde gerçekten trompet çalar. Yönetmen Francis Ford Coppola, yapımcı Robert Evans’la sette gerginlik yaşadıktan sonra yapımcıyı bir daha sete sokmaz.
Filmin tek kazandığı ödül “En iyi kostüm” dalında kazandığı Bafta olur. Bununla beraber film, Razzie yani Altın Ahududu’ya aday gösterilen ilk ve tek Coppola filmi olarak tarihe geçer. Bu adaylık, Diane Lane’in “En kötü yardımcı kadın oyuncu” dalındaki adaylığıdır.
The Cotton Club, hiçbir zaman Coppola’nın önemli filmleri arasında gösterilmese de, yönetmenin sinemasını sevenler tarafından izlenebilecek bir yapım. Film ayrıca özellikle 90’lı yılların yıldız isimleri Laurence Fishburne ve Nicolas Cage gibi oyuncuların gençlik dönemlerini görmek için de bir fırsat.

Imdb note: 6.5                           My note: 5

Ask Father (1919)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Hal Roach

Screenplay / Senaryo:
H. M. Walker

Cast / Kadro:
Harold Lloyd
Harry "Snub" Pollard
Bebe Daniels
Sammy Brooks
Harry Burns
James A. Fitzgerald
William Gillespie
                                                                                       Lew Harwey
                                                                                       Wallace Howe
                                                                                       Bud Jamison
                                                                                       Margaret Joslin
                                                                                       Dee Lampton
                                                                                       Marie Mosquini
                                                                                       James Parrott
                                                                                       Charles Stevenson
                                                                                       Dorothea Wolbert
                                                                                       Noah Young

Subject / Konu:
Şehirdeki en meşgul adamın büroları. Patronu görmek için önce kartınızı göndermeli, sonra da 2 hafta beklemelisiniz. Patronun genç ve güzel kızı, suratsız bir şirkette gün ışığı olur ve çevresi şirketteki erkekler tarafından derhal sarılır. 2 kişi evlenmek için talibi olur.
Meşgul bir adam ve onun gürbüz katibi. Kızı ve onun 5 aydır babasına sormak için bekleyen aşırı duygusal 2 talibi. Sırılsıklam aşık ve diz boyu borca batmış delikanlı bir sürü çiçekle çıkagelir ve aşık olduğu kızı resmen çiçeklere boğar ve kızı etkilemeyi başarır. Ancak kız, birlikte olup olamayacaklarını babasına sormasını ister.
Şirkete giden delikanlı, hoş karşılanmayıp dışarı atılsa da, şansını tekrar dener. 2. denemesinde de dışarıya atılan genç, yan kısımda Avrupai Kostümler Bölümü olduğunu görür. Kadın kılığına girip tekrar şirkete girmeye çalışır. Ancak kıyafeti düşünce yine dışarıya atılır. Şirketin kapısında adres soran adamın silahlarını çalıp şirkete giren delikanlı, bu kez de kalorifer dairesine yollanır.
Şirkete dışarıdan tırmanıp girdiğinde de dışarı atılır. Bu sefer de Avrupai Kostümler Bölümü'ne girip şövalye zırhı kuşanır. En sonunda kızın babasının yanına ulaşmayı başarır. Çalan telefonu yanıtlar ve peşinden koştuğu kızın az önce Willie isimli biriyle evlendiğini öğrenir.
Delikanlı şirketten çıkarken kendisiyle yakından ilginmiş olan genç kızın yanına gider ve babasının meşgul bir insan olup olmadığını sorar. Kızın babasının genç yaşta öldüğünü öğrenince sevinçten havaya uçan delikanlı, genç kızı kollarına alır.

Comment / Yorum:
H. M. Walker'ın senaryosunu yazıp Hal Roach'un yönettiği 1919 yapımı tipik bir sessiz sinema örneği olan "Ask Father", yaklaşık 13 dakikalık bir kısa film. Filmin yavan bir konusu var. Ancak bu tarz filmlerde konu tutarlılığı aramak pek doğru değil. Filmin tek başarı kıstası komik olmayı başarıp başaramaması. Vasatı aşamayan filmde yastık ve yürüyen bantın kullanıldığı, gülümsetmeyi başaran sahneler var.
Günümüzde Charles Chaplin ya da Buster Keaton kadar tanınmasa da sessiz sinema dönemini dikkatli şekilde incelediğinizde Harold Lloyd'un da dönem için ne kadar önemli bir isim olduğunu görebilirsiniz. O nedenle Ask Father, sadece Harold Lloyd'u izlemek için bile seyredilebilir.

Imdb note: 7                             My note: 5

Boyhood (2014)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Richard Linklater

Screenplay / Senaryo:
Richard Linklater

Cast / Kadro:
Patricia Arquette
Ellar Coltrane
Lorelei Linklater
Ethan Hawke
Elijah Smith
Steven Chester Prince
Bonnie Cross
Sydney Orta
Libby Villari
Marco Perrela
                                                            Jamie Howard
                                                            Andrew Villareal
                                                            Ryan Power
                                                            Shane Graham
                                                            Tess Allen
                                                            Charlie Sexton
                                                            Barbara Chisolm
                                                            Matthew Martinez – Arndt
                                                            Cassidy Johnson
                                                            Jordan Howard
                                                            Evie Thompson
                                                            Brad Hawkins
                                                            Richard Andrew Jones
                                                            Karen Jones
                                                            Sam Dillon
                                                            Andrea Chen
                                                            Bill Wise
                                                            Taylor Weaver
                                                            Zoe Graham
                                                            Jessi Mechler

Subject / Konu:
Mason, kız kardeşi Samantha ve annesi Liv ile birlikte yaşamaktadır. Liv, Houston’a taşınmaya karar verir. Babaları Houston’a Mason ve Samantha’yı ziyarete gelir. Güzel bir gün geçirseler de gün anne ve babalarının tartışmasıyla biter.
Liv, üniversiteden hocası olan Bill ile evlenir. Bill başta Mason ve Samantha’ya iyi davransa da, zamanla araları açılır. Bill’in alkol bağımlılığı ve Liv’e şiddet uygulamaya başlamasıyla ilişkileri hastalıklı bir hal alır. En sonunda Liv, Mason ve Samantha’yı alıp evden ayrılır.
Samantha ve Mason, okullarını terk edip başka okullara gitmek zorunda kalırlar.
Mason 15. yaşına bastığında Samantha, babası, babasının yeni eşi ve çocuğu ile yolculuğa çıkar ve doğum gününü babasının ailesiyle geçirir. Sanata ilgi duyan Mason, fotoğraf çekmeye yoğunlaşır.
Kız arkadaşından ayrıldığı için üzgün olan Mason lise mezuniyetini tüm ailesiyle birlikte kutlar. Annesiyle vedalaşıp üniversite hayatına başlamak üzere evden ayrılır. Odasına yerleştikten sonra yeni arkadaşlarıyla yeni hayatındaki ilk gününü geçirir.

Comment / Yorum:
Richard Linklater, senaryosunu yazıp çekimlerine 2002 yılının Mayıs ayında başladığı Boyhood’un çekimlerini 2013 yılının Ağustos ayında tamamlar. Filmin çekimleri 45 günlük bir süre zarfında gerçekleştirilir. Yaklaşık 4.000.000 dolara mal olan film, 3 Ekim 2014 tarihi itibariyle Amerika genelinde 23.400.453 dolar hasılat elde etmiş durumda.
Filmin yaklaşık 12 yılda gerçekleştirilen bir proje olmasının nedeni, 5 yaşındaki bir çocuğun 18 yaşına gelene kadar ki hayatının olabildiğince gerçekçi anlatılmasıydı. Böylece Mason karakterini canlandıran Ellar Coltrane’in yaklaşık 12 yıllık süre zarfındaki gerçek gelişimi filmde resmedilmiş oldu. Filmin başlangıcında 7 yaşındaki haliyle görülen Ellar Coltrane, filmin sonunda ise 18 yaşındaki haliyle görülmekte.
Yönetmen Linklater, her zaman filmlerinde rol almak isteyen kızı Lorelei’yi de ana karakterlerden biri olarak filme dahil eder. Lorelei, filmin çekimlerinin 3. ve 4. yıllarında filme ilgisini yitirdiğini söyler ve babasına canlandırdığı karakteri öldürüp öldüremeyeceğini sorar. Linklater, bu isteği geri çevirir ve Lorelei’de tıpkı Ellar Coltrane, Patricia Arquette ve Ethan Hawke gibi projenin başından sonuna kadar yer alır.
Bir karakterin çocukluğundan yetişkinliğin ilk adımına kadar gelişini gerçek gelişimle bir nevi kurgu – belgesel olarak anlatan Boyhood, oldukça deneysel bir çalışma. Filmde zaman dilimlerinin altını çizmek için gündemden ve popüler kültürden birçok öğe kullanılmış. Obama ile Biden arasındaki başkanlık yarışı, ilk X – Box versiyonuyla video oyun oynanması, Harry Potter, Star Wars ve Tropic Thunder gibi filmlerin anılması, bazı dönemlerin popüler şarkıları gibi detaylar, gayet başarılı şekilde filme monte edilmiş.
Boyhood, kısa sürede modern klasik olacak bir yapım. Proje için harcanmış büyük emeği filmi izlerken farkına varabiliyorsunuz. Bu nedenle filmi vakit geçirmeden seyretmenizde yarar var.

Imdb note: 8.7                           My note: 8.5

The Balloonatic / Balon Çılgınlığı (1923)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Buster Keaton
Eddie Cline

Screenplay / Senaryo:
Buster Keaton
Eddie Cline

Cast / Kadro:
Buster Keaton
Phyllis Haver
Babe London

Subject / Konu:
Korku evinde korkulu anlar yaşayan genç adam, turunu tamamlayıp dışarıya fırlatılır. Nostaljik tur yapan genç bayanın yanında tura katılır. Turdan dönüldüğünde genç bayan öfkeli, genç adam ise gözü mordur. Genç adam bu seferde soluğu sıcak hava balonunda alır. Üzerine çıktığı balon havalanınca gökyüzünde gezinmeye başlar. Uçurtmadan 3,5 mil daha yüksekte uçarken eline geçen tüfekle ördek vurmaya kalkar ve balonla birlikte aşağıya düşer. Ertesi sabah düştü alandaki derede balık tutmaya çalışır. Bu sırada derede balık tutup yüzmekte olan genç bayanla çarpışır ve onun tarafından kovalanır.
Yaptığı kayıkla derede gitmeyi başaramayan genç adam, tuttuğu balığı da kayıkta pişirmeye kalkınca kayığında delik oluşur. Kayığı ters döndüğü için boğulma tehlikesi yaşar. Bu durumu gören genç bayan, onu kurtarmaya çalışır. Genç bayan, genç adam kendisine yardım edememesine rağmen boğa saldırısından kurtulmayı başarır. Genç adam ise ayı saldırısına uğrar. Ayıdan kaçan genç adam ve genç bayan,  genç adamın hazırladığı kayıkla derede giderler. Kayıkta romantik anlar yaşayan ikili şelaleye doğru sürüklenirler. Ancak kayık, uçan hava balonu sayesinde havalanır.

Comment / Yorum:
Buster Keaton'ın Eddie Cline ile birlikte senaryosunu yazıp yönettiği ve aynı zamanda başrolünü de üstlendiği "The Balloonatic / Balon Çılgınlığı", Keaton'ın gülmeden güldüren sinema anlayışının tipik örneklerinden biri. Sessiz sinemanın komedi klişeleri olan sakarlık ve pratik zeka çözümlemeleri The Balloonatic'te de ziyadesiyle mevcut. Filmin ana öğesi olan sıcak hava balonu, filmin sonundaki sürprizde de kullanılmış. Bu kısa sessiz film, Keaton'ın en iyi filmlerinden biri değil. Yine de sessiz sinemadan hoşlananların ilgisini çekebilir.

Imdb note: 6.8                           My note: 5

Should Married Men Go Home (1928)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Leo Mccarey
James Parrott

Screenplay / Senaryo:
Leo Mccarey
James Parrott
H. M. Walker

Cast / Kadro:
Stan Laurel
Oliver Hardy
Edgar Kennedy
Edna Marion
Viola Richard
John Aasen
Chet Brandenburg
                                                           Dorothy Coburn
                                                           Kay Deslys
                                                           Clara Guiol
                                                           Charlie Hall
                                                           Jack Hill
                                                           Sam Lufkin
                                                           Lyle Tayo

Subject / Konu:
Hardy ve eşi evde oturmaktadırlar. Haftada bir gün tatilleri olduğu için dışarı çıkacaktırlar. Ancak elindeki golf çantasıyla yolda görünen Laurel’in evlerine doğru geldiğini görünce canları sıkılır. Laurel kapıyı çalar. Hardy ve karısı ise ses çıkarmadan evde yokmuş gibi yaparlar. Laurel, Hardy’ye kapının altından buluşmak için sözleştiklerinden evine geldiğini ve tekrar uğrayacağını belirttiği bir not atar.
Hardy’nin kapının altından notu çektiğini gören Laurel, pencereden Hardy ve karısının evde olduğunu görür. Hardy kapıyı açmak zorunda kalır. Laurel, Hardy’yi golf maçı yapmaya davet eder. Ancak Hardy, günü eşiyle birlikte evde geçireceklerini söyleyip Laurel’in teklifini geri çevirir.
Laurel, eve girip oturur. Kolu perdeye takılan Laurel müzik açmak için koltuğundan kalkınca perdeyi söker. Perdeyi yerine takmak isterken sandalyeyi kırar. Hardy bunun üzerine kendisi müzik aletini çalıştırmaya karar verir. Ancak aleti bozar ve eşinin tepkisini çeker. Eşi, Laurel’le birlikte golf oynamaya gitmesini söyler.
Golf sahasında sadece 4 kişilik bir yer bulunmaktadır.  Bunun üzerine yeni tanıştıkları 2 bayanla birşeyler içmeye giderler. Yanlarında az para olduğundan sadece bayanlara içecek ısmarlamaya karar verirler. Ancak Laurel kendilerine de içecek ısmarlayınca hesabı ödeyecek paraları kalmaz. Hardy, bayanları alıp dışarı çıkar. Laurel, hesabı ödeyebilmek için saatini rehin bırakmak zorunda kalır.
Golf oynamaya başladıklarında Laurel sakarlıklarına devam eder. Oynadığı oyuncuyu çamura bulaştırır. Ve ortalıkta bir çamur savaşı yaşanmaya başlar. En sonunda Laurel’le Hardy’de kendilerini çamurun içinde bulurlar.

Comment / Yorum:
Leo Mccarey ve James Parrott, H. M. Walker ile senaryosunu yazdıkları Should Married Men Go Home’u aynı zamanda yönetirler. Sessiz kısa filmin ilk gösterimi 8 Eylül 1928’de yapılır. Filmin başrollerini efsane ikili Stan Laurel ve Oliver Hardy üstlenirler. Film, ikilinin ortak uzun kariyerlerinin benzer komedilerinden biri olur.
Sinema tarihinin en önemli ikilisi kim denirse elbette akla birçok ikili gelecektir. Ama öyle bir ikili var ki rakamlarına ulaşılması imkansız görünüyor. Kariyeri boyunca 187 filmde rol alan Stan Laurel ve 415 filmde rol alan Oliver Hardy, birlikte tam 106 filmde rol alarak sıra dışı bir ikili olmayı başardılar. Should Married Men Go Home için de Laurel ve Hardy ikilisinin tipik bir komedisi demek yanlış olmaz.

Imdb note: 6.9                           My note: 5.5

Deux Jours, Une Nuit / Two Days, One Night / İki Gün, Bir Gece (2014)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Jean Pierre Dardenne
Luc Dardenne

Screenplay / Senaryo:
Jean Pierre Dardenne
Luc Dardenne

Cast / Kadro:
Marion Cotillard
Fabrizio Rongione
Catherine Salee
Damien Trapletti
Baptiste Sornin
Pili Groyne
Simon Caudry
Lara Persain
                                                                 Alain Eloy
                                                                 Myriem Akheddiou
                                                                 Fabienne Sciascia
                                                                 Anette Niro
                                                                 Rania Mellouli
                                                                 Christelle Delbrouck
                                                                 Timur Magomedgadzhiev
                                                                 Hassiba Halabi
                                                                 Soufiane Jilal
                                                                 Hicham Slaoui
                                                                 Philippe Jeusette
                                                                 Yohan Zimmer
                                                                 Safia Gollas
                                                                 Christelle Cornil
                                                                 Marion Lory
                                                                 Angelique Michaux
                                                                 Laurent Caron
                                                                 Joachim Vincent
                                                                 Donovan Deroulez
                                                                 Tom Adjibi
                                                                 Elena Doratiotto
                                                                 Franck Lainse
                                                                 Maidy Ankaye
                                                                 Alao Kasongo
                                                                 Serge Koto
                                                                 Morgan Marinne
                                                                 Gianni La Rocca
                                                                 Ben Hamidou
                                                                 Carl Jadot
                                                                 Olivier Gourmet
                                                                 Sabine Raskin

Subject / Konu:
Sandra, açığa alınmış ve işini kaybettiğini düşündüğü için bunalıma girmiştir. Arkadaşı Juliette, Sandra’ya işten kimin çıkarılacağını belirlemek için yeni bir oylama yapılacağını bildirir. Sandra bunun üzerine kocası Manu’nun da ısrarıyla oylamaya katılacak kişilerle tek tek görüşüp bakması gereken 2 çocuğu olduğunu ve işini kaybederse ipotekli evlerini kaybedeceğini anlatıp lehine oy vermelerini ister.
Telefonda konuşup ikramiye alabilmek için lehinde oy veremeyeceğini söyleyen Hicham’ı su almak için girdiği markette çalışırken görür. Hicham burada şirketten gizlice çalışmaktadır. Hicham’dan Jean – Marc’ın geçirdiği hastalıktan sonra verimli olamayacağını ve bu yüzden işten ayrılması gerektiğini düşündüğünü öğrenir. Sandra, görüşmeye gittiği Yvon’un tartaklanmasına neden olunca pişmanlık duyar.
Görüştüğü arkadaşlarından Anne evine gelip lehine oy kullanacağını açıklar. Böylece görüştüğü kişilerden 7’sinin lehine oy vereceği kesinleşir. 16 kişi oy kullanacağı için sadece 2 kişinin daha lehinde oy vermesi yeterli olacaktır. Karamsarlığı artmış olduğu için bir kutu ilaç içmiş olan Sandra acilen hastaneye kaldırılır.
Hastanede midesi yıkanan Sandra, henüz görüşmediği 3 kişiyle görüşmek ister ve hastaneden çıkar. Bir kişiden olumsuz cevap aldıktan sonra gittiği diğer kişiyi de evinde bulamaz. Görüştüğü son kişi Alphonse ise lehinde oy vereceğini açıklar.
Oylama sonucu 8’e 8 çıkınca Sandra tek oyla işini kaybetmiş olur. Lehine oy veren arkadaşlarıyla vedalaştıktan sonra dolabındaki eşyalarını toplamaya başlar. Bu sırada patronu Dupont tarafından çağrılır. Dupont, Eylül ayında bir kişiyi işten çıkarınca tekrar işe dönebileceğini söyler. Sandra bu teklifi reddeder ve şirketten ayrılır.

Comment / Yorum:
Ünlü Belçikalı kardeşler Jean Pierre Dardenne ve Luc Dardenne’in yazıp yönettikleri “Deux Jours, Une Nuit / İki Gün ve Bir Gece”, yaklaşık 7.000.000 euro bütçeyle Dardenne kardeşlerin doğup büyüdüğü, bir sanayi kasabası olan Liege şehrindeki Seraing’de çekilir. Filmin başrollerini Dardenne kardeşlerin bugüne kadar çalıştıkları en önemli oyuncu Marion Cotillard ve 5. kez birlikte çalıştıkları Fabrizio Rongione üstlenir.
Marion Cotillard senaryoyu okumadan filmden rol almayı kabul eder. Filmde karakteri için aksan değiştiren Cotillard, Belçika aksanıyla Fransızca konuşur. Film, Belçika'nın  "En İyi Yabancı Dilde Film" dalında Oscar adayı olsa da, Oscar'a aday gösterilmez. Cannes Film Festivali'nden elleri hiç boş dönmeyen Dardenne kardeşler, ilk kez bu festivalde adaylıkla yetinmek zorunda kalırlar. Film katıldığı festivallerde sadece 2 ödül ve 4 adaylık kazanabilir.
Deux Jours, Une Nuit kısa süresine karşın pek de akıcı bir film değil. Film özünde kapitalist sistemin insanları ne hale soktuğunu götermeye çalışıyor. Ancak senaryo incelikten uzak. Ana karakter Sandra'nın her yan karakterle görüşmesi gereksiz benzerliklerle dolu. Yan karakterlerin birçoğunun gerçekçi olmadığını da söylemek lazım. Filmin vasatı aşan tarafları, bir sözünün olması ve elbette Marion Cotillard'ın başarılı performansı.

Imdb note: 7.6                           My note: 5.5

Kız Kolunda Damga Var (1967)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Halit Refiğ

Screenplay / Senaryo:
Halit Refiğ

Cast / Kadro:
Sadri Alışık
Fatma Girik
Sevda Nur
Altan Günbay
Adnan Uygur
Kamer Sadık
Behçet Nacar
İsmet Erten
İhsan Bayraktar
Nejat Özemre
                                                              Enver Dönmez
                                                              Mehmet Ali Akpınar
                                                              Eva Bender (Eva Abrahamsson adıyla)

Subject / Konu:
İstanbul’daki Uzay Araştırmaları Konferansı’na dünyanın dört bir yanından bilim adamları katılır. Uzay gemisi projesiyle dikkatleri üzerine toplayan İtalyan profesör Marconelli, Zenta isimli örgüt tarafından kaçırılır. Örgüt, Marconelli’nin serbest bırakılması için 10.000.000 dolar fidye ister. 007 namıyla anılan James Bond bu olayla ilgili görevlendirilir. James Bond’un büyük bir hayranı olan Türk ajanı Demir Çiçek, Türkiye’ye gelecek Bond’u adım adım takip edip Zenta örgütünün merkezini bulmakla görevlendirilir. Bond, Lübnanlı bir tüccar kılığında Türkiye’ye gelir. Rus ajanlarda Bond’u takip etmektedir.
Demir Çiçek, Arap dansöz Tahiye kimliğiyle Bond’un kaldığı otele yerleşir ve kısa sürede Bond’la yakınlaşmayı başarır. Demir Çiçek, Bond’u takip ettiği sırada yanlışlıkla Bond’a tıpa tıp benzeyen ve peşindekilerden kaçmakta olan Dümen Basri’yi takibe koyulur. Dümen Basri, 3 kişi tarafından kıstırıldığında Demir Çiçek tarafından kurtarılır.
Zenta örgüt merkezine fidyeyi vermeye giden Bond, profesör Marconelli’nin sağ olduğunu görür. Ancak örgütün esas planı, Bond’u hoşlandığı Eva’yla kandırıp profesörü Ruslara satmaktır.
Zenta örgüt elemanları, Bond zannettikleri Basri’yi Eva’ya götürürlerken, Basri’nin kandırdığı kız ise Bond’u Basri zannedip evine götürür. Eva, Basri’ye ilaçlı elma yedirmeye çalışır ama elmayı kendisi yiyip örgüt bilgilerini anlatmaya başlayınca öldürülür. Bond ise kızın Demir Çiçek’le kavga eden ağabeylerini görünce evden kaçar. Demir Çiçek’e abayı yakan Bond, görevini görmezden gelir. Rus ajan, Bond’a Marconelli’yi teslim etme karşılığında Sibirya’da Demir Çiçek’le birlikte olmasını vaat eder. Bond’ta teklifi kabul eder.
Demir Çiçek, Bond zannettiği Basri’nin aslında Bond değil sadece bir benzeri olduğunu farkına varır. Basri’nin kendisine aşık olduğu için peşinde dolaştığını öğrenir. Rus ajanlar Demir Çiçek’i kaçırıp, Bond’u ararlar ve Marconelli’yi kendilerine teslim edip Demir Çiçek’i alabileceğini söylerler. Bond, tutulduğu yerden Demir Çiçek’i kurtarır. Demir Çiçek, Bond’a kimliğini açıklar ve ortak hareket etmeyi önerir. Birlikte Zenta’nın gizli örgüt merkezine giderler. Demir Çiçek dışarıda bekler. Bond fidyeyi ödeyip Marconelli’yi teslim aldığı sırada kovalanmakta olan Basri’de şans eseri örgüt merkezine kaçar. Bunun üzerine Demir Çiçek’te içeriye girmek zorunda kalır. Rus ve Çinli ajanların gelişi ortalığı daha da karıştırır.
Basri, Bond zannedildiği için kendisine teslim edilen Marconelli’yle kaçmaya çalışır. Karşısına çıkan Rus ajanlarla dövüşmek zorunda kalır. Bond, Basri’nin kandırdığı kızın ağabeyleriyle kavgaya tutuşur. Demir Çiçek ise Zenta liderinin peşine düşer. Rus ajanları birbirlerine öldürten Basri, Bond’la kavga eden adamları da peşine takıp kaçar. Bond, Maconelli’yi alıp Amerika’ya gitmek üzere yola koyulur. Demir Çiçek ise Basri’nin yardımıyla Zenta liderini etkisiz hale getirmeyi başarır. Liderin gerçek kimliği ortaya çıkar.
Çinli ajanlar kurşun yağmuruna tuttukları Bond’u öldürdüklerini sanıp Marconelli’yi Çin’e götürmek üzere kaçırırlar. Elde ettiği başarının ardından Demir Çiçek’e Bond’la birlikte Çin’e gidip Marconelli’yi kurtarma görevi verilir. Basri, zorla oturtulduğu nikah masasından kaçmayı başarır. Kızın ağabeyleri Bond’u yakalarlar ve kardeşleri de onay verince onu nikah masasına oturturlar. Bond evlenmeye razı olmak zorunda kalır. Bond’un yerine havaalanına getirilen Basri ise Demir Çiçek’le birlikte Çin’e uçar.

Comment / Yorum:
Halit Refiğ, yoğun geçirdiği 1966 yılında çektiği ajan komedisi “Karakolda Ayna Var” ile beğeni kazanınca 1967 yılında yine aynı ekiple başka bir ajan komedi filmine daha imza atar. Halit Refiğ filmi yazıp yönetirken, yapımcılığı da yine Memduh Ün üstlenir. Başrolleri de tıpkı Karakolda Ayna Var'da olduğu gibi Sadri Alışık ve Fatma Girik üstlenir. İlk filmle benzer olarak Eva Bender'de oyuncu kadrosunda yer alır. Filmin yardımcı oyuncu kadrosu ise fazla zengin sayılmaz. Öne çıkan isimler Altan Günbay, Kamer Sadık ve Behçet Nacar.
Filmin bazı noktalarında yönetmenin dokunuşlarını hissedebiliyorsunuz. Bununla beraber film baştan sona Sadri Alışık hakimiyetinde geçiyor. 2 karakteri birden canlandırmasının yanında filmin muhtelif yerlerinde Alışık'ın seslendirmeleri ve söylediği şarkılarla da karşılaşmak mümkün. Fatma Girik ise özellikle kavga sahnelerindeki başarısıyla dikkat çekiyor. Bu performansı gördükten sonra Girik'in neden aksiyon sinemamızda yeterli şekilde kullanılmadığı merak uyandırıyor.
Kız Kolunda Damga Var, vaat ettiğini veren yani eğlendiren bir film. James Bond'un tiye alınması da gayet hoş. Keyifle seyredilebilecek bir yapım.

Imdb note: 6.1                           My note: 5

Blood of Man (2013)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Ben Watts

Screenplay / Senaryo:
Ben Watts

Cast / Kadro:
William Harrison
Cooper Guy
Canon Kuipers
Adam Boyer
Faith Dillon
Lesley Warren
Diane Wright



Subject / Konu:
Georgia, Amerika. 60’lı yılların sonu. Charlie, annesi ve ağabeyi Neal ile kırsal alanda yaşayan bir çocuktur. Charlie ve Neak anneleri tarafından markete gönderilir. Charlie orman yolundan gider ve birşeyler zulaladığı küçük sığınağı Neal’a gösterir. Bu sırada perişan halde çıkagelen bir kadın, çocuklardan kendisini saklamasını ve yerini kimseye söylememesini ister. Bunun üzerine çocuklar, kadını sığınağa saklarlar.
Çok geçmeden kadının kocası karşılarına çıkar ve Charlie’nin ağzından kaçırdıklarından dolayı kendisinden bir şeyler saklandığını anlar. Çocukları tartaklar ve kadının saklandığı yeri Charlie’den öğrenir. Kadını yakalayıp sırtına alır ve götürür.
Neal, gazeteden ormanda gördükleri kadının ölü olarak yakalandığını okur. Neal, Charlie ve arkadaşları cenazenin götürülüşünü seyrederler. Charlie, Neal’a yaşananlarda suçu olup olmadığını sorar.

Comment:

Birçok kısa filmin renklendirmesini yapan Ben Watts, 2 kısa metrajlı video film senaryosu yazıp yönettikten sonra 2012 yılında ilk kısa metrajlı filmi olan “Blood of Man”i çeker. 2013 yılında gösterilen film, gerilim öğeleri de içeren bir yapım olur. Blood of Man, eli yüzü düzgün bir kısa film. Ancak filmin finali, yeterince tatmin edici değil.

Imdb note: 7.9                           My note: 5.5

Maskeli Üçler (1971)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Melih Gülgen

Screenplay / Senaryo:
Asaf Tengiz

Cast / Kadro:
Levent Çakır
Safiye Yankı
Behçet Nacar
Tuncer Necmioğlu
Feridun Çölgeçen
Metin Yankı
Nesrin Nur
Nur Ay
Hasan Ceylan
Hakkı Kıvanç
                                                                Süheyl Eğriboz
                                                                Arap Celal

Subject / Konu:
Ivan, özel yapım baltasıyla soyguncuları öldürür. Safiye ve Metin bir pavyonda akrobasi gösterileri yapmaktadır. Sarı Tilki ve adamları, Safiye’ye sarkıntılık edince pavyonda kavga çıkar. O sırada pavyonda olan Ivan, kaçmakta olan Sarı Tilki’yi yakalar ve baltasıyla öldürür. Elmasları da Sarı Tilki’nin evinde bulup ele geçirir.
Pavyondan çıkıp arabalarına dönen Safiye ve Metin, arabanın içinde Sarı Tilki’nin cesediyle bulurlar. Fotoğrafçı vasıtasıyla tanıştıkları yeni arkadaşları, Safiye ve Metin’e olayı çözmelerinde yardımcı olur. Birlikte Maskeli Üçler’i oluştururlar.
Ivan, soygun planını yapan Osman ve Feridun için çalışmaktadır. İz süren Maskeli Üçler, karargahı basarlar. Ivan, adamlarını Maskeli Üçler’in üzerine sürüp Osman ve Feridun’la kaçar. Maskeli Üçler, adamları alt edip kaçırmayı başarır.
Maskeli Üçler, polis namına çalışmaya başlar. Osman ise Ivan’ı ve Feridun’u atlatıp, Şeyh Ahmet’e satılacak elmasların parasını alıp kaçmayı planlamaktadır. Maskeli Üçler, Şeyh Ahmet’le yapılan değişim esnasında baskın yaparlar. Çok geçmeden poliste gelir. Köşeye kıstırılan Osman ve Feridun, polis tarafından yakalanır. Safiye, Metin ve fotoğrafçı ise kaçan Ivan’ın peşine düşerler. Ivan, Metin’i öldürmek üzereyken Fotoğrafçı tarafından bıçaklanıp etkisiz hale getirilir.

Comment / Yorum:

Maskeli Üçler, genç bir yönetmen olmasına karşın 1971 yılında tam 11 film yöneten Melih Gülgen’in yönettiği 2. sınıf aksiyon filmlerinden biri olur. Senaryosu Asım Tengiz tarafından yazılan film, sanılanın aksine fantastik öğeler içermeyen bir yapım. Filmi bir aksiyon filminden ayıran tek özellik, ana karakterlerin maske takıyor olması. Ayrıca muhtemelen filme ilgi çekmek için erotik öğeler de kullanılmış.

Imdb note : - (Filmin imdb'de notu bulunmuyor)  My note : 2.5

Exists (2014)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Eduardo Sanchez

Screenplay / Senaryo:
Jamie Nash

Cast / Kadro:
Dora Madison Burge
Samuel Davis
Roger Edwards
Chris Osborn
Brian Steele
Denise Williamson
J. P. Schwan



Subject / Konu:
5 arkadaş, tatil yapmak üzere arabayla yola çıkarlar. Gece orman yolunda bir şeye çarpıp dururlar. Ancak neye çarptıklarını anlayamazlar. Yollarına devam ederler. Bir noktadan sonra yola ağaç devrilmiş olduğu için kalacakları kulübeye yürüyerek giderler. Kulübe iyi durumda olmadığı ve odanın birinden domuz çıktığı için geceyi geçirmek üzere arabaya dönerler.
Ertesi gün herşey eğlenceli şekilde devam ederken Brian’ın gizli kamera çekimleri grupta tartışmalara neden olur. Brian çekim yaptığı sırada uzaktan gördüğü büyük yaratık, tedirgin olmasına neden olur. Ormanın çeşitli noktalarına kameralar yerleştirir. Gece ormanda Brian’ı korkutmaya gelen arkadaşları, yaratığın sesini duyup Brian’ın doğru söylediğini anlarlar.
Yaratığın gece kulübenin etrafında dolanması sonucu oldukça korkan grup, sabahın erken saatlerinde arabalarına binip gitmeyi düşünürler. Ancak arabanın yanına gittiklerinde arabayı paramparça bir halde bulup tekrar kulübeye dönmek zorunda kalırlar. Matt bisiklete atlayıp yardım getirmek için giderken, grubun geri kalanı ise kulübeyi sıkı şekilde kapatırlar. Kulübenin bodrum katında bir tüfek bulurlar.
Telefonunun çektiği bir noktada duran Matt, yaratığın saldırısına uğrar. Matt’in bisikletini kulübeye fırlatan yaratık, gece kulübeye yeniden saldırır ve Beth’i yakalayıp öldürür. Sabah olduğunda geriye kalan 3 kişi kulübeden çıkıp yola koyulurlar. Gece olunca bir yere gizlenmek zorunda kalırlar. Ancak yaratık yerlerini bulunca kaçmak zorunda kalırlar.
Bir tünelden Matt’in çığlıklarını duyarlar. Brian bunun üzerine kardeşini kurtarabilmek için tek kurşunu kalan silahlarıyla tünele girer. Brian, Matt’i yaralı şekilde bulduğunda yaratık üzerlerine gelir. Brian, son kurşunla yaratığa ateş edip kardeşini tünelden çıkartmayı başarır. Sabaha karşı yolda gördükleri boş karavana Matt’i taşırlar.
Todd, yardım çağırabilmek amacıyla fişekleri ateşlediği sırada yaratığın saldırısına uğrar. Yaratık ardından karavanı uçurumdan aşağıya yuvarlar. Matt ve Dora ölürler. Yaratık karavanın üzerine atlar. Karavandan kaçan Brian düşüp bayılır. Yaratık, Brian’ı sürükleyerek götürür.
Brian ayıldığında kendisini yaratık tarafından öldürülmüş arkadaşlarının yanında bulur. Yaratığın bebeğinin cesedini görünce maruz kaldıkları saldırıların nedenini anlar. Yaratık, kendilerini kurtarmaya gelen Bob amcalarını da haklayınca Brian veda videosu çeker.

Comment / Yorum:
İlk filmi olan 1999 yapımı “The Blair Witch Project / Blair Cadısı” ile büyük yankı uyandıran ve bu düşük bütçeli yapımla büyük bir gişe başarısı yakalayan yönetmen Eduardo Sanchez, sonraki yapımlarında ise 2. sınıf korku filmlerinin ötesine geçmeyi başaramadı. Jamie Nash’in senaryosuna imza attığı 2014 yapımı Exists’de 2. sınıf bir korku filminden fazlası değil.
The Blair Witch Project ile korku sinemasında yaygınlaşan el kamerası görüntüleri, bu filmde de kullanılmış. Amerika’nın büyük şehir efsanelerinden biri olan ve defalarca sinemada kullanılmış bir figür olan Kocaayak, filmin durdurulamayan yaratığı olarak seçilmiş. Kocaayak’ın saldırıları ise yavrusunun intikamına bağlanmış. Exists, son dönemin korku filmlerinin özelliklerini taşıyan bir yapım. Filmin gişe başarısı odaklı olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Imdb note: 5.6                           My note: 2.5

Lilies of The Field / Çayırdaki Zambaklar (1963)

$
0
0

Director / Yönetmen:
Ralph Nelson

Screenplay / Senaryo:
James Poe

Novel / Kitap:
William E. Barrett

Cast / Kadro:
Sidney Poitier
Lilia Skala
Lisa Mann
Isa Crino
Francesca Jarvis
Pamela Branch
                                                           Stanley Adams
                                                           Dan Frazer

Subject / Konu:
Homer arabası için suya ihtiyaç duyduğundan rahibelerden izin alıp bir miktar su kullanır. Rahibe Maria, Homer’ı Tanrı tarafından gönderilmiş biri olarak görür. Paraya ihtiyacı olan Homer, ücret karşılığında 1 günlüğüne çalışabileceğini söyler. Kendisinden çatıyı onarması istenir. Homer, işi bitirir ve parasını alıp gitmek ister. Ancak Maria, yemeğe çağırdığı Homer’ı alı koyar. Homer, Alman, Avusturyalı ve Macarlardan oluşan rahibelere İngilizce öğretmeye başlar.
Homer ertesi sabah kahvaltının ardından parasını alıp gitmek ister. Fakat Maria’nın ona bir kilise inşa ettirme planı olduğunu öğrenir. Bir gün daha çalışıp gitmeye karar verir. Akşam olduğunda parasını almak istese de, sözünü yine Maria’ya geçirmeyi başaramaz.
Homer, rahibelerden ayrılmaya hazırlanırken, rahibeleri kilise yapımında kullanılacak malzemeleri almak üzere görüşmeye götürür. Rahibeler, Homer’ı müteahhit olarak tanıtınca, satıcı Homer’ı küçük görür. Homer bunun üzerine kiliseyi yapmaya karar verir ve satıcının kazı makinelerini kullanmak üzere işe girer. Homer haftanın 4 günü kazı makinelerini kullanacak, 3 günü de kiliseyi inşa edecektir.
Homer, bir yandan çalışırken bir yandan da kilise inşaatına başlar. Ancak 5 kuruşları olmayan rahibeler, tuğlalar bitince yeni malzeme getirtemeyince Homer’la Mariaarasında tartışma çıkar. Maria’nın tavrından şikayetçi olan Homer, Maria’nın kendisini kovması üzerine gider.
Homer 3 hafta sonra geri döner. Homer’ın geri dönüşü üzerine insanlar kilise yapımı için ücretsiz malzeme getirmeye başlarlar. 
Homer, bina inşasında insanların kendisine yardım etme isteğine bir süre direnir. Yorgunluktan ayakta duramayacak hale geldiğinde yardımları kabul etmek zorunda kalır. Kiliseyi kendi başına inşa edememesinden yakınan Homer, kenara çekilince insanlar inşaatı yanlış şekilde sürdürürler. Bunun üzerine Homer işin başına geçer ve inşaatı birlikte sürdürürler.
İnşaatı tamamlayan Homer, kilisenin açılacağı günün öncesinde şarkısını söyleyip eşyalarını arabasına yükler ve gider.

Comment / Yorum:
Uzun televizyon kariyerinin ardından sinemaya da el atan yönetmen Ralph Nelson, 2. uzun  metrajlı filminde James Poe’nun William E. Barrett’ın aynı adlı romanından senaryosunu uyarladığı “Lilies of The Field / Çayırdaki Zambaklar”ı yönetir. Nelson, aynı zamanda filmin yapımcılığını da üstlenir. Filmin bütçesini sağlamakta zorluk çeken Nelson, evini teminat olarak göstermek zorunda kalır. Zor şartlarda çekilen film, yaklaşık 240.000 dolara mal olur. Film Arizona’nın Tuscon şehrinde 14 günlük bir süre zarfında çekilir.
Filmin başrolünü üstlenen Sidney Poitier, filmde oynayabilmek için her zaman aldığı ücretten vazgeçer. Efsane bir performansa imza atan Poitier, 5 dalda Oscar’a ve 4 dalda Altın Küre’ye aday olan filmin tek kazananı olur ve adını tarihe yazdırmayı başarır. Filmdeki performansıyla “En İyi Erkek Oyuncu” dalında Oscar, “Drama Dalında En İyi Erkek Oyuncu” Altın Küre ödülü ve Uluslararası Berlin Film Festivalinde “Gümüş Ayı” ödüllerini kazanan Poitier, bir ana kategoride Oscar ödülü kazanan ilk siyahi aktör olarak tarihe geçer. Film ayrıca Uluslararası Berlin Film Festivalinde 3 ödül daha kazanmayı başarır.
Lilies of The Field, keyifli bir komedi olmasının yanı sıra bir amaç hikayesi de. Farklı insanların ortak amaç doğrultusunda bir araya gelişleri mizahi bir dille işlenmiş. Sadece Sidney Poitier’in enfes performansı için bile görülmeye değer.

Imdb note: 7.7                           My note: 7.5
Viewing all 357 articles
Browse latest View live