Quantcast
Channel: Sinemaya Dair
Viewing all 357 articles
Browse latest View live

Orphan / Evdeki Düşman (2009)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Jaume Collet – Serra

Screenplay / Senaryo:
David Johnson

Story / Hikaye:
Alex Mace

Cast / Kadro:
Vera Farmiga
Peter Sarsgaard
Isabelle Fuhrman
Jimmy Bennett
Aryana Engineer
CCH Pounder
Margo Martindale
                                                             Karel Roden
                                                             Rosemary Dunsmore
                                                             Jamie Young
                                                             Lorry Ayers
                                                             Brendan Wall
                                                             Genelle Williams
                                                             Mustafa Abdelkarim
                                                             Landon Norris

Subject / Konu:
Kate ve John'un iki çocuğu vardır: Daniel ve işitme engelli kız kardeşi Max. Kate, üçüncü çocuğuna hamiledir. Doğum için geldiği hastanede bebeğinin ölümüyle sarsılır ve depresyona girer. Bunun üzerine John ile birlikte bir çocuk evlat edinmeye karar verirler. Yetimhaneye giderler. Yetimhanede tanıştıkları ve gözlerine son derece sevimli, yetenekli ve olgun görünen Esther'ı evlat edinirler. Oldukça zeki bir kız olan Esther, aslında psikolojik sorunları olan bir kızdır. Esther, sorunlarını kimseye sezdirmese de; Kate, bazı hareketlerinden şüphe duyar.
Esther, okulda sürekli kendisiyle dalga geçen arkadaşını parkta iter ve kolunun kırılmasına neden olur. Bu yaşananları Max görür ve annesine anlatır. Esther kaza oldu dese de, Kate bu konuyu ve şüphelerini konuşmak için yetimhanede görevli olan rahibeyi evine davet eder. Rahibe, geçmişte yaşanan ve kaza olarak hatırlanan tüm olaylarda Esther'in bulunduğunu hatırlar ve onun geçmişini araştıracağını söyleyerek oradan ayrılır. Tüm bu konuşmaları duyan Esther, rahibeyi öldürmek ister. Kız kardeşi, Max'e durumu anlatır. Henüz oldukça küçük olan Max ona yardım eder. Rahibe arabasına binip yola koyulur. Esther küçük kardeşi Max'i yola iter. Rahibe Max'e çarpmamak için direksiyonu çevirir ve hakimiyetini kaybederek bir ağaca çarpar. Hemen arabadan iner ve Max'in yanına gider. Elinde bir baltayla gelen Esther, rahibenin kafasına baltayla vurur. Max ile rahibeyi yoldan alırlar. Esther rahibenin kafasına birkaç darbe daha vurur ve oradan uzaklaşırlar. Esther, oldukça korkan Max'i yaşananları kimseye anlatmaması için uyarır. Cinayet sırasında üzerinde bulunan elbiseleri, Max ile birlikte ağaç eve saklarlar. Esther yaşananları gördüğünden şüphelendiği Daniel'i bıçakla tehdit eder. Max ve abisi Daniel tehditlere boyun eğerler ve susarlar.
Rahibenin öldürüldüğü ortaya çıkar. Kate'in şüphesi artar. Esther'ın bir psikolog ile görüşmesini ister. Eşi John, bu şüphelerinin yersiz olduğunu iddia etse de; Kate, Esther'in psikologla görüşmesini sağlar. Oldukça zeki olan Esther, psikoloğu sağlıklı olduğuna inandırır. Yine de Kate'in şüpheleri dinmez.
Daniel, Max’ten Esther'in cinayet sırasında giydiği elbiseleri ağaç evde sakladığını öğrenip elbiseleri almak için ağaç eve gider. Daniel'den önce davranan Esther, elbiselerle beraber ağaç evi de yakar. Yanan evde kalan Daniel kurtulmak için çabalar. Aşağıya düşer ve yaralanır. Daniel'ın ölmediğini fark eden Esther, kafasını ezmek için bir taş alır. Daniel'in kafasını taşla ezeceği sırada Max gelip Esther'i iter. Kate evin yandığını görüp ağaç eve doğru koşar. Hastaneye kaldırılan Daniel'in durumu ağırdır. Onu öldürmekte kararlı olan Esther, Daniel'ın odasına girip onu yastıkla boğmaya çalışır. Daniel'ın öldüğünü düşünerek odadan ayrılır. Max, Esther'in Daniel'ı öldürmeye çalıştığını anlar. Hemen annesinin yanına koşarak durumu anlatır. Daniel'ın kalp krizi geçirdiği söylenir. Kate, oğlunun durumundan ötürü sinir krizi geçirir ve Esther'e tokat atar. John, tüm yaşananlara rağmen Esther'e güvenini sürdürür.
İğneyle uyuşturulan Kate, hastanede kalır. Max, John ve Esther eve giderler. John çok üzgündür ve o gece kendini alkole verir. Kendinden geçer. Esther, Kate'in elbisesini kesip giyer ve John'un yanına gider. John'a aşık olduğunu söyler ve ona yakınlaşmaya çalışır. John ise bu duruma sinirlenir ve onu kendisinden uzaklaştırır.Esther sinirlenerek odasına çıkar. Her yeri kırar döker. John bir süre sonra Esther'in odasına gider. Oda dağınıktır ve Esther odada yoktur.
Kate'e akıl hastanesinden bir telefon gelir. Arayan kişi, Esther’in aslında bir çocuk olmadığını, hormon bozukluğundan dolayı yaşından küçük göründüğünü anlatır. Esther aslında 33 yaşındadır ve daha önce 7 kişiyi öldürmüş bir katildir. Arayan kişi, Esther'i hemen evlerinden uzaklaştırmalarını ve polisi aramalarını söyler.
Kate hemen eve doğru yola koyulur. John'u defalarca arar fakat ona ulaşamaz. Polisi arayarak durumu bildirir. Fakat artık herşey için geçtir. Çünkü Esther, kendisini reddeden John'u defalarca bıçaklayarak öldürmüştür. Yaşananları gören Max, çok korkar ve saklanır. Esther, Max'i aradığı sırada Kate eve gelir. Esther, kocasını ölmüş halde bulan Kate'i omzundan silahla vurup yaralar. Kate kurtulmaya çalışır ve saklanır. Öte yandan da Max'i bulup kurtarmaya çalışmaktadır. Kate, Max'i bulur. Evden kaçarlarken Esther, bıçakla Kate'i öldürmeye çalışır. Silah ise Max'in eline geçer. Esther'i öldürmek isteyen Max, silahı Esther'e doğrultur fakat isabet ettiremez. Kurşun, Esther ve Kate'in boğuştuğu buzula isabet eder. Buzul kırılır ve suya düşerler. Kısa bir boğuşmanın ardından Kate kurtulur.Esther ise suda boğularak ölür.

Comment / Yorum:
Gerilim ve gizemi harmanlayan 2009 yapımı “Orphan / Evdeki Düşman”, Katalan yönetmen Jaume Collet – Serra’nın 3. uzun metrajlı filmi olur. Filmin senaryosu, Alex Mace’in bir hikayesini senaryolaştırarak ilk senaryosuna imza atan David Johnson’a ait. Filmin çekimleri, Kanada’nın Toronto ve Montreal şehirleriyle, Port Hope beldesinde yapıldı. Film, sadece Amerika genelinde 41.573.540 dolar hasılat elde etmeyi başardı.
Vera Farmiga ve Peter Sarsgaard gibi Hollywood’un tanınan isimlerinin yer aldığı filmde özellikle Isabelle Fuhrman, üstün oyunculuk performansıyla göz dolduruyor. Orphan, özgün ve sürükleyici bir senaryoya sahip. Gerilim türünden hoşlananların keyifle izleyebileceği bir yapım.

Imdb note: 7                             My note: 7.5

Magic in The Moonlight / Sihirli Ay Işığı (2014)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Woody Allen

Screenplay / Senaryo:
Woody Allen

Cast / Kadro:
Colin Firth
Emma Stone
Marcia Gay Harden
Jacki Weaver
Simon Mcburney
Eileen Atkins
Hamish Linklater
Catherine Mccormack
Jeremy Shamos
Erica Leerhsen
                                                             Peter Wollasch
                                                             Didier Muller

Subject / Konu:
Berlin 1928. Stanley, Uzakdoğulu kılığına bürünüp Wei Ling Soo ismiyle sihirbazlık gösterileri yapmaktadır. Eski arkadaşı Burkan kendisini ziyarete gelir. Burkan sırrı çözülemeyen, Amerikalı ruhçu kadın Sophie Baker’dan bahseder ve kadının maskesini düşürmesi için Stanley’den yardım ister. Stanley yardım etmeye razı olunca birlikte Fransa’ya giderler. Sophie, kendisine bir iş adamı olarak tanıştırılan Stanley’den hoşlanır.
Zengin bir ailenin oğlu olan Brice, Sophie’ye aşıktır ve onunla evlenmek istemektedir. Sophie, ruh çağırma seansıyla Brice’ın babası Howard’ı çağırırken Stanley’de yaşananlara şahit olur. Sophie, çok geçmeden Stanley’nin Wei Ling Soo’nun ta kendisi olduğunu farkına varır. Ömrü boyunca ruhçulara inanmayan ve onların savlarını çürüten Stanley, gördüklerinden sonra Sophie’nin gerçekten doğaüstü yetenekleri olduğuna inanır.
Sophie, yeteneğinden dolayı kendisinden etkilenen Stanley’nin kendisine bir kadın olarak duygu beslememesine ise kırılır.
Şüphelerinden vazgeçmeyen Stanley, Sophie’nin yaptıklarının gerçek olmadığı sonucuna varır. Herşeyin Howard tarafından tasarlanmış, kendisini kandırmaya yönelik bir oyun olduğunu öğrenir.
Stanley, Brice’la evlenmeye hazırlanan Sophie’yi affedip evlenme teklif eder. Sophie, Stanley’nin teklifini reddeder. Stanley teyzesinin evine gider ve çok geçmeden Sophie’yi karşısında bulur.

Comment / Yorum:
Durmak, yorulmak nedir bilmeden her sene bir film yazıp yöneten ve son yıllarda sıkça Avrupa’da film çeken Woody Allen’ın senaryosunu yazıp yönettiği ve tamamına yakınını Fransa’da çektiği 2014 yapımı son filmi “Magic in The Moonlight / Sihirli Ay Işığı”, başrollerinde Colin Firth ve Emma Stone’u buluşturan bir romantik komedi.
Londra’da çekilen Stanley’nin daireinde geçen sahne dışında filmin tamamı Fransa’da çekildi.
Film sadece Amerika genelinde 10.506.939 dolar hasılat elde etti.
Magic in The Moonlight, seyirciyi sıkmayan ve zaman zaman da güldürebilen bir yapım. Bununla birlikte gerek senaryo, gerekse yönetmenlik bakımından Woody Allen standartlarının altında. Oyunculukların da üst düzey olduğu söylenemez. Bu nedenle Allen’ın bu sefer vakit geçirmek için izlenebilecek bir komediden fazlasını sunamadığı söylenebilir.

Imdb note: 6.7                           My note: 5

Begin Again (2013)

$
0
0
  Director / Yönetmen:
  John Carney

  Screenplay / Senaryo:
  John Carney

  Cast / Kadro:
  Keira Knighley
  Mark Ruffalo
  Hailee Steinfeld
  Adam Levine
  James Corden
  CeeLo Green
  Catherine Keener
  Mos Def
  Paul Romero

Subject / Konu:
New York'ta değişen müzik endüstrisinden ötürü işleri son derece kötü giden müzik yapımcısı Dan, Distressed Records isimli bir şirkette çalışmaktadır. Daha önce bu şirketin sahibi olan Dan, şirketi satmak durumunda kalmıştır.Kötü giden işlerinden dolayı artık kendisinden ümidini kesen patronu Saul tarafından işinden kovulur. Kendisini çaresiz hissedip bir bara gider. Barda şarkı söyleyen Steve, yakın arkadaşı Gretta'yı şarkı söylemesi için sahneye davet eder. Gretta ise o gece çok mutsuzdur. Çünkü 5 yıldır birlikte olduğu sevgilisi Dave tarafında aldatılmıştır. İstemeyerek de olsa sahneye çıkan Gretta şarkısını söylemeye başlar. Sarhoş olan Dan, Gretta'nın sesini duyar duymaz büyülenir ve sahneye doğru yürüyerek Gretta'yı dinler. O an Gretta ile büyük işler yapacağını düşünür. Gretta şarkısını bitirdikten sonra bir yere oturur ve Dan yanına gider.Gretta'ya kartvizitini verip onunla çalışmak istediğini söyler. Ün peşinde koşmayı sevmeyen Gretta ise bu işe başta sıcak bakmaz ve teklifi reddeder. 
Bar çıkışı Dan tekrar şansını denemek ister ve Gretta'nın yanına gider. Ona işinden kovulduğunu anlatır ve birlikte bir şeyler içmek ister. Gretta bu teklifi kabul eder ve birlikte bara giderler. Dan'in müzik eleştirmenliği yaptığını ve 2 Grammy ödüllü bir yapımcı olduğunu öğrenir. Dan'in teklifi üzerine konuşurlar. Dan, Gretta'ya imajını değiştirmesi gerektiğini söyler. Gretta ise doğallıktan ve orijinal olmaktan yanadır. Kesin bir karara varamayan Gretta, Dan'e kesin kararını ertesi gün bildireceğini söyler. Ertesi gün Gretta ve Dan buluşurlar. Gretta teklifi kabul eder. Dan, Greta ile şansını denemek için kovulduğu şirketine gider. Gretta'nın şarkısını dinleyen Saul, onun sesini beğenmez ve birlikte çalışamayacaklarını söyler. Dan, Gretta ile çalışmaya ve başarılı olmaya son derece kararlıdır. Aklına bir fikir gelir. Bir stüdyoya ve şirkete ihtiyaçları olmadan New York sokaklarında kayıt yapabileceklerini dile getirir. Bu fikir, Gretta'nın da hoşuna gider. Gretta'nın yakın arkadaşı olan Steve ve birkaç sokak sanatçısı bu iş için bir araya gelirler. İlk şarkılarını bir sokakta çocuk sesleri eşliğinde kaydederler.
Bir gece Gretta ve Dan kulaklıklarını takıp şarkılar eşliğinde New York sokaklarında dolaşırlar. Gretta ve Dan artık iki yakın arkadaş hatta arkadaştan fazlası olmuşlardır. Dan, kızı Violet ile Gretta'yı tanıştırır.Gretta ve Violet'te iki yakın arkadaş olurlar. Bir yıl önce eşi Miriam tarafından ihanete uğrayan Dan, hala ona aşıktır ve bu ayrılıktan ötürü kızı Violet sorunlu bir süreçten geçmektedir. Gretta'nın arkadaşlığı Violet'e iyi gelir. Gretta,Violet'e bir şarkılarında gitar çalarak onlara eşlik edebileceğini söyler.Bu fikir Violet'in hoşuna gider ve şarkı kaydında kendisinden beklenmeyen bir gitar performansı sergileyerek herkesi kendine hayran bırakır. Albümlerini hazırlarlar. Dan ve Gretta, Saul'a albümlerini dinletmek için giderler. Saul albümü çok başarılı bulur ve onlarla çalışmayı kabul eder.
Bunlar yaşanırken Gretta'nın eski sevgilisi besteci - şarkıcı Dave büyük üne kavuşmuştur. Bir zamanlar birlikte söz yazıp beste yapan iki sevgilinin yaraları hala tazedir. Bir gün Gretta, arkadaşı Steve ile söylediği şarkıyı Dave'e sesli mesaj olarak gönderir. Dave, çok pişmandır. Gretta ile yeniden bir araya gelmek ister. Gretta ile buluşurlar; fakat Gretta barışmakta istekli değildir. Dave, bir konserinde, Gretta'nın kendisine bir zamanlar hediye ettiği bestesini ve şarkısı seslendireceğini söyler. Gretta'nın orada bulunması ve insanların şarkıya olan tepkilerini görmesini ister. Dave, bunun yeniden bir araya gelmeleri için bir şans olacağını düşünür. Ama sonuç hiç de beklediği gibi olmaz. Gretta'nın ona hediye ettiği bir parçanın ticarete dönüşmesinden hoşlanmayan Gretta, şarkıyı dinleyip gider.
Dan ve eski eşi Miriam ise ilk tanıştıkları gecede olduğu gibi, o gece de birlikte kulaklıklarını takıp şarkılar eşliğinde New York'u seyrederler. Dan ve Miriam artık barışmıştır.
Twitter'da milyonlarca takipçisi olan "Çam Sakızı" lakaplı hiphop sanatçısını, bir zamanlar Dan keşfetmişti. Dan'e karşı kendisini çok minnettar hisseden Çam Sakızı, Gretta ve grubunun albümünü twetler. Böylelikle albümleri tüm dünya tarafından duyulur ve bir günde binlerce albüm satılır.

Comment/Yorum:
İrlandalı yönetmen John Carney'nin senaryosunu yazıp yönettiği, 2013 yapımı "Begin Again", yönetmenin ilk Hollywood yapımı olur. Çekimleri New York'ta gerçekleştirilen film, Amerika genelinde 16.168.741 dolar hasılat elde eder. Filmi oyuncu kadrosunda Hollywood'un tanınan isimleri Keira Knightley ve Mark Ruffalo'nun yanı sıra Adam Levine ve CeeLo Green gibi ünlü müzisyenlerde yer alır.
Gretta rolü için ilk düşünülen isim Scarlett Johansson olsa da, rol Keira Knightley'ye gider. Keira Knightley, rolü için gitar çalmayı öğrenir. Knightley'ye gitar çalmayı müzisyen eşi James Righton öğretir.
Begin Again, izlerken insanın yüzünde tatlı bir tebessüm bırakacak türden bir müzikal komedram..Film, hayatta hayallerimize ulaşmak için her zaman bir yolun var olduğunu anlatıyor bizlere. Basit bir senaryosu olmasına rağmen sonuna kadar keyifle izlenecek bir film.

Imdb note: 7.5                           My note: 6

St. Vincent / Benim Komşum Bir Melek (2014)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Theodore Melfi

Screenplay / Senaryo:
Theodore Melfi

Cast / Kadro:
Bill Murray
Melissa Mccarthy
Naomi Watts
Chris O’Dowd
Terrence Howard
Jaeden Lieberher
Kimberly Quinn
Lenny Venito
Nate Cordory
Dario Barosso
                                                          Donna Mitchell
                                                          Ann Dowd
                                                          Scott Adsit
                                                          Reg E. Cathey
                                                          Deirdre O’Connell
                                                          Ray Iannicelli

Subject / Konu:
Vincent, hovarda ve işleri yaver gitmeyen bir ihtiyardır. Yan eve yeni komşuları Maggie ve oğlu Oliver taşınırken nakliyeciler ağaca çarpıp çitlerine ve arabasına hasar verirler. Böylece tatsız bir tanışma yaşanmış olur.
Oliver, yeni okulu Aziz Patrick’e gitmeye başlar. Daha ilk günden kıyafetlerini, cep telefonunu ve anahtarlarını çaldırır. At yarışı oynamaya giden Vincent’a borçlarını ödemesi için 2 hafta süre tanınır. Eve döndüğünde kapıda kalan Oliver, annesine telefon etmek için Vincent’tan yardım ister ve onun evinde beklemeye koyulur. Maggie’yle telefonda konuşan Vincent, para karşılığı Oliver’a birkaç saat bakmayı kabul eder.
Maggie yeni işi acil serviste oldukça yoğun olduğu için Vincent’ın Oliver’a bakıcılık yapma teklifini kabul eder. Vincent, Oliver’a  kendi yaşantısıyla paralel şeyler öğretmeye başlar.
Bir yandan da hamile bir hayat kadını olan Daka’yla ilişkisine devam eder.
Maggie, aldığı tebligatla boşanmak üzere olduğu kocasının Oliver’ın velayetini almak istediğini öğrenir. Oliver, aslında bir evlatlıktır. Kocası, sadece Maggie’yi üzmek için böyle bir girişimde bulunmuştur.
Vincent’ın hasta karısı Sandy, özel bir bakımevinde kalmaktadır. Borç batağındaki Vincent, Sandy’nin masraflarını karşılayamamaktadır.
Alacaklıları tarafından tartaklanmak üzereyken fenalaşıp yere yığılan Vincent, Oliver tarafından bulunur. Hastaneye kaldırılan Vincent’ın felç geçirdiği ortaya çıkar. Oliver, Maggie ve Daka’nın çabalarıyla kendini toparlamaya başlar.
Velayet davasında Vincent’ın Oliver’ı bara ve hipodroma götürmüş olması, Maggie’nin aleyhinde kullanılır ve hakim ortak velayet sonucuna varır. Bu yüzden Maggie, Vincent’a tepki gösterir ve Oliver’la görüşmesini istemez.
Vincent, Sandy’nin ölüm haberini alır. Kendisine külleri teslim edilir.
Oliver, “Aramızdaki Azizler” isimli okul projesi için Vincent’ın hayatına dair özel bir sunum gerçekleştirir.
Daka bebeğini dünyaya getirir. Yaşamlarına kaldığı yerden devam ederler.

Comment / Yorum:
1999 – 2010 yılları arasında 5 kısa filme imza atmış olan Theodore Melfi’nin senaryosunu yazıp yönettiği ilk uzun metrajlı filmi St. Vincent, parlak bir oyuncu kadrosuna sahip. Filmin oyuncu kadrosunda Bill Murray, Melissa Mccarthy ve Naomi Watts gibi kalburüstü oyuncuların yanı sıra filmin ana karakterlerinden Oliver’ı canlandırıp ilk uzun metrajlı filminde oldukça etkileyici bir performans sergileyen Jaeden Lieberher’de rol aldı. Çekimleri New York’ta gerçekleştirilen film, yaklaşık 13.000.000 dolara mal oldu.
Naomi Watts’ı nispeten küçük ve yardımcı bir rolde görmek şaşırtıcı olsa da, bir Rus karakteri canlandırıp farklı bir performansa imza atmak istemiş olması kuvvetle muhtemel. Watts, Rus aksanı öğrenebilmek için Youtube videolarından yararlanmış ve Rus spa merkezlerine gitmiş. Ortaya da başarılı bir performans çıkardığı söylenebilir. Son yılların parlayan komedyenlerinden Melissa Mccarthy, oynadığı karakterle dramalarda da iş yapabileceğinin sinyallerini veriyor. Bill Murray, komedi söz konusu olduğunda belli bir çizgiyi tutturabilen bir aktör. Vincent rolü, Murray için biçilmiş kaftan.
Film, Altın Küre’de “Komedi ve Müzikal Dalında En İyi Film” ve “Komedi ve Müzikal Dalında En İyi Erkek Oyuncu” dallarında ödüle aday gösterilse de, 2 dalda da güçlü bir aday değil. Filmin Oscar için adaylık çıkarması da pek olası görünmüyor. Buna karşın eli yüzü düzgün bir komedi filmiyle bu noktalara gelebilmek de önemli bir başarı. Üstelik filmin yönetmenin ilk uzun metrajlı filmi olması da bu başarıyı daha çarpıcı hale getiriyor. St. Vincent, seyre değer, keyifli bir komedi.

Imdb note: 7.3                           My note: 7

Gone Girl / Kayıp Kız (2014)

$
0
0
Director / Yönetmen:
David Fincher

Screenplay / Senaryo:
Gillian Flynn

Novel / Kitap:
Gillian Flynn (from "Gone Girl")

Cast / Kadro:
Ben Affleck
Rosamund Pike
Neil Patrick Harris
Tyler Perry
Carrie Coon
Kim Dickens
Patrick Furgit
                                                            David Clennon
                                                            Lisa Banes
                                                            Missi Pyle
                                                            Emily Ratajkowski
                                                            Casey Wilson
                                                            Lola Kirke
                                                            Boyd Holbrook
                                                            Sela Ward

Subject / Konu:
5 Temmuz sabahı. Amy’yle evliliklerinin 5. yıldönümüne giren Nick, soluğu kız kardeşi Margo’yla işlettikleri barda alır.
8 Ocak 2005. Amy hayatının aşkı Nick ile tanışır.
Nick bardan eve döndüğünde evin kapısını açık bulur. İçeriye girdiğinde bazı eşyaların parçalanmış olduğunu görür. Amy evde yoktur. Hemen polisi arar. Dedektif Rhonda ve memur James eve gelip araştırma yaparlar.
24 Şubat 2007. Amy’nin anne ve babasının yarattığı ve üzerinden para kazandıkları “Muhteşem Amy” karakteri, Amy’den önce hayatını yaşayan bir sanal karakterdir ve sıra evliliğine gelmiştir. O gece Nick, Amy’ye evlenme teklif eder.
Karakolda Amy’ye dair bilgilendirme yapan Nick, babasıyla karşılaşır. Babası bilinçsiz şekilde yol ortasında bulunup karakola getirilmiştir. Nick, babasını kaldığı yaşlılar evine götürür.
Olaydan haberdar olan Amy’nin anne ve babası kasabaya gelirler. Evde yapılan aramada üzerinde ipucu yazan bir zarf bulunur. Bu Amy’nin Nick’le oynadığı bir oyundur. Nick zarftaki ipucunu çözer ve ikinci ipucunun yazdığı zarfa ulaşır. Nick, ikinci ipucunu çözemediğini söylese de babasının evinde üçüncü ipucuna bulaşır ama bunu polisten gizler.
23 Eylül 2010. İşsiz kalan Nick, annesi ileri derecede göğüs kanseri olduğu için Amy’ye sormadan New York’tan Missouri’deki kasabasına taşınma kararı alır.
Nick herkesten gizlediği sevgilisi Andie’yle herşey düzelene kadar görüşmeme kararı alır ve geceyi birlikte geçirirler.
2 Ekim 2011. Bütün parasını kocasına bar satın almak için harcayan Amy, kocasının her gece dışarı çıkmasından şikayetçidir. Bebek sahibi olma isteği kavgaya dönüşür. Nick tarafından sertçe itilen Amy düşüp başını vurur. Artık kocasından korkmaya başlamıştır.
14 Şubat 2012. Korkuları giderek artan Amy, bir silah satın almaya karar verir.
Ev zemininde yapılan inceleme sonucunda zeminda Amy’nin kan grubuyla uyuşan kan izlerine rastlanır.
Amy’nin kayboluşunun 3. gününde oklar Nick üzerine dönmeye başlar. Amy’nin 6 haftalık hamile olduğu ortaya çıkar.
Rhonda ve James, Nick’in babasının evinde araştırma yaparlar. Bodrum kattaki sobanın içinde Amy’nin her şeyini yazdığı günlüğünü bulurlar.
Üçüncü ipucunu çözen Nick, kız kardeşinin odunluğuna gizlenmiş 117.000 dolarlık kredi kartı borcuyla kendisi için alınmış bir dolu hediye bulur.
5 Temmuz sabahı. Amy, uzun süredir tasarladığı Nick’in kendisini öldürdüğü izlenimini yaratacak planını devreye sokar.
Hediyeleri bulunca Amy’nin kendisini cinayetten tutuklatmak için bir plan yaptığını farkına varan Nick, kendi durumundaki kişilerin davalarına bakan ünlü avukat Tanner Bolt’la görüşmeye gider. Bolt, davayı kabul eder.
Amy’nin geçmişini araştıran Nick, Amy’nin geçmişinde de intikam planları yapıp hayata geçirmiş olduğunu görür.
Yanında yüklü şekilde para bulunduran Amy, kaybolduktan sonra inzivaya çekildiği motelde bir şeyler gizlediğini anlayan kişiler tarafından soyulur.
Amy, çareyi eski erkek arkadaşı Desi ile temasa geçmekte bulur. Amy’ye sapkın şekilde bağlı olan Desi, onu göl evinde saklar.
Nick, bir televizyon röportajına çıkıp Amy’ye karşı yanlışları olan bir eş olduğunu anlatmak üzereyken Andie basın açıklaması yapıp Nick’le ilişkisi olduğunu itiraf eder.
Nick, televizyon röportajında oldukça etkili bir konuşma yapar ve dürüstlüğüyle insanların nefretinden sıyrılmayı başarır.
Nick, karısını öldürmek suçundan tutuklanır. Kefaleti ödenince salınır.
Amy, sürekli kamerayla korunan Desi’nin göl evinde kameralara sanki Desi tarafından işkenceye ve tecavüze uğruyormuş gibi görüntüler verir. Desi’yle cinsel ilişkiye girdiği sırada boğazını keserek öldürür.
Amy, kayboluşunun 30. gününde kanlar içinde ve perişan bir görüntüde eve döner. Polise Desi’nin kendisini kaçırdığını, her gün işkenceye ve tecavüze uğradığını anlatır. Bulduğu ilk fırsatta da Desi’yi öldürdüğünü söyler. Amy adeta bir halk kahramanına dönüşür. Nick ise Amy’nin yalan söylediğini bilmektedir. Eve döndüklerinde Amy, Nick’e işlediği cinayeti kendisini ölümden kurtarmak için işlediğini söyler. Nick, Amy’den ayrılmayı istese de; Amy, Nick’i elinde tutmayı başarır.

Comment / Yorum:
90’lı yıllarda çektiği ilk 4 uzun metrajlı filmiyle (“Alien 3”, “Seven”, “The Game” ve “Fight Club) farkını ortaya koyup aranan yönetmenlerden biri olan, 2000’li yıllarda imza attığı filmlerle de muazzam gişe başarıları yakalayan yönetmen David Fincher, son dönemin popüler yazarlarından Gillian Flynn’in aynı adlı romanından senaryosunu kendi uyarladığı “Gone Girl / Kayıp Kız” ile yine adından söz ettirmeyi ve büyük bir gişe başarısı yakalamayı başardı. Yaklaşık 61.000.000 dolara mal olan film, dünya genelinde 349.344.822 dolar hasılat elde etti. Büyük bölümü Missouri’de çekilen filmin diğer bölümleri ise California, New York ve İllinois’da çekildi.
Senaryonun ilk hali 177 sayfaydı. Eğer film o halde çekilseydi, süresi yaklaşık 3 saati bulacaktı. Nick rolü için ilk olarak Brad Pitt düşünülse de, rol Ben Affleck’e gitti. Amy rolünü Reese Witherspoon’la anlaşıldı. Ancak Witherspoon rolün kendisi için uygun olmadığına karar verip filmde oynamaktan vazgeçti. Rol için Jessica Chastain, Charlize Theron, Natalie Portman, Emily Blunt, Rooney Mara, Olivia Wilde, Julianne Hough ve Abbie Cornish gibi oyuncuların isimleri geçse de, rol Rosamund Pike’a gitti. Robin Thicke’nin Blurred Lines adlı şarkısının video klibinde dikkatleri üzerine çeken Emily Ratajkowski, Ben Affleck tarafından David Fincher’a tavsiye edildi ve filmin kadrosuna dahil edildi.
Filmde oyunculuk performansıyla en çok dikkat çeken isim Rosamund Pike. Femme fatale bir karakteri başarıyla canlandıran Pike, Altın Küre’ye aday gösterildi. Oscar adaylığı da pek sürpriz olmaz. Film, 4 dalda Altın Küre’ye aday gösterildi. Muhtemelen Oscar adaylıkları da alacaktır. Ancak mevcut ve kazanılacak adaylıkların Rosamund Pike’ın adaylıkları dışında iddialı adaylıklar olabileceği söylenemez.
Gone Girl, etkili bir hikayesi olmasına karşın Gillian Flynn’ın ilk senaryosu ve bazı detaylarda acemilikler göze çarpıyor. Film seyircinin büyük beğenisini kazanmış olsa da, bu detaylar, filmin üst seviyeye çıkmasına mani olmuş. Gone Girl iyi ve kısa sayılmayacak süresine karşın sürükleyici bir gerilim. Ancak kesinlikle Fincher’ın başyapıtlarından biri değil.

Imdb note: 8.3                           My note: 7.5

Nightcrawler / Gece Vurgunu (2014)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Dan Gilroy

Screenplay / Senaryo:
Dan Gilroy

Cast / Kadro:
Jake Gyllenhaal
Rene Russo
Riz Ahmed
Bill Paxton
Kevin Rahm
Ann Cusack
Kiff Vanden Heuvel
Michael Hyatt
Price Carson
Carolyn Gilroy
                                                             Leah Fredkin
                                                             Jonny Coyne
                                                             Eric Lange
                                                             James Huang
                                                             Pat Harvey
                                                             Marco Rodriguez
                                                             Kent Shocknek
                                                             Sharon Tay
                                                             Rick Garcia
                                                             Bill Seward

Subject / Konu:
Lou, girilmesi yasak bir bölgede bakır tel ve tel örgü çalarken polis tarafından yakalanır. Ancak polisi haklayıp saatini alır ve gider. Çaldıklarını en ucuz fiyata satmak zorunda kalır. Yolda kaza sonucu yanmakta olan bir araç görür. Arabasını durdurup polislerin araçtaki sürücüyü kurtarmalarını ve habercilerin olayı kameraya kayıt etmelerini izler.
Çaldığı bisikleti, 800 dolar, video kamera ve polis tarayıcısı karşılığında satar. Tarayıcı sayesinde polis telsizlerini dinleyip olay yerlerine gitmeye ve görüntüleri kaydetmeye başlar. Yakından çektiği bir vurulma olayıyla gittiği haber kanalında ilgi çekmeyi ve görüntüyü satmayı başarır.
Polis kodlarını öğrenir. Yapacağı haberlerde kendisine yardımcı olması için evsiz ve işsiz Rick’i işe alır. Silahlı bir olay yaşanan eve gizlice girip çektiği görüntülerle, haber kanalından Nina’yı etkilemeyi başarır. Bu haberi, ard arda yeni haberler takip eder.
Lou, işini kaybetme ihtimali olan hoşlandığı Nina’yı kendisine haber vermemekle tehdit edip birlikte olmaya zorlar.
Bir ihbarı duyan Lou, polisten önce olay yerine gider. Bir cinayet anını kamerayla kaydeden, suçluları, kaçtıkları arabayı ve malikane içine girip öldürülenleri görüntüleyen Lou, cinayet anını çıkarıp görüntüleri Nina’ya 15.000 dolara satar. Haber, büyük yankı uyandırır. Dedektifler, Lou’nun evine gelip olayla ilgili sorgulama yaparlar. Lou, cinayeti gördüğünü ve elinde katillerin görüntüleri olduğunu anlatmaz.
Plaka numarasından cinayeti işleyenlerin isimlerine ve adreslerine ulaşan Lou, gece Rick’le birlikte cinayeti işleyen 2 adamı takip eder. Adamlar bir restorana girdiğinde polisi arar ve adamların işlediği cinayeti anlatıp yerlerini bildirir. Rick’le birlikte 2 farklı açıdan kameralarını çalıştırıp polisin gelmesini beklerler. Restorana gelen polislerle cinayet işleyen adamlar arasında silahlı çatışma çıkar. Adamlardan biri ve birkaç polis vurulur. Adamlardan biri yaralı şekilde arabasına binip kaçar. Polis ve hemen arkalarından Lou ile Rick, aracı takibe koyulurlar. Rick, Lou’nun direktifiyle tüm takip sürecini kameraya kaydeder.
Kaçmakta olan adam, arabasıyla yandan vurduğu polis arabasının takla atıp yoldan çıkmasını sağlar. Sonra da kendisi yoldan çıkar. Rick ve Lou, tüm bu anları kaydederler. Rick, Lou’nun şaşırtmacası sonucu öldüğünü sandığı katili görüntülerken vurularak ölür. Olay yerine gelen polis, katili öldürür.
Lou, görüntüleri Nina’ya götürür. Nina oldukça etkilenir. Haber yayınlanmak üzereyken delil olduğu gerekçesiyle polisler tarafından engellenmeye çalışılsa da, Nina haberi yayınlatır. Lou, polis tarafından sorguya alınır. İnandırıcı bulunmasa da kendisini kurtarmaya yeterli hikayesiyle kurtulmayı başarır.
Lou, işe aldığı 3 stajyerle yeni satın aldığı yayın araçlarına atlayıp işe koyulur.

Comment / Yorum:
Özellikle senaryosunu yazdığı 2006 yapımı “The Fall / Düşüş” filmiyle adından söz ettiren senarist Dan Gilroy, aynı zamanda senaryosunu da yazdığı ilk yönetmenlik deneyimi “Nightcrawler / Gece Vurgunu” ile haber sektörünün bağımsız muhabirlerinin nasıl haber ürettiklerini tuhaf ve hırslı bir karakter üzerinden resmediyor. Çekimleri Los Angeles’ta gerçekleştirilen düşük bütçeli film, 8.500.000 dolara mal oldu. Film sadece Amerika genelinde 31.517.052 dolar hasılat elde etmeyi başardı.
Filmin başrolünde izlediğimiz Jake Gyllenhaal, canlandıracağı karakter için 9 kilo verdi. Tuhaf ve zaman zaman karikatürize olan bir karakteri başarılı şekilde canlandıran Gyllenhaal, “Drama Dalında En İyi Erkek Oyuncu” kategorisinde Altın Küre’ye aday gösterildi. Gyllenhaal, favori olmayacak olsa da Oscar’a da aday gösterilebilir. Ayrıca filmin oyuncu kadrosunda Riz Ahmed, Bill Paxton ve yönetmen Gilroy’un eşi Rene Russo gibi tanınan oyuncular da rol alıyor.
Filmin çarpıcı bir hikayesi var. Ancak senaryodaki bazı abartılı detaylar dikkat çekici boyutta ve filmin ana karakteri Lou’nun zaman zaman karikatürize olmasına neden oluyor. Filmin zaten yüksek olan temposu final bölümünde giderek artıyor. Film, kusurlarına karşın düşük bütçeli bir yapım için başarılı olarak değerlendirilebilir.

Imdb note: 8.1                           My note: 7.5

Reach Me (2014)

$
0
0
Director / Yönetmen:
John Herzfeld

Screenplay / Senaryo:
John Herzfeld

Cast / Kadro:
Tom Berenger
Nelly
Kyra Sedgwick
Kevin Connolly
Sylvester Stallone
Tom Sizemore
Omari Hardwick
David O’Hara
Thomas Jane
Cary Elwes
                                                             Elizabeth Henstridge
                                                             Danny Aiello
                                                             Lauren Cohan
                                                             Terry Crews
                                                             Ryan Kwanten
                                                             Kelsey Grammer
                                                             Christoph Ohrt
                                                             Rebekah Chaney
                                                             Danny Trejo

Subject / Konu:
Bir yıl önce hapiste olmasına karşın şimdi ünlü bir şarkıcı olmayı başaran E – Ruption, çıktığı televizyon programında hakkında hiçbir şey bilinmeyen yazar Teddy Raymond’ın kitabı sayesinde kendisini yeniden keşfettiğini ve yükseldiğini anlatır. Bir gün sonra hapishaneden tahliye olacak olan Colette, bu konuşmadan oldukça etkilenir. Kitap, yayıncı Gerald’ın da ilgisini çeker. Roger’dan Teddy’yi araştırmasını ister.
Wolfie, kötü adamları oyuna getirip öldüren bir polistir. Son kurbanları da banka soyguncuları olur. Öldürdüğü her adamın ardından kiliseye gidip günah çıkarması, pederi usandırır.
Tommy, sevgilisi Denise – Denise’e film çekmek için Frank’ten aldığı 100.000 dolarlık borcu ödemediği için başı beladadır. Frank, 2 adamını Tommy’ye zarar vermesi için gönderir.
Roger, Teddy’nin asistanı Kate’le tanışır ama Teddy’yle tanışmanın yolunu bulamaz.
Tahliye olan Colette’i ilk oyunculuk denemesinde rol arkadaşı tarafından taciz edildiği için morali bozuk olan yeğeni Eve alır. Eve, arabanın kontrolünü kaybedince Wolfie’nin arabasına çarpar. Baygınlık geçiren Wolfie, Eve ve Colette’ten kendisini evine bırakmalarını ister
Teddy’yi bulmaktan başka şansı olmayan Roger, sonunda Teddy’yi bir ankesörlü telefonda yakalamayı başarır. Teddy, kendisini bir palavracı zanneden Roger’a sigarayı bıraktırır.
Wolfie, Eve’i taciz eden oyuncuyu bulup döver.
Frank’in adamları, Teddy’nin kitabından etkilenirler ve pis işler yapmaktan vazgeçerler. Bunun üzerine patronu, Frank’i işi kendisi yapması yönünde sertçe tehdit eder.
Roger, ısrar ve tehdit sonucu Teddy’yi insanlarla buluşturmaya ikna eder. Kitabın etkisindeki herkes Teddy’yi görmek için toplanır. Teddy, tedirgin olsa da Gerald’ın kendisine söylediklerinden sonra insanların karşısına çıkar. Teddy konuşmasını yaparken Frank, Tommy’yi alıp götürür. Denise – Denise’e kendisini bırakan adamlarını yanına getirmesini söyler. Bir tuhaflık olduğunu sezen Wolfie, peşlerinden gider. Herkes birbirine silah çeker ve ortalık karışır. Wolfie vurulsa da, çelik yeleği sayesinde kurtulur. Frank yakalanır.
18 ay sonra herkes hedeflerine ulaşmış vaziyettedir.

Comment / Yorum:
Yaklaşık 35 yıldır yönetmenlik, senaristlik, yapımcılık ve oyunculuk yapmasına karşın kayda değer bir filmi olmayan John Herzfeld’in senaryosunu yazıp yönettiği 2014 yapımı “Reach Me”, ağırlıklı olarak popülaritesini yitirmiş eski yıldızlardan oluşan bir oyuncu kadrosuyla California’da çekilen film, yaklaşık 5.000.000 dolara mal oldu.
Birçok kalabalık kadrolu filmde olduğu gibi Reach Me’de de birçok ayrı hikaye, tek bir olaya bağlanmaya çalışılmış. Ancak pek de başarılı olunamamış. Bu nedenle filmin sadece oyuncu kadrosuna güvenerek yola çıktığını ve fakat yolda kaldığını söylemek yanlış olmaz. Reach Me, izlemeseniz de bir şey kaybetmeyeceğiniz türden bir yapım.

Imdb note: 5                             My note: 3.5

Space Station 76 (2014)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Jack Plotnick

Screenlay / Senaryo:
Jennifer Elise Cox
Sam Pancake
Jack Plotnick
Kali Rocha
Mike Stoyanov

Cast / Kadro:
Patrick Wilson
Liv Tyler
Matt Bomer
Marisa Coughlan
Kylie Rogers
Kali Rocha
                                                            Jerry O’Connell
                                                            Keir Dullea
                                                            Ryan Gaul
                                                            Victor Togunde
                                                            Jonny Jay
                                                            Mike Stoyanov
                                                            Susan Currie
                                                            Hart Keathley
                                                            Anna Sophia Burglund
                                                            Sam Pancake
                                                            Katherine Anne Mcgregor
                                                            Julia E. L. Wood

Subject / Konu:
Bir kapsül, Omega 76 isimli uzay gemisine iniş yapar. Gemiye gelen Teğmen Jessica Marlowe bazı kontrollerden geçirilir. Ardından Kaptan Glenn Terry tarafından görevleri bildirilir.
Gemi mürettebatından evli bir çift olan Ted ve Misty, çocukları Sunshine doğduktan sonra birbirlerinden soğumaya başlamışlardır. Misty, Ted’i Steve’le aldatmaktadır. Ted’in tek eli mekaniktir.
Glenn, mutsuz ve yalnızdır. Kendisini öldürecek noktaya gelmiştir. Çünkü mürettebattan ayrılan sevgilisi Daniel’ı özlemektedir. Glenn, Daniel’ın gemiden ayrılmasıyla ilgili çelişkili şeyler söylemektedir.
Jessica’nın Ted ve Sunshine’la yakınlaştığını gören Misty, Sunshine’la Jessica’nın arasını açmaya çalışır.
Yılbaşı eğlencesinde herkes bir araya gelir. Herkes sırlarını anlatmaya başlar.  Tüm gerçekler çarpıcı şekilde ortaya çıkar.

Comment / Yorum:
Aktör Jack Plotnick’in ilk uzun metrajlı yönetmenlik ve senaristlik deneyimi olan 2014 yapımı “Space Station 76”, bir dönem popüler olmalarına karşın yıldızları çabuk sönen Patrick Wilson ve Liv Tyler gibi oyuncuları buluşturan bir bilim – kurgu ve komedram harmanlaması. Filmin bütçesi açıklanmamış olsa da, izlendiğinde düşük bütçeli bir yapım olduğu kolaylıkla anlaşılıyor. Jack Plotnick’in düşük bütçeli bir ilk yapımda bilim – kurgu türünü denemesi, büyük bir kumar olmuş ve bu kumarı kaybetmiş.Filmin senaryosu oldukça yetersizken, bir de başarısız görsel efektler ve çaptan düşmüş oyuncuların da bir araya getirilmesiyle ortaya oldukça kötü bir yapım çıkmış.

Imdb note: 4.9                             My note: 2.5

Ouija / Ölüm Alfabesi (2014)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Stiles White

Screenlay / Senaryo:
Juliet Snowden
Stiles White

Cast / Kadro:
Olivia Cooke
Daren Kagasoff
Douglas Smith
Bianca Santos
Shelley Hennig
Ana Coto
Lin Shaye
Vivis
Robyn Lively
                                                                    Matthew Setle
                                                                    Sierra Heuermann
                                                                    Sunny May Allison
                                                                    Claudia Katz

Subject / Konu:
Debbie, Laine’e asla tek başına ve mezarlıkta oynanmaması gereken Ouija isimli bir ruh çağırma oyunu öğretir. Yıllar sonra Debbie, oyun tahtasını ateşe atıp yakar. Evde bazı tuhaflıklar olmaya başlar. Odasına gittiğinde oyun tahtasını yatağının üzerinde bulur. Debbie, elektrik kablosuyla asılmış şekilde bulunur. Babası Laine’e Debbie’nin ölüm haberini verir. Debbie’nin ailesi cenazenin ardından evlerini Laine’e emanet edip giderler. Laine erkek arkadaşı Trevor’la Debbie’nin evini kontrol etmeye gider. Debbie’nin odasında çocukluklarında oynadıkları Ouija oyun tahtasını görür.
Oyun tahtasının kullanılış amacını hatırlayan Laine, Debbie’yle iletişime geçebilmek için Ouija’yı kullanmaya karar verir. Başına buyruk kız kardeşi Sarah, Trevor ve Debbie’yle ortak arkadaşları Liz’le beraber Debbie’nin evine giderler. Evde ansızın Debbie’nin erkek arkadaşı Pete karşılarına çıkar. Birlikte Debbie’nin ruhunu çağırırlar. Debbie kendileriyle iletişime geçer. Birden elektrik kesilip tuhaf şeyler olunca evden çıkarlar.
Eve dönen Laine, yine Ouija tahtasıyla Debbie’yle temas kurmaya çalışır. Laine’le beraber Debbie’nin evine giden herkesin başına tuhaf işler gelir ve karşılarına “Merhaba Arkadaşım” mesajı çıkar. Debbie’nin kendilerine ulaşmaya çalıştığını düşünüp yeniden Ouija tahtasını kullanırlar. Kendileriyle iletişime geçen ruh, isminin D. Z. olduğunu, annesinin geldiğini ve hemen kaçmaları gerektiğini söyler. Evden kaçarlar. Liz evine dönüp yıkanmaya hazırlanırken dudakları iple dikilir ve başı sertçe lavaboya vurularak öldürülür. Laine ve Pete, araştırma yapmak için Debbie’nin evine giderler. Debbie çatı katında önceden kendisine görünen kız çocuğu ve annesine ait fotoğraflar bulur. Kendisini D. Z. diye tanıtan kız çocuğunun, önceden Debbie’nin evinde yaşamış olan bir ailenin 10 yaşında kaybolmuş ve bir daha bulunamamış Doris Zander isimli kızları olduğunu tespit ederler. Doris’in kayboluşundan dolayı annesinin şüpheli duruma düşmüş olduğunu ve Doris’in halen yaşayan bir kız kardeşi olduğunu öğrenirler.
Laine, psikiyatri kliniğinde Doris’in kız kardeşini bulur. Yaşlı kadın, ruh çağırma seanslarıyla uğraşan annesinin Doris’in dudaklarını diktiğini ve sonra Doris’i öldürdüğünü, sonra kendisinin annesini durdurmayı başardığını, Doris’in dudaklarındaki dikişleri sökebilirse annesinin ruhuyla mücadele edebileceğini, yoksa annesinin giderek güçlenen enerjisinin durduramayacaklarını söyler. Evde annesinin gizli bir odası olduğunu ve Doris’in cesedine orada ulaşabileceklerini söyler. 4 kişi eve giderler. Laine gizli odayı bulup içine girmeyi başarır. Orada Doris’in cesedini bulur ve dudaklarındaki dikişleri söküp ruhunu serbest bırakır.
Pete evine gittiğinde Debbie’nin ruhuyla karşılır. Dudakları dikilir ve öldürülür.
Laine, tekrar Doris’in kız kardeşinin yanına gider ve aslında annelerinin kendilerini durdurmaya çalıştığını ve kötülükleri Doris’in yaptığını öğrenir. Laine, bağlantıyı koparıp belayı durdurabilmek için hem Doris’in vücudunu hem de oyun tahtasını yakması gerektiğini öğrenir. Trevor havuzda boğularak öldürülür. Laine, Sarah’ı öldürmek üzere olan Doris’i oyunu başlatarak kendisine çeker ve Debbie’nin ruhunun yardımıyla onu alt etmeyi başarır.

Comment /Yorum:
Stiles White, sinema sektöründe özel efekt koordinatörlüğü, yapımcılık ve senaristlik yaptıktan sonra 2014 yılında yönetmenlik koltuğuna da oturdu. White,’ın Juliet Snowden’la senaryosunu da yazdığı ilk uzun metrajlı filmi, düşük bütçeli bir korku filmi olan “Ouija / Ölüm Alfabesi” oldu. Film yaklaşık 5.000.000 dolara mal oldu ve 12 Aralık 2014 itibariyle sadece Amerika genelinde 50.820.940 dolar hasılat elde etti.
Ouija, aynı ismle ve oyun tahtası üzerine çevrilmiş diğer korku filmlerinden bağımsız bir yapım. Film, genç ve tanınmayan isimlerden oluşan bir oyuncu kadrosuna sahip. Filmin başrolünde izlediğimiz Olivia Cooke, oyuncular arasında en çok dikkat çeken isim. Korku türü, yoğun üretimine ve gördüğü ilgiye karşın nadiren başarılı yapımlarla karşılaştığımız bir sektör. Oujia için hedeflediği gişe başarısını elde etmiş ama türünün başarılı örneklerinden biri olmayı başaramamış demek yanlış olmaz. Buna karşın filmin izlemeye tahammül edilemeyecek kadar kötü korku yapımlarından biri olmadığını da söylemek gerek.

Imdb note: 4.4                             My note: 5

Jimmy's Hall / Özgürlük Dansı (2014)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Ken Loach

Screenplay / Senaryo:
Paul Laverty

Play / Oyun:
Donal O’Kelly

Cast / Kadro:
Barry Ward
Simone Kirby
Jim Norton (1)
Andrew Scott
Brian F. O’Byrne
Aisling Franciosi
Sorcha Fox
                                                             Karl Geary
                                                             Denise Gough
                                                             Aileen Henry
                                                             Shane Cullen
                                                             Paul Fox
                                                             Seaumus Hughes
                                                             Martin Lucey
                                                             Chris MacManus

Subject / Konu:
1919 – 1921 yılları arasında İrlanda halkı, Britanya Krallığı’ndan ayrılmak için savaşır. 1922 yılında ise Britanya egemenliğini kabul edenlerle etmeyenler arasında iç savaş çıkar. Egemenliği kabul edenler, Britanya desteğini arkalarına alıp galip gelirler.
Aradan 10 kederli yıl geçtikten sonra barış vaat eden yeni hükümet başa gelir. 1922’de yaşlı annesini ve sevgilisi Oonagh’ı bırakıp New York’a kaçmak zorunda kalan Jimmy Gralton, 1932 yılında küçük kasabası Leitrim’e geri döner. Oonagh, Jimmy’nin yokluğunda başkasıyla evlenmiş ve çocukları olmuştur. Ancak aralarındaki aşk yok olmamıştır.
Kasabada hiçbir sosyal aktivite yapamamaktan yakınan gençler, Jimmy’ye kasabadan ayrılmak zorunda kalmadan önce dans, müzik, resim, edebiyat, boks gibi derslerin verildiği salonunu yeniden açmasını isterler. Jimmy geçmişi hatırlar. Özgürlük ve mutluluk saçtığı salonunun Peder Sheridan ve askerlerin baskısı yüzünden kapanışını, yaftalanmasını ve kaçmak zorunda kalışını anımsar.
Jimmy, yeniden baskıya uğrayacağını bilmesine karşın salonunu tekrar açar. Gençler ve kendi kuşağı, derslere yoğun ilgi gösterir. Ancak Peder Sheridan ve diğer baskı unsurları da harekete geçerler. Jimmy, Peder Sheridan’la görüşüp yanlış bir şey yapmadığını anlatmaya çalışır. Ancak başarılı olmaz.
Jimmy, emekçilerin arazilerini geri alabilmeleri için risk alıp konuşma yapar. Salona saldırı olur. Peder Sheridan, Jimmy’nin kendisine söylediklerinden etkilense de bildiğini okumaktan vazgeçmez. Bir gece yarısı Jimmy’nin salonu yakılır.
Polisler Jimmy’ye sınır dışı edileceğini bildirirler. Jimmy kaçıp saklanır. Aranmaya başlanır.
Yakalanan Jimmy sınır dışı edilir. Gönderilirken onu özgürleşmeleri için uğraştığı gençler uğurlar. Jimmy ömrünün geri kalanında New York’ta yaşar. 29 Aralık 1945’te ölen Jimmy, hükümet tarafından affedilir.

Comment / Yorum:
“Jimmy’s Hall / Özgürlük Dansı”, İrlandalı özgürlükçü James Gralton’ın gerçek hayat hikayesini konu olan Donal O’Kelly’nin oyunundan Paul Laverty tarafından senaryolaştırıldı ve son filmim olabilir diyen, olgunluk dönemini yaşayan, muhalif İngiliz yönetmen Ken Loach tarafından yönetildi. Loach, zalimin mazluma zulmünü anlatırken sert bir dil kullanmak yerine naif bir anlatım benimsemiş ve ortaya mütevazı ve fakat etkileyici bir film çıkmış.
Filmin çekimleri, olayların gerçekten yaşandığı İrlanda’nın Leitrim kasabasında gerçekleştirildi. Film, yaklaşık 9 ayda tamamlandı. Yaşı nedeniyle (film çekilirken 78 yaşındaydı) çekimler sırasında fiziksel olarak zorlandığını söyleyen Loach, film sonrası verdiği röportajlarda bu yapımın son filmi olabileceğini söyledi.
Filmdeki tüm ana karakterleri İrlandalı oyuncular canlandırmış. Oyunculuk performansları, oldukça başarılı. Filmde James Gralton’ı canlandıran Barry Ward ve Peder Sheridan’ı canlandıran Jim Norton’ın muhteşem oyunculukları görülmeye değer.
İrlandalı özgürlükçü James Gralton’ın gerçek hikayesinin anlatıldığı yapım, Britanya egemenliğini tanıyan İrlandalıları eleştirirken Loach’ın memleketi İngiltere’yi de unutmamış. Yani iğne de, çuvaldız da hedeflerine isabet ettirilmiş. Jimmy’s Hall, inandığı yolda yürümekten vazgeçmeyen bir adamın ustaca ve keyifli bir şekilde resmedilmiş gerçek hikayesi. 2014’ün gölgede kalmış başarılı filmlerinden biri.

Imdb note: 6.7                             My note: 8.5

The Imitation Game / Yapay Oyun (2014)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Morten Tyldum

Screenplay / Senaryo:
Graham Moore

Novel / Kitap:
Andrew Hodges (from “Alan Turing: The Enigma”)

Cast / Kadro:
Benedict Cumberbatch
Keira Knightley
Matthew Goode
Rory Kinnear
Allen Leech
Matthew Beard
                                                             Charles Dance
                                                             James Northcote
                                                             Tom Goodman – Hill
                                                             Steven Waddington
                                                             Ilan Goodman
                                                             Jack Tarlton
                                                             Alex Lawther
                                                             Jack Bannon
                                                             Mark Strong

Subject / Konu:
Manchester, 1951. Evinde sıra dışı makineler olan Profesör Alan Turing’in evi soyulur. Turing, evine gelen polisleri başından savar ve bir şeyler sakladığına dair şüphe oluşturur.
Londra, 1939. Hitler önderliğindeki Almanlar, bombardımana devam etmektedir. Matematik dehası Turing, Alman istihbaratının deşifre edilebilmesi için Kraliyet emrinde çalışmaya başlar. Görevi, yer alacağı ekiple birlikte şifresi kırılamayan Enigma makinesini deşifre etmek ve Almanların şifreli mesajlarına ulaşabilmektir.
Ekipten bağımsız şekilde çalışan Turing, Enigma’nın çalışma prensibini çözmeye çalışır ve enigma şifrelerini kıracak bir makine tasarlamaya başlar. Önüne engeller çıkınca Churchill’e mektup yazar ve ekibin başına getirilir. Eleman bulabilmek için kendi tasarladığı bulmacaları 2 kişi istenen sürede çözebilir. Bunlardan biri kendisini şaşırtan ve etkileyen Bayan Joan Clarke’dır.
Turing’in Sovyet ajanı olabileceğinden şüphelenilir ve hakkında soruşturma başlatılır. Tasarladığı makine için 100.000 sterlin harcamasına karşın henüz çözülen bir şifre olmadığı için Turing kovulma aşamasına gelir. Ancak ekip arkadaşlarının desteğiyle zaman kazanıp işine dönmeyi başarır.
Bir homoseksüel olan Turing, kendisine büyük yardımları olan Joan’ın gidişini engellemek için ona evlenme teklif eder. Nişanlanırlar.
Turing, Christopher adını verdiği makinesinin yardımıyla Enigma şifrelerini çözmeyi başarır. Ancak Turing, bu başarıyı saklamaya ve MI6’le işbirliği yaparak şifresi çözülen mesajların istatistiğinin tutulması ve yapay bir komplo varmış gibi davranılması için anlaşır.
Turing, ekip arkadaşı Cairncross’un Sovyet ajanı olduğunu öğrenir. Ancak Cairncross kendisinin homoseksüel olduğunu bildiği için onu deşifre edemez. Bir süre sonraysa Cairncross’un Sovyet ajanı olduğunun MI6 tarafından bilindiğini ve özellikle seçilip ekibe yerleştirildiğini öğrenir. Böylece Stalin’e sırlar değil istenen mesajlar göndermektedir.
Turing, tehlikede olduğunu düşündüğü Joan’ı geri göndermek için homoseksüel olduğunu ona açıklar ve Enigma çözüldüğü için artık kendisine ihtiyacı kalmadığını söyler. Bu Joan’ın gitmesini sağlamadığı gibi kendisinden de uzaklaşmasını sağlar.
Turing’in belirlediği şekilde istatistikler tutulur. Gerekli yerlerde gerekli müdahalelerde bulunulur ve Almanlar yenilgiye uğratılır. Savaşın ardından ekibe ellerindeki tüm belgeleri ve verileri yok etmeleri söylenir.
Şüphe sonucu hakkında araştırma yapılıp eşcinsel ilişkisi tespit edilip gözaltına alınan Turing, sorgusunda enigma şifresinin çözülmesi sürecinde yaşadıklarını kendisini sorgulayan polise anlatır. Turing, ahlaksızlıktan mahkum edilir. Hapse girmemek için homoseksüel eğilimlerinden kurtulmasını sağlayacak bir hormonal tedavi görmeye razı olur. Turing’i görmeye gelen Joan, tedavinin Turing üzerinde olumsuz sonuçlar doğurduğunu görür. Turing, aradan geçmiş yıllarda evinde Christopher’ı geliştirmeye devam etmiştir. Christopher aslında Turing’in okuldaki tek arkadaşı olan, şifrelemeyi öğrenmesini sağlayan ve bir hastalıktan dolayı ölen ilk aşkıdır.
Turing, kendisine hormonal tedavi cezası verildikten 1 yıl sonra 7 Haziran 1954’te intihar eder. Öldüğünde 41 yaşındadır.

Comment / Yorum:
Norveçli yönetmen Morten Tyldum’un İngilizce olarak çektiği ilk uzun metrajlı filmi olan 2014 yapımı “The Imitation Game / Yapay Oyun”, İngiliz bilgisayar bilimcisi, kriptolog ve matematik dehası Alan Turing’in gerçek hayat hikayesini konu alan Andrew Hodges’un “Alan Turing: The Enigma” adlı biyografik romanından Graham Moore tarafından senaryolaştırıldı. Filmin çekimleri İngiltere’de gerçekleştirildi. Film, 12 Ocak 2015 itibariyle sadece Amerika genelinde 41.036.816 dolar hasılat elde etti.
Turing’in hayatının 3 evresinin anlatıldığı film, duygularından arınmış gibi gözüken bir dehanın aslında tüm hayatını ve çalışmalarını ilk aşkı Christopher’a adayarak gerçekleştirdiğini gözler önüne seriyor. Turing’in bir dehanın ötesinde bir kahraman olduğunun altı çiziliyor Tarihçilere göre Enigma’nın kırılması savaşı 2 yıl daha kısalttı ve 14 milyon hayat kurtardı. Turing’in Christopher adını verdiği makinesi, günümüzün bilgisayarlarının atalarından biri olarak kabul ediliyor. Ayrıca Enigma’nın kırılmasının 50 yıl devlet sırrı olarak saklanmasına da değiniliyor.
Yapım proje aşamasındayken Turing’i Leonardo Dicaprio’nun oynaması düşünülse de, Benedict Cumberbatch’ta karar kılındı. Yıldızını giderek parlatan Cumberbatch’ın Alan Turing performansı da görülmeye değer. Keira Knightley’nin de kariyerinin en iyi performanslarından birini sergilediğini söylemek gerek. 5 dalda Altın Küre’ye aday olup ödül kazanamayan yapımın Oscar adaylıkları alması da sürpriz olmaz. Vasat bir yılda Oscar’ın favorisi olabilecek bir performansa imza atan Cumberbatch’ın şanssızlığı 2014’ün son yılların en güçlü erkek oyuncu performanslarına sahne olmuş olması.
The Imitation Game, 2014’ün en iyi yapımlarından biri. Özellikle biyografik filmlerden hoşlananların beğeniyle izleyeceği bir yapım.

Imdb note: 8.3                             My note: 8.5

Birdman / Atmaca (2014)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Alejandro Gonzalez Inarritu

Screenplay / Senaryo:
Alejandro Gonzalez Inarritu
Nicolas Giacobone
Alexander Dinelaris
Armando Bo

Cast / Kadro:
Michael Keaton
Zach Galifianakis
Edward Norton
Andrea Riseborough
Amy Ryan
Emma Stone
Naomi Watts
                                                             Lindsay Duncan
                                                             Damian Young
                                                             Natalie Gold
                                                             Jeremy Shamos
                                                             Merritt Wever
                                                             Michael Siberry
                                                             Clark Middleton

Subject / Konu:
Broadway’de yönetmenlik ve oyunculuk yapan Riggan Thomson, yıllar önce oynadığı ve üzerine yapışan Birdman / Atmaca karakteriyle hatırlanmaktadır. Oyununda yer almamasını istediği ve fakat sözleşmesi olan oyuncunun sakatlanmasını sağlar.
Oyuncu kadrosunda yer alan Lesley, boşa çıkan rol için ilişki yaşadığı aktör Mike Shiner’ı önerir. Riggan, popüler bir aktör olan Mike’ın kadroya dahil olmasını onaylar. Mike’ın kadroya dahil olmasıyla bilet satışları patlar. Mike, oyunun ön gösteriminde içtiği cinin gerçek olmaması yüzünden oyunu sabote edince Riggan perdeyi kapattırmak zorunda kalır.
Eski karısı tarafından uyarılan Riggan, asistanlığını yapan, rehabilitasyondan çıkmış kızı Sam’le ilgilenmeye çalışır. Ancak iletişim kurmayı başaramadığı gibi kızından kariyeri ve oyunculuğuna dair olumsuz sözler işitir.
Mike, Riggan’ın hayatından kesitleri kendi hikayesiymiş gibi bir röportajda kullanır. Gazetede Riggan’dan neredeyse hiç bahsedilmemesi ise Riggan’ın sinirlenmesine ve Mike’la kapışmasına neden olur.
Mike, Lesley’ye kaba davrandığı için ayrılırlar. Mike ve Sam yakınlaşırlar.
Riggan, 2. ön gösterimde sahne arasında sigara içerken bornozu kapıya sıkışır. Sahneye dönebilmesi için bornozunu çıkarıp iç çamaşırıyla dışardan dolaşması gerekir. Sahneye de o vaziyette çıkar. Riggan’ın internete düşen görüntüleri kısa sürede yüzbinler tarafından izlenir. Yazdığı eleştirilerle oyunların akıbetini belirleyen Dickinson, Riggan’a oyununu mahvedecek bir eleştiri yayınlayacağını söyler.
Hayatı giderek dibe vuran Riggan, oyuna gerçek silahla çıkar. Etkileyici bir performansın ardından kendisini burnundan vurur. Farkında olmayarak üstün gerçekçilik akımını başlatmış olur. Hastane odasında uçan kuşları gören Riggan, pencereyi açıp onlara eşlik eder…

Comment / Yorum:
Meksikalı yönetmen, senarist ve yapımcı Alejandro Gonzalez Inarritu’nun 5. uzun metrajlı filmi olan (bir bölüm yönettiği 2002 yapımı “11’09”01 / 11 Eylül” haricinde) 2014 yapımı “Birdman / Atmaca”, Inarritu’nun kendi türünün dışına çıktığı bir komedram. Yaklaşık 18.000.000 dolara mal olan film, bir aydan kısa bir süre zarfından New York’ta çekildi. Filmin büyük bölümü Broadway’de bulunan St. James Theatre’da çekildi.
Oldukça zengin bir oyuncu kadrosunu bir araya getiren filmde başrolde 6 yıl sonra ilk başrolünü oynayan Michael Keaton’ı izliyoruz. Rol, Keaton için biçilmiş kaftan ve deyim yerindeyse oyuncu için bir yeniden doğuşa neden olacak. Uzun süredir gereksiz yapımlarda gereksiz roller üstlenen Edward Norton, nihayet oyunculuk gücünü gösterebildiği bir rolle filmin ağır toplarından biri. Karakter oyunculuğunda da başarılı olduğunu gösteren Naomi Watts, komedi filmlerinde canlandırdığı abartılı karakterlerin aksine ölçülü ve sade bir karakteri canlandıran Zach Galifianakis ve canlandırdığı sorunlu karakterle “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” kategorisinde başta Oscar, Altın Küre ve BAFTA olmak üzere birçok ödüle aday gösterilen Emma Stone filmin diğer dikkat çeken isimleri.
Filmde George Clooney, Robert Downey Jr. gibi süper kahraman filmlerinde oynamış aktörlere göndermeler var. Başrolde izlediğimiz Michael Keaton’ın da Tim Burton’ın yönettiği 2 filmde Batman’i canlandırdığını unutmamak gerek. Edward Norton ve Naomi Watts, daha önce 2006 yapımı “Duvak / The Painted Veil” filminde de birlikte rol alıp bir çifti canlandırmışlardı. Edward Norton ve Zach Galifianakis, Michael Keaton’ın hayranı olduklarını ve onunla çalışmaktan zevk duyduklarını belirtmişler.
Filmin, Inarritu’nun teknik açıdan çektiği en güçlü, senaryo bakımından ise en yalın filmi olduğunu söylemek yanlış olmaz. Filmin asıl alamet – i farikası ise plan sekans çekilmiş olması. Filmi yaklaşık 100 dakika tek sahne olarak izlemek, seyirci için yorucu olsa da; teknik bakımdan tam büyük bir ustalığa işaret ediyor. 100 dakikanın ardından kısa bir es veren film tekrar plan sekans olarak devam edip bitiyor. Bu anlatım dili, hikaye ne kadar yalın olsa da, filmi farklı ve güçlü kılıyor.
7 dalda Altın Küre’ye aday olan film, favorilerden biri olarak gösterildiği “Müzikal ya da Komedi Dalında En İyi Film” ödülünü “The Grand Budapest Hotel / Büyük Budapeşte Oteli”ne kaptırdı. Sadece “En İyi Senaryo” ve Keaton’ın net favori olduğu “Müzikal ya da Komedi Dalında En İyi Erkek Oyuncu” ödüllerini kazanabilen film, 9 dalda Oscar’a aday gösterildi. Altın Küre’deki sürprizlere karşın Birdman, “En İyi Film”, “En İyi Yönetmen”, “En İyi Özgün Senaryo”, “En İyi Erkek Oyuncu” ve “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” gibi kategorilerde güçlü favorilerden biri.
Birdman, Inarritu’nun önceki filmlerinin aksine hikaye olarak büyüleyici bir yapım değil. Ancak teknik gücünü sonuna kadar hissettiren bir film. Uzun süre sonra Michael Keaton ve Edward Norton gibi önemli aktörleri, kendilerine yakışır rollerde izleyebilmek de cabası.

Imdb note: 8.5                             My note: 8

Cevriyem (1978)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Memduh Ün

Screenplay / Senaryo:
Safa Önal

Cast / Kadro:
Türkan Şoray
Kadir İnanır
Erol Taş
Neriman Köksal
Nubar Terziyan
Mürüvvet Sim
Süleyman Turan
Memduh Ün
Ali Şen
Reha Yurdakul
                                                                Leman Akçatepe
                                                                Baki Tamer
                                                                Tuncay Özinel
                                                                Alpay İzer
                                                                Dinçer Çekmez
                                                                Yılmaz Kurt
                                                                Süheyl Eğriboz
                                                                Erdoğan Seren
                                                                Bilge Şen
                                                                Mustafa Yavuz
                                                                Abdi Algül
                                                                Tevfik Şen
                                                                Tahsin Koray

Subject / Konu:
Meyhanede Fosforlu Cevriye’ye sarkıntılık edilince, olay çıkar. Meyhanedekiler, polislerin geldiğini görünce kaçarlar. Cevriye polislerden gizlenmek için bir teknenin içine girer. Silahlı ve yaralı bir adamı karşısında bulur. Fenalaşan adamı evine taşır.
Sabah olunca başına bela olmaması için karakola gidip durumu anlatmaya karar verir. Ancak çocukluğunu ve babasının polislerce götürülüşünü hatırlayıp vazgeçer. İlaç almak için girdiği eczanede bulunan gazeteden evindeki adamın banka soygunu yapıp bir memuru öldürdüğünü ve görüldüğü yerde vurulacağını öğrenir.
Katil Ahmet’i yakalamakla görevli olan baş komiser Cemil, işe Ahmet’in ailesini soruşturarak başlar.
Cevriye, eve getirdiği doktora silah zoruyla Ahmet’teki kurşunu çıkarttırır. Cemil ve polisler doktorun ihbarı üzerine Cevriye’nin evini basarlar. Ancak Ahmet’i bulamazlar. Cevriye gözaltına alınıp sorgulanır. İlk başta katilden haberi olmadığını söylese de, doktorla yüzleştirilince tüm olanları itiraf etmek zorunda kalır. Cemil, Cevriye’yi serbest bırakır ve takip ettirir.
Cevriye, Ahmet’i Dudu’nun evinin çatı katında saklamaktadır. Dudu’nun evi Cemil tarafından basılınca, aşık olduğu Ahmet’i başka bir evde gizlemeye başlar. Ahmet’in aslında banka soygunu yapmak için adam öldürmediğini, öldürdüğü kişinin kardeşini kirletip ölmesine neden olan kişi olduğunu öğrenir. Ahmet, kardeşinin başına gelenlerin öğrenilmemesi için olaya soygun süsü vermiştir.
Yurt dışına kaçma planı yapan Ahmet, Cevriye’yi bırakıp gider. Ailesiyle helalleşmeye gider. Ancak babası soyguncu zannettiği oğluna hakkını helal etmez. Ahmet, Cevriye’nin yanına dönüp onunla da vedalaşır. Gitmek üzereyken bulundukları evin etrafını polisler sarar. Cemil, Ahmet’e teslim olması için 10 dakika süre verir. Ahmet teslim olmayacağını söyleyince; Cevriye, Cemil’den 1 saat mühlet isteyip Ahmet’in babasının yanına gider ve gerçekleri anlatıp oğlunu kurtarmasını ister. Babası Ahmet’in yanına gider ve onu teslim olmaya ikna eder.

Comment / Yorum:
Safa Önal tarafından senaryosu yazılıp Memduh Ün tarafından yönetilen 1978 yapımı “Cevriyem”, Türk sinemasındaki Fosforlu Cevriye uyarlamalarından biri olmakla beraber en son 2002 yapımı “Gönderilmemiş Mektuplar” adlı filmde bir araya gelen Türkan Şoray ve Kadir İnanır’ı Yeşilçam’da son kez buluşturma özelliği de taşıyor. Filmin ilk gösterim tarihi 1 Kasım 1978. Filmin müzikleri Cahit Berkay imzası taşıyor.
Senaryoda Ahmet karakteri üzerinden karşımıza çıkan bir takım sorunlar var. Cevriye tarafından yaptıkları sorgulanan Ahmet, ilk başta sistemi eleştirip devrimci mesajlar veren, sonrasında ise yaptıklarını namus cinayetiyle açıklaması nedeniyle tutarsız bir karakter. Bu tutarsızlığın asıl nedeni ise sansür. Çünkü filmde sansür sorunları nedeniyle çıkartılmış sahneler ve değiştirilmiş kısımlar bulunuyor.
Türkan Şoray ve Kadir İnanır her zamanki gibi uyumlu. Birçok Yeşilçam emektarının bulunduğu yardımcı oyuncular arasında ise Erol Taş dikkat çekiyor. Cevriyem, Türkan Şoray ve Kadir İnanır filmlerinin en iyilerinden biri değil. Yine de ikili hatırına seyredilebilir.

Imdb note: 6                               My note: 5.5

The Theory of Everything / Her Şeyin Teorisi (2014)

$
0
0
Director / Yönetmen:
James Marsh

Screenplay / Senaryo:
Anthony Mccarten

Novel / Kitap:
Jane Hawking (from “Travelling to Infinity My Life with Stephen”)

Cast / Kadro:
Eddie Redmayne
Felicity Jones
Charlie Cox
Emily Watson
Simon Mcburney
David Thewlis
                                                             Maxine Peake
                                                             Harry Lloyd
                                                             Tom Prior
                                                             Sophie Perry
                                                             Alice Orr – Ewing
                                                             Thomas Morrison
                                                             Michael Marcus
                                                             Frank Leboeuf

Subject / Konu:
Genç kozmoloji öğrencisi Stephen, gittiği partide Jane’le tanışır. Gecenin sonunda Jane, Stephen’a telefon numarasını verir.  Bir yandan Jane’le yakınlaşırken, diğer taraftan da teorisi üzerinde çalışır.
Yolda yürürken ayağı burkulup sertçe düşen Stephen, motor nöron hastalığı sonucu kas faaliyetlerini ve dolayısıyla da hareket kabiliyetini kaybetmeye başlar ve kendisine 2 sene ömür biçilir. Jane, Stephen’ın yanında olmaktan vazgeçmez. Evlenirler ve 2 çocukları olur.
Stephen durumu ağırlaşmaya başlasa da, kara delik teorisiyle ses getirir ve zamanın başlangıcı olduğunu kanıtlamaya çalışır.
Stephen’ın hastalığından sonra kendisini kocasına ve çocuklarına adayan Jane, kendisini rahatlatmak için kilise korosuna katılır. Koroyu yöneten ve çocuklarına piyano dersi vermeye başlayan Jonathan’la yakınlaşır. Bu yakınlaşma, 3. çocuğunu dünyaya getirdiğinde hakkında dedikoduların çıkmasına neden olur.
Akciğer iltihabından dolayı komaya giren Stephen, Jane’in kararıyla hayata geri döner. Kurtarılabilmesi için boğazı delinen Stephen, konuşma yetisini de yitirir.
Stephen, bakıcısı Elaine’le güçlü bir bağ kurar. Yazdıklarını sesli hale getiren bir tür ses robotu kullanmaya başlayarak dış dünyayla daha sağlıklı şekilde iletişim kurmaya başlar. Zamana dair bir kitap yazmaya başlar.
Amerika’ya gidecek olan Stephen, Elaine’le birlikte gitmek istediğini söyleyince Jane’le bağları gevşer. Jane, Stephen’ın da onayıyla Jonathan’a gider.
Zamanın Kısa Tarihi, dünyada 10.000.000’dan fazla satar. 72 yaşındaki Stephen, emekli olmayı düşünmüyor. Stephen, kraliçenin şövalyelik ünvanını reddetti. Jane, doktorasını ortaçağ İspanyol şiirleri üzerine yaptı. Stephen ve Jane, evli kalıp arkadaşça yaşamaya devam ettiler.

Comment / Yorum:
Senarist Anthony Mccarten, 3 senelik bir ikna sürecinin ardından Jane Hawking’ten, eşi Stephen Hawking ve kendisiyle ilgili yazdığı biyografik kitabı “Travelling to Infinity My Life with Stephen”ı senaryolaştırmak için izin almayı başarır. Kitabın filme uyarlanması, yaklaşık 10 yıllık bir süre aldı. 2008 yapımı “Man on Wire / Teldeki Adam” ile “En İyi Belgesel” dalında Oscar kazanan James Marsh’ın 4. uzun metrajlı yönetmenlik deneyimi olan “The Theory of Everything / Her Şeyin Teorisi”, yaklaşık 15.000.000 dolarlık bir bütçeyle İngiltere’de çekilir.
Eddie Redmayne, rolüne hazırlanırken Stephen Hawking’le tanıştı ve 40 Als hastasıyla görüştü. Eski Fransız futbolcu Frank Leboeuf, filmde küçük bir rolde oynadı.
Stephen Hawking’in teorilerine yüzeysel şekilde değinen ve ağırlıklı olarak bir özel hayat biyografisi olan The Theory of Everything, Eddie Redmayne’in müthiş oyunculuğu dışında etkileyicilikten uzak bir yapım. 2 dalda Altın Küre kazanan ve 5 dalda da Oscar’a aday gösterilen yapım, “En İyi Erkek Oyuncu” ve “En İyi Film Müziği” kategorilerinde favoriler arasında gösterilmekte.
The Theory of Everything, söz konusu Stephen Hawking gibi sıra dışı bir karakterin biyografisi olması nedeniyle beklentileri yükselten ve fakat karşılayamayan bir yapım. Eddie Redmayne’in başarılı performansı hatırına seyredilebilir.

Imdb note: 7.8                             My note: 6

Whiplash (2014)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Damien Chazelle

Screenplay / Senaryo:
Damien Chazelle

Cast / Kadro:
Miles Teller
J. K. Simmons
Paul Reiser
Melissa Benoist
Austin Stowell
Nate Lang
Chris Mulkey
Damon Gupton
Suanne Spoke
Max Kasch
                                                             Charlie Ian
                                                             Jayson Blair
                                                             Kofi Siriboe
                                                             Kavita Patil
                                                             C. J. Vana
                                                             Tarik Lowe
                                                             Tyler Kimball
                                                             Rogelio Douglas Jr.
                                                             Adrian Burks
                                                             Calvin C. Winbush
                                                             Joseph Brunuo
                                                             Michael D. Cohen
                                                             Jocelyn Ayanna
                                                             Keenan Henson
                                                             Janet Hoskins
                                                             April Grace
                                                             Clifton ‘Fou Fou’ Eddie
                                                             Marcus Henderson
                                                             Tony Baker
                                                             Henry G. Sanders
                                                             Sam Campisi

Subject / Konu:
Ülkenin en iyi müzik okulu Shaffer Üniversitesi’nde oldukça sert, disiplinli ve mükemmeliyetçi bir eğitmen olan Fletcher, yarışmaya hazırlanan orkestrasına yedek baterist olarak büyük bir müzisyen olmak arzusuyla yanıp tutuşan Andrew’u seçer. Andrew notalarını kendisine emanet eden baş bateristin notalarını kaybedince Fletcher tarafından baş bateristliğe getirilir. Çok geçmeden yine Fletcher tarafından baş bateristlikten alınır. Ustalaşmaya karar veren Andrew, kariyerine engel olacağını düşündüğü kız arkadaşı Nicole’den ayrılır. Büyük efor sarf edip tekrar baş baterist olmayı başarır.
Andrew, yarışma günü geldiğinde otobüsü arıza yaptığı için araba kiralamak zorunda kalır. Geç kalır ve bagetlerini yanında getirmeyi unutur. Fletcher, kısa bir zamanda bagetlerini alıp gelmezse orkestrada çalamayacağını söyler. Aceleyle bagetlerini alıp konser salonuna yetişmeye çalışan Andrew trafik kazası geçirir. Kanlar içinde salona gelir ve çalmaya çalışır. Ancak Fletcher tarafından orkestradan kovulur.
Fletcher’ın öğrencilerinden biri kendini asarak intihar edince hakkında soruşturma başlatılır. Andrew, Fletcher’ın aleyhinde gizli ifade verince Fletcher okuldan attırılır. Aylar sonra Andrew, tesadüfen Fletcher’ın bir barda çalacağını öğrenir. Onu izlemeye gider.  Fletcher, Andrew’a yeni orkestrasında baterist olmasını teklif eder. Andrew uzun süredir bıraktığı tutkusuna geri döner. Sahneye çıktığında, Fletcher’ın kendisinden intikam almak için bir tuzak hazırladığını görür. Notalarını bilmediği bir besteye eşlik etmek zorunda kalır ve başarısız olur. Rezil olsa da tekrar sahneye döner ve solo yapıp Fletcher’ı kendisine uymak zorunda bırakır.

Comment / Yorum:
2013 yılında aynı adlı bir kısa film yapan Damien Chazelle, senaryosunu yazığı yönettiği Whiplash’le ilk uzun metrajlı filmine imza atar. 2014 yapımı film, 3.300.000 dolarlık bütçeyle California’da 19 günde çekilir. Andrew karakterini Miles Teller canlandırdı. J. K. Simmons, kısa filmde olduğu gibi uzun metrajlı yapımda da Fletcher karakterini canlandırdı. Film, 9 Ocak 2015 itibariyle Amerika genelinde 6.154.000 dolar hasılat elde etti. Miles Teller filmdeki bateri performanslarını kendisi yaptı. Öncede piyano çalmasını bilen J. K. Simmons, ise film için tekrar piyano dersleri aldı.
Müzikal bir drama olarak tanımlanabilecek bağımsız yapım, 2014 yılının sürpriz filmi olmayı başardı. J. K. Simmons’ın müthiş performansıyla Edward Norton ve Mark Ruffalo gibi favori gösterilen isimlerin arasından sıyrılıp “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” kategorisinde Altın Küre’yi kucaklamasının ardından film, 5’er dalda BAFTA ve Oscar’a aday gösterildi. Film aday gösterildiği çoğu kategoride ödül alamayacak olsa da, J. K. Simmons’un “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” kategorisinde Oscar’ın net favorisi haline geldiğini ve kuvvetle muhtemel ödülü kucaklayacağını söyleyebiliriz.

Imdb note: 8.7                             My note: 7

Another Me / İçimdeki Ben (2013)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Isabel Coixet

Screenplay / Senaryo:
Isabel Coixet

Novel / Kitap:
Cathy MacPhail (from “Another Me”)

Cast / Kadro:
Sophie Turner
Claire Forlani
Rhys Ifans
Eugenio Perez
Gregg Sulkin
Priyanka Patel
Ivana Baquero
                                                             Jonathan Rhys Meyers
                                                             Charlotte Vega
                                                             Geraldine Chaplin
                                                             Neil D’Souza
                                                             Sara Lloyd – Gregory
                                                             Zita Sattar
                                                             Tara Flanagan
                                                             Sion Daniel Young
                                                             Daniel Hawksford
                                                             Ian Piekielniak
                                                             Leonor Watling

Subject / Konu:
Mutlu bir aile yaşantısı olan Fay’in babasının ani rahatsızlığı sonucu mükemmel çocukluk dönemi sona erer. Babası günbegün eriyip ölüme yaklaşır.
Fay, sürpriz şekilde hocası John tarafından Macbetch oyununda kraliçeyi oynaması için seçilir. Hayal kırıklığına uğrayan Monica ise Fay’in dublörü seçilir. Monica, Fay’e kırıcı sözler söyleyip onu aşağılamaya çalışır.
Takip edildiğini düşünen Fay, bir resimde iki gölgenin olduğunu görüp hayrete düşer. Psikolojisi bozulmaya başlar. Annesinin babasını aldattığını farkına varır. Fay, kendisiymiş gibi davranan biri olduğuna kanaat getirir. Annesine bu düşüncesini anlatınca, Layla isimli ölmüş bir ikizi olduğunu öğrenir. Monica’nın kendisi gibi davranıp insanların karşısına çıktığını düşünür.
Fay, annesinin hocası John’la yasak aşk yaşadığını farkına varır ve annesinden John’u terk etmesini ister. Annesi, John’dan ayrılır.
Fay, oyunda başrolü paylaştığı, okul arkadaşı Drew’la ilişki yaşamaya başlar.
Annesi tekrar John’la görüşmeye başlar. Birlikteyken camlarına taş fırlatan bir kız yüzünden büyük bir trafik kazası geçirirler. Annesi sıyrıklarla kurtulurken, John yoğun bakıma alınır. Fay, olayı öğrenir ve taşı atanın ikizi olduğu fikrine varır.
Fay, okula gitmediği bir günün ertesinde herkes kendisine okula gitmiş gibi davranınca, ikizinin yerine geçip okula gittiğini anlar.
Babası, Fay’e kendisinin de Layla’yı gördüğünü açıklar. Annesi hamileyken yaşanan sorundan ötürü ikizlerden birinin seçilmesi gerektiğini ve kendisini seçerek Layla’nın hayatından vazgeçişlerini anlatır. Layla’nın ölüm belgesini imzaladığı için kendi hayatını istediğini ve ondan zarar görmemek için yüzüne bakmamasını söyler.
Fay, hayalet kardeşi Layla’yla yüzleşmeye giderken arkasından gelmeye çalışan babası bozuk asansöre biner ve arıza sonucu can verir.
Oyunun sahneleceği gün sahneye çıkan Fay değil Layla’dır.

Comment / Yorum:
2008 yapımı “Elegy / Aşkın peşinde” ile dünya çapında adından söz ettirmeyi başaran Katalan yönetmen Isabel Coixet’in senaryosunu Cathy MacPhail’in aynı adlı romanından uyarlayıp yönettiği “Another Me / İçimdeki Ben”, ağırlıklı olarak Galler’in Cardiff şehri ve İspanya’da çekildi. Film, yönetmenin İngilizce olarak çektiği 6. uzun metrajlı filmi oldu.
Filmin başrolünde “Game of Thrones / Taht Oyunları” dizisiyle şöhrete kavuşan Sophie Turner rol alıyor. Filmde ayrıca Claire Forlani, Rhys Ifans, Jonathan Rhys Meyers ve
Geraldine Chaplin gibi menşei Birleşik Krallık olan tanınan oyuncular da yer alıyor.
Filmin yapım aşaması, başrol oyuncusu Sophie Turner’ın Games of Thrones çekimleri yüzünden oldukça uzadı. Yönetmen Coixet, Jonathan Rhys Meyers’ın disiplinsiz hareketlerinden rahatsızlık duyduğunu belirtti.
Another Me, psikolojik gerilimle gizemin iç içe geçtiği, tahmin edilebilir bir hikayeye sahip. Bununla beraber filmin fena sayılmayacak bir temposu ve anlatım dili var.

Imdb note: 4.8                             My note: 5

American Sniper / Keskin Nişancı (2014)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Clint Eastwood

Screenplay / Senaryo:
Jason Hall

Novel / Kitap:
Chris Kyle
Scott McEwen
James Defelice

Cast / Kadro:
Bradley Cooper
Sienna Miller
Keir O’Donnell
Marnette Patterson
Reynaldo Gallegos
                                                             Jake McDorman
                                                             Kevin Lacz
                                                             Cory Hardrict
                                                             Eric Ladin
                                                             Luke Grimes
                                                             Samy Sheik
                                                             Tim Griffin
                                                             Luis Jose Lopez
                                                             Brian Hallisay
                                                             Erik Aude
                                                             Jad Mhidi Senhaji
                                                             Navid Negahban
                                                             Zack Duhame
                                                             Mido Hamada
                                                             Kathe Mazur
                                                             Sam Jaeger
                                                             Chance Kelly
                                                             Ryan Sadaghiani
                                                             Ayman Saman

Subject / Konu:
Chris, kaba ve hovarda biri olarak çiftlikte yetişmiştir. Televizyonda gördüğü terörist saldırının ardından askere katılmaya karar verir. Oldukça sıkı bir eğitimden geçmeye başlar. Barda tanıştığı Taya’yla yakınlaşır ve birlikte yaşamaya başlar. 11 Eylül saldırıları yaşanır. Chris, Taya’yla evlenir. Evlendiği gün, Felluce’ye göreve gönderileceğini öğrenir.
Keskin nişancı olan Chris, önce konvoya yaklaşan ve elinde bomba olan çocuğu, sonra da bombayı alıp konvoya fırlatmaya çalışan kadını vurup öldürür. Kritik yerlerde kritik atışlar yapıp konvoyu korumaya devam eder. Telefonla konuştuğu Taya’dan kardeşinin de Irak’a gönderildiğini öğrenir.
Chris, bir eve yapılan baskında Zarqawi’nin Kasap diye anılan önemli bir adamının gerçek kimliğinin Amir Khalaf Fanus olduğunu ortaya çıkarır. Ancak Kasap’ı yakalamak için harekete geçtiklerinde konvoyları saldırıya uğrar ve başarısız olurlar. Başarısız olmalarının temel nedeni, Olimpiyat’ta kazanmış Suriyeli keskin nişancı Mustafa’nın etkili atışlarıdır.
Görev süresi dolan Chris, ülkeye geri döner. Taya, sağlıklı bir doğum sonrasında ilk bebeklerini dünyaya getirir. Taya, Chris’e askerliği bırakması için baskı yapar. Ancak Chris çok geçmeden soluğu 2. kez Irak’ta alır. Kardeşiyle karşılaşır ve onu askerlikten nefret etmiş bir halde bulur.
Irak’ta kellesine 180.000 dolar ödül konan Chris, kendi ekibini kurup Kasap’ı yakalamakla görevlendirilir. Ancak amacına ulaşmayı yine başaramaz ve görev süresi dolunca ülkesine döner. Taya, ikinci bebeklerini dünyaya getirir. Bir türlü hayatına adapte olmayan Chris, 3. kez Irak’a gider. Bu sefer ülkesine geri dönerken öldürülen adamları da yanındadır.
Chris, Taya’nın gitmemesi yönündeki tüm telkinlerine karşın Mustafa’yı öldürmek konusunda kararlı olduğu için 4. kez Irak’a gider.
Büyük risk alıp uzun mesafeden atış yapan Chris, Mustafa’yı öldürmeyi başarır. Ancak bu atış, bulundukları binada kıstırılmalarına neden olur. Chris kurtarılır ve ülkesine geri döner. Yine hayata uyum sağlamakta zorluk çekince, doktora gider ve gazilerin rehabilitasyonlarında bulunmaya başlar. Bir süre sonra normale dönmeyi başarır.
2 Şubat 2013 tarihinde Chris, yardım etmeye çalıştığı bir emekli asker tarafından öldürülür.

Comment / Yorum:
Bir Amerikan keskin nişancısı olarak Irak’ta görev yapmış Chris Kyle’ın Scott McEwen ve James Defelice’le kaleme aldığı aynı adlı otobiyografisinden Jason Hall tarafından senaryosu uyarlanan “American Sniper / Keskin Nişancı”, aynı yıla 2 film sığdıran Clint Eastwood tarafından yönetildi. Eastwood’un beklenen ilgiyi görmeyen “Jersey Boys / Jersey’li Çocuklar” ile Oscar yarışında yarışamayacağının anlaşılmasıyla American Sniper’ın Oscar yarışına yetiştirildiğini söylemek, pek de yanlış olmaz. Çekimleri Fas ve California’da yapılan film, 58.800.000 dolara mal oldu. Film, 29 Ocak itibariyle sadece Amerika genelinde 217.092.013 dolar hasılat elde etmiş durumda.
Filmi yönetmesi için ilk düşünülen isim David O. Russell’dı. Sonra Steven Spielberg’te projeyle ilgilendi. Ancak nihayetinde yönetmen koltuğuna Clint Eastwood oturdu. Böylece hayattayken otobiyografisi film yapılırsa sadece Eastwood tarafından yönetilmesini isteyen Chris Kyle’ın isteği de gerçekleşmiş oldu. Taya Kyle karakterni canlandırması için Jaimie Alexander, Kate Mara ve Evangeline Lilly gibi oyuncuların isimleri geçse de, rol Sienna Miller’a gitti. Sienna Miller, Taya Kyle’la internet aracılığıyla görüştü ve daha sonra da Los Angeles’ta birlikte zaman geçirdiler.
Biraz geç de olsa Oscar yarışına yetiştirilen American Sniper, 6 dalda Oscar adaylığı kazanmayı başardı. En İyi Erkek Oyuncu kategorisinde aday gösterilen Bradley Cooper, böylece son 3 yılda ard arda ödüle aday gösterilmiş oldu. Ancak genel kanı, hem Cooper’ın hem de filmin ana kategorilerdeki adaylıklardan eli boş döneceği ve sadece ses miksajı ve ses kurgusu kategorilerinde ödüle yakın olduğu yönünde.
Bir yakın geçmiş otobiyografisi olan American Sniper, Amerika’nın Irak’ı işgalini meşru gören, her müslümanı, hatta çocukları bile potansiyel terörist olarak ele alan bir zihniyetle Amerikan milliyetçiliğini okşama çabasında olan bir yapım. Bu tarz filmlerin güçlü şekilde kollanıp ödüllendirildiklerine daha önce de şahit olduk. “Hurt Locker” gibi bir çöp için “Avatar” gibi bir başyapıtın harcandığını unutmayalım.
American Sniper vasat bir film. İşgalci bir ülkenin 160 kişiyi öldürmüş keskin nişancısının, kahraman olarak resmedilme çabası. Ayrıca Chris Kyle’ın, düşmanlarının efsane keskin nişancısı Mustafa’yı öldürüp öldürmediği de belli değil. Yani filmde saptırılmış gerçekler de mevcut. Filmin hareketli sahneleri başarılı. Ancak sonuç, vasat bir yapımdan fazlası değil.

Imdb note: 7.6                             My note: 5.5

Dracula Untold / Dracula: Başlangıç (2014)

$
0
0
Director / Yönetmen:
Gary Shore

Screenplay / Senaryo:
Matt Sazama
Burk Sharpless

Cast / Kadro:
Luke Evans
Dominic Cooper
Sarah Gadon
Art Parkinson
Charles Dance
Diarmaid Murtagh
Ronan Vibert
William Houston
Ferdinand Kingsley
                                                              Zach Mcgowan
                                                              Paul Kaye
                                                              Thor Kristjansson
                                                              Arkie Reece

Subject / Konu:
Vlad, 1000 çocukla beraber Türkler tarafından esir edilip savaşması için yetiştirilmiştir. Bir prens olduğunda ise Türkler en büyük düşmanı olur. Bir gün bir mağarada Türkleri yok etmiş garip bir yaratık görür. Bu yaratığın bir vampir olduğunu ve nasıl özgür bırakılacağını öğrenir.
Vlad barış içinde yaşamak istemektedir. Ancak vergi almak için gelen Hamza Bey, kaybolan 1 tabur askerin hesabını sorduktan sonra padişahın savaştırılmak üzere 1000 çocuk istediğini söyler.
Vlad, eskiden kardeş gibi olduğu Fatih Sultan Mehmet’i isteğinden vazgeçirmek için yanına gider. Ancak padişah isteğinden vazgeçmediği gibi Vlad’ın oğlunun yetiştirilmek üzere sarayına gönderilmesini de ister.
Vlad, oğlunu teslim almak üzere gelen elçileri öldürür. Yaptığının savaş nedeni olduğunu bildiği için çare bulabilmek düşüncesiyle mağaradaki vampirin yanına gider. Vampirle yüzleşir. Muazzam bir güce ulaşabilmek uğruna vampirin kanını içip kendisini dönüştürür. Ancak güçlerini gün ışığında ve gümüş bulunan ortamlarda kullanamamaktadır.
Kalesine döndüğünde Türk askerlerinin kaleyi kuşattığını görür. Yeni kazandığı güçleri kullanarak tek başına tüm orduyu yok eder. Kalede kalmalarının tehlikeli olduğunu söyler ve dağın tepesinde bulunan Cosia Manastırı’na gitmeye karar verir. Amacı padişahı ordusuyla birlikte yenilgiye uğratmaktır.
Halkı bir yaratığa dönüşmüş Vlad’ı yakmaya kalksa da başarılı olamazlar. Vlad, yarasalardan oluşturduğu ordusuyla padişahın dev ordusuna karı savaşır. Fakat bu sırada eşi Mirena, oğlunu götürmek için gelen askerler yüzünden manastırdan aşağıya düşer. Vlad, gün ışımakta olduğu için Mirena’yı düşerken kurtaramaz. Padişah, Vlad’ın oğlunu alıp gider. Ölmek üzere olan Mirena, Vlad’tan kanını içmesini ister. Böylece mağaradaki vampir de serbest kalmış olur.
Vlad, yaralı ve ölmek üzere olan kişilere kanından içirir ve onları dönüştürür. Ordusuyla Türk ordusunun üzerine gider. Padişahın çadırına girdiğinde her tarafın gümüşle doldurulduğunu görür. Gücü giderek zayıflar. Padişah tarafından öldürülmek üzereyken, padişaha kazık saplayıp kanını içer.
Vampirler tüm askerlerin kanını emdikten sonra geride kalan tek insan olan Vlad’ın oğlunun kanını da içmek isterler. Vlad, oğlunun güvenliğini sağlayabilmek için gün ışığında kendini ve tüm vampirleri yok eder.
Bir takipçisi tarafından kan içirilerek tekrar diriltilen Vlad, sonraki nesillerde de yaşamaya devam eder.

Comment / Yorum:
Yönetmen Gary Shore’un ilk uzun metrajlı filmi olan “Dracula Untold / Dracula: Başlangıç”, aynı zamanda senaristler Matt Sazama ve Burk Sharpless’ın da ilk senaryosu. Filmin çekimleri Kuzey İrlanda’da yapıldı. Yaklaşık 70.000.000 dolara mal olan film, 215.529.201 dolar hasılat elde etti ve gişeyi büyük bir karla kapadı. Başrolleri oynaması planlanan Sam Worthington ve Abbie Cornish’in projede olmayacakları belli olunca Luke Evans ve Sarah Gadon’da karar kılındı. Diğer kritik rolleri, Dominic Cooper ve Charles Dance canlandırdı. Özellikle Dominic Cooper’ın ödevine hiç çalışmadığını ve sınıfta kaldığını söylemek gerek.
Tarihi öğeler de içeren bir fantastik edebiyat uyarlamasının ilk işine imza atan kişilerce farklı bir bakış açısıyla hayata geçirilmeye çalışılması, gişe başarısını getirse de, başarılı bir film ortaya çıkarmaya yetmemiş. Drakula’nın aslında iyi bir adam olduğunu işlemek, yenilikçi ve farklı bir bakış açısı getirmiş olsa da, gerek tarihi saptırmalar, gerekse fantastik öğelerin abartılı kullanımı ortaya gitgide sıradanlaşan ve tutarsız bir senaryo çıkarmış. Başta Fatih Sultan Mehmet’i canlandıran Dominic Cooper olmak üzere filmde Türkçe konuşan hiçbir oyuncunun düzgün şekilde Türkçe konuşamaması ise başarısızlığı daha da pekiştirmiş.
Dracula Untold, iyi bir fikri kötü şekilde işleyip heba etmiş bir yapım. Film, konusu itibariyle ilgi çekici olsa da, tatmin edici değil.

Imdb note: 6.3                             My note: 3.5

The Pick - Up Artist (1987)

$
0
0
Director / Yönetmen:
James Toback

Screenplay / Senaryo:
James Toback

Cast / Kadro:
Molly Ringwald
Robert Downey Jr.
Dennis Hopper
Danny Aiello
Harvey Keitel
Mildred Dunnock
Brian Hamil
Tamara Bruno
Vanessa Williams
Angie Kempf
                                                            Polly Draper
                                                            Frederick Koehler
                                                            Robert Towne
                                                            Victoria Jackson
                                                            Lorraine Bracco
                                                            Bob Gunton

Subject / Konu:
Jack, sürekli kız tavlamaya uğraşan çapkın biridir. Alonzo’nun kız arkadaşı Lulu’ya kur yapar. Sert ve güçlü bir adam olan Alonzo ise iş yaptığı zengin Fernando’ya beğendiği, Jack’in de ilgisini çeken Randy’yi ayarlamaya uğraşmaktadır. Randy, Fernando’yla birlikte olmak istemese de borçları olan babası Flash için zaman kazanmaya çalışmaktadır. Jack, Lulu’yu tavlasa da çapkınlıklarını sürdürür.
Jack sokakta gördüğü Randy’yle de birlikte olmayı başarır. Ancak Randy diğer kızların aksine kendisiyle bir daha görüşmek istememektedir. Jack, Randy’yi takip edip müzede çalıştığını öğrenir. Öğrencilerini alıp müzeye gider ve Randy’yi tekrar görüşebilmek için ikna etmeye çalışır ama başarılı olamaz. İş çıkışı Randy’yi evine kadar takip eder. Alonzo eve gelip borcunu isteyince, Jack borcu kendisinin ödeyeceğini söyler. Alonzo, ertesi güne kadar mühlet verir.
Randy, belaya bulaştırmak istemediği Jack’ten kurtulup Atlantic City’ye gider. Kumarhanede para kazanmayı dener. Randy’nin kumarhanede olduğunu öğrenen Alonzo, Fernando’yla birlikte kumarhaneye gider. Flash’tan Randy’nin Atlantic City’ye gittiğini öğrenen Jack, yardım istediği dostu Phil ve Flash’la Randy’yi bulmaya gider. Jack, kumarda kaybeden Randy’yi alıp bir galeriye gider ve arabasını satar. Ellerindeki parayla rulet oynayıp kazanırlar. Jack, Randy’nin borcunu ödeyip Flash’ı kurtarır.
Randy, Jack’e birbirlerine zarar verdiklerini söyleyip bir daha görüşmemeleri gerektiğini söyler. Jack ertesi gün evden çıktığında Randy’yi karşısında bulur…

Comment / Yorum:
Daha ziyade senarist ve belgesel yönetmeni olarak tanınan James Toback’ın senaryosunu yazıp yönettiği 1987 yapımı “The Pick – Up Artist”, ortalama bir romantik komedi olmasının yanında şimdilerde Hollywood’un en çok kazanan ve en revaçta aktörlerinin başında olan Robert Downey Jr.’ın rol aldığı ilk büyük yapım olma özelliğini taşıyor. 1986 yılının Mayıs – Ağustos ayları arasında New York ve Atlantic City’de çekilen film, yaklaşık 15.000.000 dolara mal oldu. 18 Eylül 1987’de vizyona giren film, Amerika genelinde 13.290.368 dolar hasılat elde etti.
James Toback, filmin ana karakteri Jack Jericho’yu kendinden esinlenerek yazdı. Aslında Jack rolü, senaryoyu beğenen ve aynı zamanda filmin yapımcılarından da olan Warren Beatty için yazıldı. Ancak Beatty karakteri canlandırmaktan vazgeçince, yönetmen rol için Robert De Niro’yu düşündü. Sonrasında rolün genç bir oyuncu tarafından canlandırılmasına karar verildi ve Robert Downey Jr.’da karar kılındı. 80’li yılların gençlik filmleriyle tanınan Molly Ringwald, Randy karakterini canlandırdı. Film çekilirken 21 yaşında olan Downey Jr. ve 19 yaşında olan Ringwald, canlandırdıkları karakterlerle aynı yaştaydılar. Filmin yardımcı oyuncuları ise Dennis Hopper, Danny Aiello ve Harvey Keitel gibi tecrübeli ve önemli isimler.
Aşkı bulup çapkınlığı bırakan genç Jack ile babasının borçları yüzünden başı belada olan Randy’nin hikayesini konu alan The Pick – Up Artist, bünyesinde macera da bulunduran bir romantik komedi. Seyri keyifli ve fakat vasat bir film. Ancak yine de Robert Downey Jr.’ın gençlik dönemini görmek için izlenebilir.

Imdb note: 5.1                             My note: 5

The Local Stigmatic (1990)

$
0
0
Director / Yönetmen:
David F. Wheeler

Screenplay / Senaryo:
Heathcote Williams

Play / Oyun:
Heathcote Williams

Cast / Kadro:
Al Pacino
Paul Guilfoyle
Joseph Maher
Michael Higgins
Brian Mallon
James Bulleit

Subject / Konu:
Graham, aldığı tüyoların ardından tazı yarışına gidip bahis oynamış ve kaybetmiştir. Bu duruma oldukça sinirlenen Graham, Ray’e dert yanıp söylenir. Graham, söylenmesini bitirdiğinde ise Sharon’ı anımsar ve ondan söz eder. Ray dışarıya çıkmayı önerir ve birlikte dışarı çıkarlar.
Dergileri alıp okumaya başlamaları satıcıyı rahatsız eder. Satıcı, Graham ve Ray’i uyarsa da, 2 kafadar satıcıya kabaca diklenirler.
Sinemaya gidip film izledikten sonra bir bara gidip içki içmeye karar verirler. Yolda karşılarına çıkan yaşlı ve sarhoş adamın peşine takılırlar. Graham, yaşlı adama sataşır.
Barda gazetedeki son 60 dakikanız olsa ne yaparsınız konulu makale üzerine konuşurlar. Makale Ray’in ilgisini çeker. Ray’in okuduğu gazete haberleri Graham’ı sinirlendirir. Dışarı çıkmayı teklif eden Graham, Ray okumasını sürdürünce gazeteyi alıp yırtar. Ray, Graham’i sakinleştirir.
Graham, barda oturmuş içkisini içen David’in yanına gider ve onunla sohbet etmeye başlar. Sürekli bir şeyler sorup, söyleyen Graham, David bardan ayrılırken Ray’le birlikte peşine takılır. Caddenin tenha bir noktasına gelindiğinde Ray, Graham’in direktifleriyle David’i dövmeye başlar.
Ray, Graham’e yolda David’i gördüğünü ve kendisini görmezden geldiğini söyler. Bunun üzerine Graham, Ray’e David’i arattırıp onu tiye aldırtır.

Comment / Yorum:
Al Pacino’nun en kıyıda köşede kalmış filmlerinden biri olan “The Local Stigmatic”, uzun bir süreçte tamamlanan, sinemalarda gösterime girmeyen, orta metrajlı bir tiyatro uyarlaması. Film, Heathcote Williams’ın ortak yaşam üzerine kurulu, şiddet öğeleri de içeren aynı adlı oyunundan uyarlandı. Yönetmenliğini David F. Wheeler’ın yaptığı filmin çekimleri New York, Atlanta ve Londra’da yapıldı. Al Pacino’nun 1984 yılında Londra’dayken filmin dış çekimlerini çekmeye başladı.
Filmin başrollerini oynayan Al Pacino ve Paul Guilfoyle, oyunu sinemaya uyarlamaya karar vermeden 4 yıl önce oyunu ezberlemişlerdi. Al Pacino filmi tekrar kurgularken fazla sinematik bulduğu bazı sahneleri sildi ve filmde değişikliklere gitti. Film toplamda 9 günde çekilmesine karşın tamamlanıp ilk gösteriminin yapılması 1990 yılının Mart ayını buldu. Filmin ilk gösterimi New York Museum of Modern Art’ta ( New YorkModern Sanatlar Müzesi) yapıldı. Film ayrıca 2007 yılında yayınlanan bir Al Pacino dvd setinde de yer aldı.
Film, fazla teatral bulunabilir. Aslında bu algı, tam da Pacino’nun kendi yönettiği veya ağırlığı olduğu projelerde gerçekleştirmek istediği anlatım tarzı. The Local Stigmatic, Pacino’nun en iyi filmlerinden biri değil ve belki de en az bilinen filmi. Buna karşın usta ismin teatral performansını görmek için seyre değer.

Imdb note: 6.5                             My note: 5
Viewing all 357 articles
Browse latest View live